Adîl traduction Français
9,046 traduction parallèle
Acı verici ve hiç adil değil.
Et ça craint, et c'est injuste.
Bu hiç adil bir görüşme değil.
Cette audience n'est pas objective.
Neyin doğru, neyin adil olduğuyla değil kimin hikâyesinin daha ikna edici olduğuyla ilgilidir.
C'est pas ce qui est vrai, et juste, c'est qui est le plus convaincant.
Senin gibi genç bir adam için hiç adil gelmiyor bu.
Un jeune homme comme toi, ça semble injuste.
Seni evime tıkıp işlerimi yaptırmam hiç adil değil.
Ce n'est pas juste de ma part, de te garder coincée ici, à faire mon ménage.
Bruce, biraz adil olalım.
Bruce, soyons clair.
Adil bir şekilde.
Équitablement.
Yeterince adil mi?
Est-ce que cela vous convient?
Adil bir davranış değildi Fitz.
Ce n'était pas juste pour nous Fitz.
Kabile üyelerinin'Matanga Zumbido'dediği bu yaratığa söylentiler hiç adil davranmamış.
"Les rumeurs n'ont pas rendu justice à cette créature horrible" "que la tribu appelle'Matanga Zumbido'."
- Adil olalım, yetiyi açıklamış oldu.
- Pour être franc, il précisé "yéti". - Ouais.
Anlamı ; adil adamların kötülüğün karşısında durma görevi vardır.
L'homme bon a le devoir de résister au mal.
- Bu adil değil, Matt. - Adil bir dünyada yaşamıyoruz.
Le monde n'est pas juste.
Adil davranmıyorsun.
Ce n'est pas juste.
Ama ben adil biriyim.
Mais je suis fair-play.
Jerry mükemmek bir seçim oldu adil, duyarlı, kibar ve bizler için en iyisini yapacağını düşünüyorum.
Jerry a été parfait : juste, sensible, gentil. Il nous a aidés à être corrects.
Lütfen. Adil olmadığını biliyorum.
Je sais que c'est injuste.
Hiç adil davranmıyorsun tamam mı?
Tu n'es pas juste, d'accord?
Bu hiç adil değil.
C'est pas juste.
Bu adil mi?
Ce serait juste?
â ™ ª Şimdi ben sana â ™ ª â ™ ª Geride bıraktığın yıkıntıları hatırlatmak için duruyorum karşında â ™ ª â ™ ª Beni yok sayman hiç adil değil â ™ ª â ™ ª Bana verdiğin haçın karşısında â ™ ª
♪ And l'm here ♪ ♪ To remind you ♪ ♪ Of the mess you left ♪
Ama sakın ola Hilebaz'ın adil olmadığını söylemeyin.
Mais ne dis jamais que le Trickster n'est pas juste.
Bu, savunmanın adil bir yargılama sürecinden geçebileceğini gösteriyor.
Cela ne veut pas dire que l'accusé n'aura pas une défense juste.
Bu adil değil.
C'est injuste!
Biliyorum bu saçma gelecek ama bir ay sonra ne hissedeceğimi bilmiyorum ya da bir hafta veya yarın bile, ve bu hiç adil değil, Melanie varken.
Je sais que ca n'a pas de sens mais je ne sais pas comment je vais me sentir dans un mois ou dans une semaine ou même demain Je... et ce n'est pas juste pour toi pas quand il y a Mélanie.
Ah, evet, bu kadar yeter fuar, yeterince adil olduğunu.
Ça parait juste, d'accord.
Adil değil.
Ce n'est pas juste.
- Bu adil değil.
Ce n'est pas juste.
Ama tamamiyle adil olmak gerekirse tamamiyle dürüst olmak gerekirse, ikimiz de birbirimizin hayatını değiştirdik. Yazgımızda olduğu üzere.
Mais pour être complètement juste, pour être vraiment honnête, nous avons changé nos vies, comme nous étions destinés à la faire.
İşverenim her ne kadar adil ve sabırlı bir adam olsa da, genel anlamda yani ne zayıf ne de hafife alınacak bir adamdır.
Et bien que mon employeur soit globalement juste et patient, ce n'est ni un enfant de chœur, ni quelqu'un avec qui on plaisante.
- Bu adil değil.
C'est injuste.
- Anne bunların hiçbiri adil değil.
Maman, rien de ça est juste.
Bana adil gibi geldi.
Ça me semble bien.
Belki adil bir tartışma yapılabilir.
Peut-être qu'un arrangement équitable pourrait être trouvé.
Ayrıca, evliliğimizi bu şekilde kullanman hiç de adil değil.
Quoique ce soit profondément injuste de votre part d'utiliser notre mariage comme outil de pression.
Bunun adil olmadığını düşünüyorsun, biliyorum.
Je sais que vous pensez que c'est injuste.
Bu adil ve doğru, Abigail.
C'est juste et correct, Abigail.
Şimdi daha adil şekilde savaşabiliriz.
Le combat est un peu plus juste, maintenant.
Dün gece bana adil olarak yaklaşmadın.
Tu n'as pas essayé de m'atteindre avec logique ou justice la nuit dernière.
Ancak bu adil değil.
Mais c'est injuste.
Hiç adil değil ama bu.
C'est parfaitement injuste.
Bu hiç adil değil.
Ce n'est pas équitable.
İşte bu adil. Çeviri :
C'est équitable.
Ya dünya biraz daha adil olsaydı Lester öldüğünde dükkan ona miras kalacaktı.
Et si... si le monde était plus juste, Daniel aurait hérité du magasin de Lester à sa mort.
Adil olmak gerekirse bu kadar çok şey bildiğimizin farkında değildik.
On ne pensait pas en savoir tant.
Adil mi bu?
Est-ce juste?
Hiç adil değil fakat çok düşündüm. Elimden başka bir şey gelmiyor.
Ça semble injuste, mais j'y ai beaucoup réfléchi, je ne vois pas d'autre solution.
Gerçeği saklamak seni çıldırttı, ve bu adil değil.
Te cacher la vérité t'as rendu folle, et ce n'est pas juste.
Düzeltebilmek için her şeyi yaptı, hayatını tehlikeye attı bu hiç adil değil!
Elle a fait son possible. Elle a risqué sa vie. C'est pas juste!
Hiç adil değil bu.
Ce n'est pas juste.
Lorenzo'nun insanları onun hep adil ve iyi bir lider olduğuna inandılar.
Le peuple de Lorenzo a toujours vu en lui un dirigeant juste et équitable.