English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ I ] / Iyıyım

Iyıyım traduction Espagnol

788,107 traduction parallèle
Sonra piyano taburesindeki sekste sen taburede dizlerinin üzerinde dururken o da arkanda duracak, tamam mı?
Y luego, para el sexo en el banco, tú te pones de rodillas sobre el banco, y él se pone detrás, ¿ sí?
- Hâlâ kayıtta mıyız?
- ¿ Sigues filmando?
Ana akım porno sektöründe çalışmaya alışkın oyuncuların, onlardan porno yapmalarını istemediğimi anlamaları şart.
Los actores están acostumbrados a la industria porno dominante, y necesito que entiendan que no me interesa que "hagan porno".
Saç ve makyaj sanatçımı sıkıştırmam gerekiyor ve özen gösteremiyorum.
Debo apresurar a la peluquera y maquilladora. Y no puedo hacerlo como si nada pasara.
Açıkçası bu yıl, "Artık bu sektörde yerim kaldı mı?" diye düşünmeye başladım çünkü alışkın olduğum kaliteli çekimleri karşılayabilir mi, bilmiyorum.
Sinceramente, este año, estoy en una situación en que me pregunto si aún hay lugar para mí en esta industria porque no sé si puedo pagar la calidad con la que acostumbro filmar.
Geçim kaynağımdan utanmasam da yaptığım işi benden çok daha farklı gören birçok insan var. Ve moda tasarımlarını bir porno fotoğrafçısının ya da eski bir porno fotoğrafçısının, artık ne derseniz, çekmesini istemiyorlar.
Aunque no me avergüence cómo me gano la vida, mucha gente ve lo que yo hago bajo una luz diferente, y no quieren una pornógrafa, o expornógrafa, como quieras llamarme, filmando su línea de moda.
Umarım bundan on yıl sonra hâlâ bu işi yapıyor olurum ve umarım iyi kazanırım.
Espero que, dentro de diez años, pueda seguir trabajando en esto y que me vaya bien.
- İkinci aşama, test edip mükemmelleştireceğiz. Ve hayatlarımızı daha çekici versiyonlarımızın oynadığı bir filmi izleyene kadar uzun yaşamayı bekleyeceğiz.
Fase dos, lo probamos, lo perfeccionamos, y esperamos vivir suficientemente para ver la película basada en nuestras vidas con versiones más atractivas de nosotros.
Gece yarısı laboratuarımıza girip tüm araştırmamızı ve prototipimizi aldınız... -... ve bize söylemediniz mi?
¿ Usted entró en nuestro laboratorio en mitad de la noche y se llevó nuestro prototipo y todos nuestros estudios y ni siquiera nos lo dijo?
Bir dakika, yani geçen seneden beri yaptığımız bütün çalışmaları alıp bizi bir tarafa mı itiyorsunuz?
Espere, ¿ van a coger todo el trabajo que hemos realizado durante el último año y a dejarnos a un lado?
Bunu ben de düşündüm ama farkına vardım ki, tamamen sana bağımlıyım.
Yo también lo pensaba, pero me he dado cuenta de que dependo completamente de ti.
Belki güdüm sistemimi ve kız arkadaşımı kaybetmiş olabilirim ama yine de bana eşlik edecek olan dünkü yemeklerle dolu bir kalın bağırsağım var.
Puede que haya perdido mi sistema de guiado y a mi novia, pero aún tengo un colon lleno de las comidas de ayer para que me haga compañía.
Basitçe evet, hayecanlıyım.
Vale, solo un sí ya estaba bien.
- Heyecanlıyım ama sizi özleyeceğim.
Lo estoy, pero os echaré de menos.
Dün bir Hava Kuvvetleri projem, benimle yaşayan bir kız arkadaşım ve koridorun karşısında yaşayan iyi bir arkadaşım, Raj vardı.
Ayer tenía un proyecto de las Fuerzas Aéreas, una novia que vivía conmigo, y a mi buen amigo Raj viviendo al otro lado del pasillo.
Leonard bana sevecen ve destekleyici bir erkek arkadaş olmadığımı gösterdi. O yüzden işte kaliteli bagaj aldım.
Leonard me señaló que no soy siempre un novio cariñoso y comprensivo, así que aquí tienes un equipaje de calidad.
Bu riski almaya razıyım.
Ese es un riesgo que estoy dispuesta a correr.
Yatak odasına gidip elbiselerimizi çıkaralım onları katlayalım ve çılgınca sevişmeye başlayalım.
Vamos al dormitorio, nos quitamos la ropa, la doblamos cuidadosamente... y nos entregamos al coito con frenesí.
Hayatımda oldukça kötü bir noktadaydım ve...
Sabéis, estaba en un momento muy malo en mi vida, y...
Her neyse, diyordum ki... Hayatımda oldukça kötü bir noktadaydım ve sizin gibi arkadaşlarım olmasaydı...
Bueno, como decía, estaba en un momento muy malo en mi vida y si no fuera por amigos como vosotros...
New Jersey ile ilgili biraz araştırma yaptım ve başlıca tarımsal ürünlerinin çim olduğunu öğrendiğim için çok memnun kaldım.
He estado haciendo un poco de investigación sobre Nueva Jersey, y estuve encantado de saber que su principal producto agrícola es el césped.
- Havalimanına vardığında bana mesaj atacak mısın?
