Şeydi traduction Espagnol
10,261 traduction parallèle
Tek başıma yapmam gereken bir şeydi.
Era algo que tenía que hacer solo.
Bu senin, bizim düşünmemizi istediğin şeydi ta ki kimsenin umrunda olmadığını görene dek.
Al menos eso es lo que querías que pensáramos, hasta que te diste cuenta que a nadie le importaba.
Tek seferlik bir şeydi.
Solo fue una vez.
Tek seferlik bir şeydi.
Fue una cosa de solo una vez.
Bu son vurduğum şeydi. Vurduğum son geyik.
Es el último ciervo que maté.
Neydi, bu diğer şeylerle karşılatırıldığında daha aşağılayıcı bi'şeydi.
Es mucho más degradante... VÉALAS ATORARSE CON PITOS GRINGOS
- Wow, bu çok manyak bi'şeydi.
- Esa mierda es una locura, carajo.
Herkes bunu hissetti. Ve bu en önemli şeydi.
La gente sentía eso, y era lo más importante.
Bu söylediğin edepsiz bir şeydi, değil mi?
¿ verdad?
Bu sana söyleceğimi asla düşünmediğim bir şeydi.
Eso es algo que jamás pensé... que te diría.
Johnny tabii ki Baby'ye âşık olurdu çünkü kendisi hayalci bir taşralıyken kızsa pırıl pırıl, tazecik bir şeydi.
Por supuesto que Johnny... se enamorará de Baby porque es un dulce pueblerino... y es un brillante juguete nuevo.
- Barnabas, inanılmaz bir şeydi.
Bernabé, eso es increíble.
Şeydi adı, Varme...
Ese es Varne...
Bütün bu olanlar hayali bir şeydi.
Todo esto es una obra de ficción.
O altı gecelik bir şeydi.
Fue un rollo de seis noches.
Duyduğum en hoş şeydi.
Lo más bonito.
Bahar tatili başlangıcı partisi gibi bir şeydi.
Era como una rave de inicio de las vacaciones de primavera.
Yarım metre bir şeydi. Bundan daha uzun kokain çektim ben.
He aspirado rayas más largas.
Kullandıkları bütan gazı tüpü küçük bir şeydi.
Era un gas butano que, sabes, puede ser el pequeño para uso familiar.
Asıl önemli olan kısım far değil üzerinde olan şeydi.
Como sea, lo que es importante... no es el faro en sí, sino lo que estaba sobre él.
General Sam Houston'un Teksas Cumhuriyeti Ordusu ve Steve Austin'in Korucu Birliği Santa Anna'nın zorbalığıyla bağımsızlık arasında duran tek şeydi.
Superados en número, el ejército del general Sam Houston de la República de Texas y la compañía de rangers de Steve Austin son todo lo que se interpone entre la tiranía de Santa Anna y la independencia.
Bu, sadece meraktan ve gerçekleri öğrenmek için yapılmış bir şeydi. Dahası yok. Tamam.
Fue simple curiosidad y recopilación de hechos.
İşte bu, Sevgili Günlük, anlatmaya çalıştığım şeydi.
Y esa, querido diario, es mi intención.
Belki de birlikte yaşamayı öğrenmem gereken bir şeydi.
Puede ser que solo fuera algo con lo que tendría que aprender a vivir.
O an aklıma gelen tek şeydi!
¡ Lo único que se me ha ocurrido!
Ne olacağını bilmek, bu hayattaki en dayanılmaz şeydi.
Sabiendo qué era lo que venía... Esa fue la parte más inaguantable de todas.
Bu inanılmaz bir şeydi.
Oye. Eso fue increíble.
Uzun zaman oldu, yanlışım olabilir. Ama şöyle bir şeydi.
Ha pasado un tiempo, quizá lo arruine, pero aquí va.
Bizim yapıtığımız ve insanların almak istediği tek şeydi.
Lo único que hicimos que la gente quiera comprar.
ve bu birinin bana söylediği en güzel şeydi.
Nos conocimos antes, y me dijiste que te gusta mi forma de hablar, y esa fue mi cosa favorita que alguien me haya dicho jamás.
Apple II parayı getiren tek şeydi. - Kurulla aynı fikirdeydin.
La Apple II es la única cosa que está haciendo dinero.
Annenle birlikte evi satmanız düşmanca bir şeydi. Paraya ihtiyacı vardı.
El que tú y tu mamá vendieran la casa... fue una cosa hostil a hacer.
Bakın, öylesine bir şeydi işte.
Fue sólo una de esas cosas.
Tek seferlik bir şeydi zaten.
Pero fue solo un ligue.
Bu onun için her şeydi.
Lo era todo para él.
Rüya gibi bir şeydi.
Era como algo salido de un sueño.
Tek gecelik, anlamsız bir şeydi.
Solo fue una noche. Sin sentido.
Bu, şu ana kadar birinin bana söylediği en güzel şeydi ama umarım dilek hakkını yüzük için kullanmak gibi aptalca bir şey...
Eso es lo más lindo que alguien me ha dicho, pero espero que no hayas hecho nada tonto como desperdiciar tu deseo en un anillo...
- O kutu iğrenç bir şeydi.
Esa caja era una abominación.
Yüzmeyi çok seviyordu ama atlar onun için her şeydi.
Le encantaba nadar, pero los caballos lo eran todo para él.
Bu şimdiye kadar birinin bana söylediği en güzel şeydi.
Esa es la cosa más linda que alguien me haya dicho.
Bu şimdiye kadar birinin bana söylediği en güzel ikinci şeydi. Önünde uzun yıllar var. Zorluklarla karşılaşacaksın.
¡ Esa es la segunda cosa más linda que me hayan dicho! puede ser muy duro. aférrate a esa tonta sonrisa esperanzada.
İçgüdüsel bir şeydi.
Fue instintivo.
Salakça bir şeydi.
Fue estúpido.
Suyin sahip olduğum tek şeydi ve beni terk edecekti!
Suyin es todo lo que tengo aquí, ¡ e iba a dejarme!
Tutuklanması istediğim en son şeydi.
Lo último que quería era que fuera arrestado.
Bizim için normal sayılabilecek bir şeydi.
Solo una de aquellas cosas.
Eğlence gibi bir şeydi.
Eso sí que era un espectáculo.
Olabileceği en iyi şeydi.
La mejor versión de íi misma.
Şunun gibi bir şeydi.
Es más o menos así.
Benim karanlığın içindeki aydınlıkta olan tek parıltım EliseEugenenin hiçbir zaman bilmediği bir şeydi.i ya da asla bilmesini istemeyeceği bir şeydi.
Mi único rayo de luz en esta oscuridad... es que Elisée nunca supo, o nunca quiso saber,