Işıklar traduction Espagnol
23,240 traduction parallèle
UV ışıklarını söndür. Kilit benim için çocuk oyuncağı.
Apague las luces UV esa traba es un juego de niños para mí.
- Günün ilk ışıklarında. Kanla kaplıydı.
- Esta mañana, iba cubierto de sangre.
Bu adam... Bu adam sadece spot ışıklarından, dış görünüşten dergi kapaklarından ve Twitter'dan ibaret. Onun oyununu oynama.
Este tipo es superficial, puro protagonismo portadas de revista y Twitter.
Şimdiye kadar alçı duvar ve ışıkları tespit ettik. Hepsi Amerikan üretimi.
Hemos identificado el cartón yeso y la luz de fabricación estadounidense.
Sahne, sadece bir seyirci olarak kalamayacağı kadar büyük ve spot ışıkları da bir o kadar cezbedici.
El escenario es grande, y el protagonismo, demasiado tentador para que él solo mire como espectador.
Bırakalım da spot ışıklarının altında birkaç gün yansınlar, sonra ne olacağına bakarız.
Lo dejamos arder a la luz unos días a ver cómo continúa esto.
Bu bölgede içinde mavi / beyaz renkler bulunan LED ışıklar var.
Este local tiene luces LED, que son azul / blanco en color.
Neden ışıkları açıyorsun?
¿ Las luces? - ¿ Dónde está mi cargador?
Kapat ışıkları, erken kalkacağım.
¡ Apaga las luces! Tengo que levantarme temprano.
Kapat şu lanet ışıkları.
¡ Desgraciadas luces apagadas!
Farklılıklar çıplak gözle görülmezler. Sahte kontrol numaraları, kabartmalı güvenlik resimleri... ve sadece UV ışıklar altında görülebilen eksik işaretler.
Números de control falsos, imágenes de seguridad alteradas... y pasar por alto marcas de agua que solo se ven bajo la luz UV.
Tanıklar orada gördüklerini söyledi. Üç olayın en az ikisinde oradaymış.
Según testigos, ella estuvo en la escena del crimen al menos en dos de los tres incidentes.
Başarısızlıklarının bedelini ödeyen onca insandan bahsetmiyorum bile.
Sin mencionar toda la gente ha pagado por tus fallas.
Tüm başarısızlıklarına rağmen o, benim için hala dünyadaki en yüce adam.
A pesar de todas sus fallas, para mí sigue siendo el hombre más grande del mundo.
Yaptıkları bu çalışma tamamen yasadışı.
Ese trabajo que realizan es tan ilegal.
Bir ışık kullandıklarını söylemişti.
Ella dijo que había usado una luz.
Ama Jilly, bir ışık kullandıklarını söylemişti.
Pero Jilly dijo que había usado una luz.
Burasının benim şehrim olduğunu ve sadece benim satış yapabileceğimi anladıklarından emin ol. Altyazı : Kasım Ersu
Asegúrate de que sepan que esta es mi ciudad y soy la única que vende en ella. ¿ Demasiado fuerte?
Hâlâ istesem sana kızgın olabilirim. Ama onu parmaklıklar ardına atmak için plan yapmalısın.
Que puedo estar enojado contigo todo lo que quiera pero que tienes un plan para ponerla entre rejas.
Ancak bu kadınlar yaş ve meslek açısından benzeş olmadıkları gibi kilise ya da geçmiş yoluyla da birbirleriyle bağlantılı değil.
Pero estas mujeres no coinciden ni en edad ni en profesión. Ni están conectadas entre ellas a través de la iglesia u origen.
Ne yaptığı ya da geceleri Montmartre sokaklarında yürüyen küçük şıllıkların başına gelenler umurumda değil.
No importa lo que haya hecho o lo que haya sido de esas... de esas mujerzuelas que pasean de noche por las calles de Montmartre.
Ama megafonu almak, maç hazırlıklarını bozmak sınırı aşmak oluyor.
Pero tomar un megáfono, interrumpir la preparación de un partido, eso es pasarse de la raya.
Ancak bu kadınlar yaş ve meslek açısından benzeş olmadıkları gibi kilise ya da geçmiş yoluyla da birbirleriyle bağlantılı değil.
Pero estas mujeres no coinciden ni en edad ni en profesión.
Karen'in karşısında yaptıklarını konuşmamız gerekiyor.
Tenemos que hablar sobre lo que hiciste enfrente de Karen.
Annie Green adına kayıtlı bu iPhone5 senin eline nasıl geçti açıklar mısın?
¿ Qué hacía el teléfono de Annie Green... en tu poder?
Ben de seninle gelirsem onunla konuşup bana anlattıklarını anlatır mısın?
Si te acompaño, podrás decirle... lo que me has contado.
Sezon 4. Bölüm "Kış Işıkları"
Traducido por Drakul y Scarlata.
Ne aptalmışım ki para ve sevinç çığlıklarının saygı getireceğini düşündüm.
Pensé que su dinero y sus vítores eran respecto. Fui un maldito tonto.
