Ülkeye traduction Espagnol
2,447 traduction parallèle
Ben o insanlarla birlikte bu ülkeye hizmet ettim.
Yo serví con esa gente.
Plakaları kayıtlı her ülkeye girebileceğimiz bir araba bulun
En el maletero, un juego completo de matrículas correspondiente a cada provincia que paséis.
Bu sabah bütün ülkeye ahlak dersi verdik.
Esta mañana dábamos lecciones sobre el riesgo moral a todo el país.
Şu anda bir olup, Washington'un bir kez daha bu ülkeye liderlik yapabileceiğini kanıtlamamız gerek.
Es nuestra oportunidad de unirnos, para demostrar que Washington es capaz una vez más de dirigir este país.
CIA'in ajanları bu ülkeye yollamasının tek bir nedeni var :
Solamente hay una razón para que la CIA alguna vez haya ido a ese país.
Chavez belki Pinera'nın senatörlerine ülkeye girmeyi yasak ediyor olabilir ama hâlâ Şili'nin harika kırmızı şarabına izin veriyor.
Chávez puede estar negándoles la entrada al país a los senadores de Piñera pero aún permite el ingreso de un buen tinto chileno.
- Görünüşe göre ülkeye giriş yapamayacağım.
- No voy a poder entrar al país.
Bu ülkeye gelip yaşamak isteyen insan sayısı giderek artmakta. Bu yüzden gerçeği görelim ki ülkemiz dünyanın en harika ülkesi.
Cada vez hay más personas que quieren venir a vivir en este país y eso se debe, y seamos honestos, a que es el mejor país del mundo.
Fakat Polonya'dan bu ülkeye gelen insan sayısı gitgide artıyor. Poles, Polacks, çıkarcı sahtekarlar, siz nasıl diyorsanız artık. Buraya geliyor, işlerimizi alıp lahanamızı yiyorsunuz.
Pero cada vez hay más personas de Polonia en este país polacos, poloneses, estafadores de seguro social, como quiera que han llegado, han tomado nuestros trabajos y comido nuestras coles.
- Onun zulmünden kaçmak için, bu ülkeye geldik. - Senin Ayim'le sorunun ne?
Ok, Fyodor descubre lo de Dmitri, discute con
Michelin'in üç yıldızının anlamı... Sadece o lokantada yemek için o ülkeye gidebilineceğidir.
Un ráting Michelin perfecto de tres estrellas significa que vale la pena viajar a ese país sólo para comer en ese restaurante.
Sonunda... biz, 300.000 nüfusu olan, küçük ulus, Amerika Birleşik Devletleri'ne, Japonya'ya, yani en güçlü ekonomiye sahip iki ülkeye meydan okuduk.
Al final, esta pequeña nación de 300,000 habitantes intervino contra los EEUU y contra Japón, las dos mayores economías del mundo.
hayır, çine geri dönmek istemiyorum, hiç bir ülkeye hiç bir şehre çinde kalmamız için hiç bir sebep yok
No, no quiero regresar a China o a ningun palacio - Entonces no hay arreglos - ¿ Estas descontento?
Hem Tanrı'ya karşı hem de ülkeye.
Es mi deber hacia dios y mi país.
Kardeşim bu ülkeye bayılırdı.
Mi hermana amaba este país...
Kraliçe ile ilgili bir gerçek var ki ; bu ülkeye hiç zararı dokunmadı. Posta pullarında onu gördüğünüzde düşünmeden edemiyorsunuz.
Lo que tiene la Reina es que sólo ha hecho cosas buenas por este país, y cuando la ves en un sello no puedes dejar de pensar,
Bugün Ian, haksız kazanç sağlamak üzere ülkeye giriş yapacağına inandığı bir yolcuyu durdurdu.
Hace unas horas, Ian detuvo a una pasajera en el control de pasaportes que cree que intenta acceder ilegalmente al país.
O halde bunları ülkeye niye sokmaya kalktığınızı bana açıklamak ister misiniz?
En ese caso ¿ le importaría explicarme por qué ha intentado introducirlas en el país? .
Her gün milyonlarca kişi bu ülkeye yasalsız girmeye çalışıyor.
Cada día millones de personas intentan entrar en el país de forma ilegal.
" Bir kamyon arkasında ülkeye kaçak olarak girdiniz.
"Te has colado en el país en la parte trasera de un camión".
Göçmen bürosunda tutulan adamın bıyıkları uzadı ancak Ian, adam Fransız olduğu için ülkeye girmesine izin vermedi.
Y al hombre detenido en inmigración le creció el bigote. pero al final Ian decidió no dejarle entrar en el país por ser francés.
Enselenmeden ülkeye girme niyetindeyim.
Mi objetivo será entrar al país sin ser descubierto.
Uzun yıllar boyunca, bu ülkeye, sadık bir şekilde hizmet ettin.
Usted ha sido un servidor fiel a este país por muchos años.
Eğer bunu yaparsan bu ülkeye büyük bir hizmet etmiş olacaksın.
Estaría haciéndole un gran servicio a este país.
Brezniew, yaşanan olayların tüm ülkeye yayılma riskinin olup olmadığını sordu.
Breżniew preguntó Si existe el riesgo de que los incidentes se extiendan por todo el país.