¿ Y me enviarás un mensaje cuando llegues al aeropuerto?
Yani ben değil, benim karım ve bir çocuğum var. Ama bu, diş ipini kullandığı videoyu İnstagrama koyan kişi yardım edebilir.
Bueno, yo no, yo tengo una mujer y una hija, pero este de aquí sube vídeos en Instagram lavándose los dientes.
Ve evet, Sheldon'a eşlik etmekten mutluluk duyarım.
Y sí, estaré encantado de hacerle compañía a Sheldon.
- Amy'yi aramalı mıyız?
¿ Deberíamos llamar a Amy?
Her zaman çalışmalarımın büyük bir hayranı olmuştur ve şimdi de Caltech'de araştırmalarına devam ediyor.
Siempre ha sido una gran fan de mi trabajo, y ahora está haciendo investigación en Caltech.
Sheldon, bir kadınla öğle yemeği yiyor ve her nasıl oluyorsa, karım bana bağırıyor.
Sheldon come con otra mujer y de algún modo mi mujer me grita.
Yarım saat öncesinde Lactaid ve sonra biraz Pepto alırsam yiyebiliyorum.
Si me tomo un Lactaid media hora antes y un antiácido después.
Nowitzki'yle ilgili bir şey yapmalı mıyız?
Centraos. ¿ Deberíamos hacer algo con Nowitzki?
Dalağımı ve safra kesemi aldılar duygularımı değil.
Perdona. Me extirparon el bazo y la vesícula biliar, no los sentimientos.
- Ona bir hamle yaptım ve beni reddetti.
Sí, le eché el anzuelo y me rechazó.
Leonard ve Amy hakkında mı?
¿ Es sobre Leonard y Amy?
Bir öksürük pastili aldım ama bu gerçekten emmek ile yemek arasında bir şeydi.
Me tomé una pastilla para la tos, pero eso está entre chupar y comer.
Ve sana çıkıştığım için üzgünüm.
Y perdona que te haya gritado.
Bir anne gece gündüz etrafta olur ve bedelini öder, benim ona yaptığım gibi.
Una madre es alguien que se queda a tu lado, todos los días, y se sacrifica, como yo hice con ella.
Christy, sen ve ben bir araya gelmeseydik ve ben ölseydim, yasımı tutar mıydın?
Christy, si tú y yo nunca nos hubiéramos juntado de nuevo y yo muriera, ¿ estarías apenada?
Mirasımız bir dolap dolusu pembe dizi ve bir VHS oynatıcı ve şuna bak Amerikan malı.
Buenas noticias, hemos heredado un armario lleno de telenovelas y un vídeo VHS que fue... agárrate... fabricado en América.
Neden filmlerdeki gibi değiliz ben siyah bir takım giyer ve bir duvak takardım ve bir mendille ağlar gibi yaparken, avukat bana bir çek uzatırdı ve... aman Tanrım ne bulduğuma inanamayacaksın.
¿ Por qué no puede ser como en las películas, en las que se ponen un vestido negro y un velo y fingen que lloran con un pañuelo mientras una abogado te da un cheque, y...? Dios mío, no te vas a creer lo que acabo de encontrar.
Pardon, bunu açmalıyım.
Perdonad, tengo que coger esto.
1947 yılında olmadığımız için bir kartım yok.
Bueno, como no estamos en 1947, yo no tengo ninguna tarjeta.
- Ve bizim var mı?
- ¿ Y nosotras sí?
52 yaşındayım ve bir apartman yöneticisiyim.
Tengo 52 años y soy la encargada de un bloque de apartamentos.
Hayattayken söyleyeme şansını bulamadığım şeyler için ona bir mektup yazmamı söyledi.
Me dijo que le escriba una carta a mi madre y le dijera todo lo que no tuve oportunidad de decirle cuando estaba viva.
Peki bu mektubu nereye postalamalıyım?
¿ Y a dónde envío esa carta?
Ve hayatımın geri kalanını yanlış bir şey yapmış olmalıyım yoksa beni isterdin diye düşünerek geçirdim.
Y luego pasé el resto de mi vida pensando : Debo haber hecho algo mal o de lo contrario, me hubieras querido.
Yaptığın şeyden ilham aldım ve fark ettim ki sana hala çok kızgınım. Bir şeyleri sesli söylemeliyim diye düşündüm.
Estaba inspirada por lo que hiciste, y me di cuenta de que todavía tengo tanta ira contra ti que pensé que debía liberar un poco.
Ve işte o zaman anladım sonsuza kadar yalnız kalacağım.
Y ahí es dónde me di cuenta, de que voy a estar sola para siempre.
Neredeyse dört yıldır ayığım ve evet hayatım artık daha iyi ama kimse temiz bir hayatın vajinama engel koyacağını söylememişti.
Llevo sobria casi cuatro años, y sí, mi vida es mejor gracias a ello, pero nadie me dijo que llevar una vida sana significaría tener que echar el cierre a mi vagina.
Biraz zamana ihtiyacım olacak düşünmek ve birkaç fikir alabilmek için.
Voy a necesitar algo de tiempo para sentarme y pensar en ello.
Ateşli Tekerlerin yanına taşınmalı mıyım?
¿ Debería irme a vivir con "ruedas calientes"?
İyi yapmış mıyım?
¿ He hecho bien?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]