Birlikten ayrıldıklarında Kuzey Carolina gibi eyaletler kasırganın yıktığı ağaçlar gibi tek sıra haline düşecek.
Una vez que dejen la unión, estados como Carolina del Norte entrarán en razón.
Okyanusun diğer yakasındaki Kamby Bolongo'dan çaldıkları bir Mandinka savaşçısı.
Era un guerrero Mandinga que se llevaron por el océano en el Kamby Bolongo.
Evet ama başka kuşları da bilirim. Sığırcıklar, serçeler. Kumrular sabah o kadar güzel öter ki yeni bir gün için gözleri açmak istersin.
Sé acerca de otras aves, también... estornino, gorrión, palomas matutinas cantando tan dulce y suave, que te dan ganas de abrir los ojos ante un nuevo día.
Hank ve Malik'in nasıl tanıştıklarını bulmaya çalışıyoruz.
Una de las cosas que estamos tratando de averiguar es cómo llegaron a conocerse Hank y Mallik.
Ordu demişken Monty Jabir'in sağlık kayıtlarını buldu, bazı sayfalar karartılmış, yani bizden sakladıkları şeyler var.
Hablando de ello, Monty ha podido conseguir el expediente médico de Jabir, y hay varias páginas censuradas, así que hay cosas que no quieren que nos enteremos.
Dönem sonunda tüm birinci sınıf öğrencilerinin dandik mezuniyet kıyafetleri içerisinde yüksekten havuza atladıkları aptalca bir gelenek.
Es sólo una estúpida tradición donde, al final del semestre... los de primero saltan de un trampolín alto... en vestidos de graduación pomposos.
A.R.G.U.S.'un yeni direktörü olarak Lyla'nın işi Amanda Waller'ın dağınıklıklarını temizlemek.
Bueno, como el nuevo director de A.R.G.U.S., Trabajo de Lyla es limpiar la suciedad de Amanda Waller.
beni kayalıkların üzerindeki bir deniz kulübesine götürdü, King's Way'in dışında deniz fenerinin yakınlarında bir yerde.
Me lleva a ese restaurante de mariscos en el acantilado, a las afueras del camino King, cerca del faro. Y era una casucha.
Doktora sonrası 2009-2013 arası Emory Üniversitesinde bulaşıcı hastalıklar üzerinde çalışmış.
Hizo su postgrado en Emory entre 2009 y 2013.
Yaptıklarını haklı göstermeye çalışıyor, kendi paçanı kurtarmak için öldürüyorsun.
Justificas tus acciones... y acabas matando para protegerte.
Peder Anderson'ın yaptıklarına kıyasla solda sıfır hem.
No es nada comparado con lo que hace el reverendo Anderson...
- Kapıda el sıkıştıklarını gördüm.
He visto el apretón de manos de la puerta.
Ne demek istediğinizi açıklar mısınız?
¿ Puede decirnos a qué se refiere?
Aralıksız gerçekleşen otopsi sonucu 3.derece yanıklar dışında başka hiçbir yaralanma gözlemlemedim.
Aparte de las quemaduras de tercer grado producidas post mórtem, no observé ninguna otra herida traumática.
Hayır, hayır, Owen'ı yanlış yaptıklarına ikna ettikten sonra...
No, no, no, despues de que convenci a Owen de que habia
Senin ve benim gibi insanlar, şey gibi... şu gözlüklerden takmışız gibi ve biz bütün bu saçmalıklar boyunca şey gibi, burada oturmuşuz ve bir katman sis... veya çamur çamur dağın tepesinden şehrin üstüne yuvarlanıyor şehrin üstüne kayıp düşüyor ve orada kalıyor.
La gente como nosotros, es como... es como si usáramos anteojos, y viéramos a través de toda esa basura que está ahí, como una capa de niebla o lodo que... de lodo que cae de la montaña sobre la ciudad... cae y se asienta en la ciudad.
Bütün bunlar nereden çıktı bilmiyorum ama senin için yaptıklarımdan sonra son derece nankör bir davranış bu.
No sé de dónde sacas esto pero eres muy ingrato, después de todo lo que he hecho por ti.
Dış görünüşün, saçmalıkların, seçimlerin ötesinde.
Más allá de la superficie, de la mentira, de las elecciones.
Buluşmalarımız rastgele mi oluyor yoksa Tanrı birbirlieri için yaratılmış bu aşıkları birleştirmeye mi çalışıyor?
¿ Es nuestro encuentro un evento casual? ¿ O es Dios tratando de unir a los amantes Que fueron hechos el uno para el otro?
Banka zırvalıklarıyla canını sıkacak.
Él te aburrirá en pedacitos.
Hey, Shyra. Ona Fransızca açıklar mısın lütfen?
Hey, Shyra. ¿ Puedes por favor Explicarle en francés?
kullandıkları algoritma... biraz karışık.
Bueno, el algoritmo que está empleando... es complejo.
Ayrıca burası nasıl senin çatın oluyor, açıklar mısın?
¿ Y por qué es tu tejado, exactamente?