Isak traduction Espagnol
56,416 traduction parallèle
Bizi arama sakın.
No nos llames.
Çünkü unuttuğunu söyleme sakın dedim.
Porque le he dicho que me dijese que no había olvidado echar gasolina.
Sakın soğutucu borularına dokunma!
¡ No golpees las tuberías de refrigerante!
Eğer saklayacak bir şeyin yoksa Hitchcock ve Scully'den sana göz kulak olmalarını istememde bir sakınca yoktur.
Si no tienes nada que ocultar, seguro que no te importará que les pida a Hitchcock y Scully que te mantengan vigilado.
Sakın tuşa basmayın.
No pulse el botón,
Buna inanmamı sakın bekleme.
No lo creo ni por un segundo.
Sakın söyleme.
No me digas.
Sakın söyleme.
No lo digas.
- Umarım sakıncası yoktur.
- Espero que esté bien.
- Başını sakın hareket ettirme... Ne?
- Mantén tu cabeza bien...
- Sakın bana bakma.
- A mí no me mires.
Regan, sakıncası yoksa birkaç soru sormak istiyorum.
Ahora, Regan, me gustaría preguntarte algunas preguntas, si me permites.
Şimdilik bu sakız paketi demir paran yerine geçebilir.
Por ahora, este papel de chicle será tu moneda.
Sakın İstifçiler deme.
No digas Acumuladores.
Sakın kargo pantolon demeye kalkma.
No te atrevas a decir pantalones cargo.
Ve sakın bana aksini iddaa etmeye kalkışma.
Y no te atrevas a intentar decirme lo contrario.
Sakın beni kendimden korumaya çalıştığını söyleme.
No digas que ha sido porque intentabas salvarme de mí mismo.
Sakın bunu bana karşı kullanayım deme.
Ni se te ocurra echarme en cara eso.
Sakın geri gelme.
Eso significa que te está buscando también.
Aslında sakıncası yoksa toplantınıza ben de katılmak isterim.
De hecho, me encantaría quedarme en su reunión, si no les molesta.
Sakın cüret etme...
No te atrevas...
- Sakın buna cüret etme!
- ¡ No te atrevas!
Bozuk parayı kaybetmemin ardından bana yetimhanede verdiğin sakız ambalajıyla aynı marka.
Es la misma marca que el envoltorio de chicle que me diste en el orfanato después de perder nuestra moneda.
Sakızın tadı berbat.
Este chicle sabe horroroso.
- Etrafa göz atmamızın sakıncası var mı?
¿ Le importa que echemos un vistazo por si acaso?
- Çocuklar sakıncası yoksa kimi tedavi ettiğimi söyler misiniz?
- ¿ Te importaría decirme - a quién estoy tratando?
Ralph'ı getirmende sakınca yok.
Es seguro traer a Ralph.
Sizler de, tribünlerdeki sakızları kazıyacaksınız.
Ustedes tienen un trabajo de limpieza. Van a quitar la goma de mascar de las tribunas.
Hiç kalmayana kadar sakızları kazıyacaksınız.
( risas ) Quitarán toda la goma de mascar de las tribunas.
Şüpheli durumlarda, sakın dışarı çıkmayın demişti.
Y dijo que ante cualquier duda, no saliéramos.
Sakın ondan yediğini söyleme bana.
Dime que no acabas de comer un poco.
Bülbül gibi şakıdı.
Ha cantado como un canario.
Şimdi, bir sakıncası yoksa...
Ahora, si me permites.
Sakın!
¡ No!
Yani, gençtik, saftık ve doğrusu hala bütün parmaklarımın yerinde olması bir mucize, ve birazdan yapacağım şeyi, sakın evde denemeyin.
Ahora, éramos jóvenes e idiotas, y francamente, es un milagro que aún tenga todos los dedos, por eso lo que voy a hacer, no lo intentéis nunca en casa.
Ve sakın Stan Moreno'yu küçümsemeye kalkma.
Y, no subestimes a Stan Moreno.
Sakın şu an yumuşamaya kalkma.
No te atrevas a perder el valor conmigo ahora.
Şunu kapatmanın sakıncası var mı?
¿ Te importaría apagar eso?
Bana sakın birlikte yaşadıklarımızın yalan olduğunu söyleme.
Y no me digas que lo que estabas sintiendo era fingido cuando estabamos juntos.
Sorun değil, temizlikçin olmasında sakınca yok.
No pasa nada, tienes permiso para tener una señora de la limpieza.
Sakıncası yoksa daha sonra imzalayıp Luke'la gönderirim sana.
¿ Sabes qué? Si no te importa, firmaré esto luego, te lo mandaré a casa con Luke.
Sakıncası yoksa?
¿ Le... importa?
- Sakın bir şeye dokunma.
No toques nada.
- Sakın sana dokunmalarına izin verme!
- ¡ No dejes que te toquen!
Sakın tekrar içeri girme.
No vuelvas a entrar ahí.
- Sakın vurulma.
- Que no te disparen.
İçecek ikram ederlerse sakın alma.
Si te ofrecen una bebida, no la tomes.
Sakın vurulma.
Que no te disparen.
- Hey, hey. Bunu sakın yapma!
¡ No lo hagas!
Kalın bulutlar, dağları filme almak şöyle dursun, onlardan sakınmayı zorlaştırıyor.
Las espesas nubes hacen difícil evitar las montañas, no digamos filmarlas.
Ama vücuttan uzun bir gaganın da bazı sakıncaları vardır.
Pero tener un pico más largo que tu cuerpo tiene sus inconvenientes.