Bedeli ne olursa olsun bu ülkeye destek olup onu korumaya ant içtin.
Juró apoyar y defender al país sin importar el costo.
Onunla bu ülkeye ilk gelişinde tanıştım.
La conocí cuando acababa de llegar al país.
Beni bu ülkeye sokan adamlar Harkness'ı da yedi hafta önce soktular ve onu size getirdiler.
Los hombres que me han introducido en este país. trajeron a Harkness hace siete semanas y te lo trajeron a ti.
Beyaz Saray'dan gelen son haberlere göre tüm ülkeye giriş işlemlerini durduracaklarmış.
Lo último que se sabe de la casa blanca es que van a detener toda la inmigración.
Eğer programımıza gelirseniz, belki de ülkeye anlatma şansını yakalarsınız.
Si viene a nuestro programa tal vez tendría la oportunidad de contársela al país
Beni bu ülkeye getiren de bu tip ilham verici hikayelerdi.
Ese tipo de historias inspiradoras... son las que me trajeron a este país.
Sola dönmenin bir dosta sadakat, sağa dönmenin ülkeye sadakat anlamına geldiği yolların kesiştiği noktada bulunuyorum.
Estar en una encrucijada en la que girar a la izquierda es lealtad a un amigo, y girar a la derecha lealtad al reino...
Bu ülkeye girdiğimizden beri Bay Oratni'nin yanından bir saniye olsun ayrılmadım.
Desde que llegué a este país, no me he apartado del Sr. Oratni ni un momento.
Ölen askerlerin eşyaları diye ülkeye sokuyorlarmış.
Pasadas por contrabando en el contenedor de un soldado muerto.
Merhumun eşyaları kontrolden geçip öyle gönderiliyor. Kıta aşırı nakliyeye hazırlanıp, kasalara konuyor, paketleniyor askeri nakliye olarak, gümrükte kontrolden geçmeden ülkeye sokuluyor. Son olarak da, depolara yerleştirilip şehit yakınlarına teslim ediliyor.
Las cosas del difunto son examinadas, preparadas e ingresadas a inventario en el extranjero, transportadas en contenedors bajo estricta supervisión, y luego almacenadas en el depósito hasta que son entregadas a un miembro de la familia después de una segunda inspección.
Bu ülkeye ne oluyor böyle?
¿ Qué le está sucediendo a este país?
Doyle ülkeye girip çıkabiliyor.
Doyle tiene los medios dentro y fuera del país
Bunu, çağrı merkezi yönetmesi için yabancı bir ülkeye gönderilen ve bir yerliyle biber yeme yarışmasına tutulan Amerikalılar için yapıyorum.
Hago esto por todos los americanos que han sido enviados alguna vez a un país extranjero a llevar un call center y se encuentra en un concurso de comer pimientos con un nativo.
Gavrik bizim öğrenmemizi istemediği bir şey yapacağı için ülkeye gizlice giriyor.
Gavrik se introduce al país haciendo algo que no quiere que sepamos.
Biri Gavrik'in ülkeye girmesine yardım etmiş,... onun için arka kapıyı açmış ve bunu örtbas etmiş.
Alguien ayudó a Gavrik a entrar al país, abrió la puerta trasera para él y luego lo encubrió.
Rus Kabinesi'nin kıdemli bir bakanını Gizli Servis'e haber vermeden gizlice ülkeye soktun.
Usted introdujo a un miembro de rango del gabinete ruso a este país sin informar a los servicios de seguridad.
Onları kendi hallerine bırakırsak bu ülkeye istediklerini yaparlar.
Si se lo permitimos, harán lo que les dé la gana con esta tierra.
Ev sahibi ülkeye sembolik miktarda ödemen yapmanız yetecek.
Usted solo debería pagar al país anfitrion una tarifa mínima.
Mikhail okumak için yabancı bir ülkeye gitmek istedi, ben de izin verdim. Korumalarla birlikte tabii.
Mikhail quiso ir al extranjero a estudiar y yo se lo permití, con protección, por supuesto.
Geleneklerimiz bu ülkeye çok yabancı.
Nuestras costumbres son tan extrañas en este país.
Şüpheli "Muhammed H." son altı ayda birkaç kez ülkeye gizlice giriş çıkış yaptı.
El sospechoso Muhammed H. ha realizado múltiples cruces fronterizos durante los últimos seis meses.
Gördüğünüz gibi, bu ülkeye ilk gelen uluslarda aynı yollardan geçmişler.
Y mira, esta es precisamente la misma parábola que siguen todas las etnias cuando llegan a nuestro país.
Tüm saygımla söylüyorum Sayın Başkan, Blake Sterling'in bu ülkeye zarar verecek herhangi bir eyleme katılacağına inanmak zor geliyor.
Con todo respeto, Señor Presidente, encuentro difícil de creer que Blake Sterling participaría en cualquier acción que pudiese dañar este país.
Eski meslektaşlarımdan birisi, eserin savaştan sonra bir Amerikalı asker tarafından, ülkeye geri götürüldüğünü düşünüyor.
Un viejo colega mío cree que fue contrabandeada a los Estados Unidos por un soldado norteamericano luego de la guerra.
- Hayır, o ülkeye aittir.
- No, El estado se apropia de ella.
Başka bir ülkeye gitmek istiyorum.
Pienso mudarme de país.