Ahlâki traduction Français
163 traduction parallèle
Belli ki, ikimizin arasında 15 Ocak'ta biraz bir ahlâki ikilemi meydana çıkaran bir şey var.
Evidemment, entre nous, il y a eu le 15 janvier quelque chose d'un peu... Ça pose véritablement un cas de conscience! Vous me comprenez?
Evet, artık bir şekilde, benzer ahlâki ikilemle karşı karşıyayım.
- D'autant plus que je me trouve en présence d'un pareil cas de conscience.
Bu iftira ve nefret fırtınasının kasabamızı sarsmasından beri tüm ahlâki değerler mahvedildi. Diğerleri gibi size de bulaştı.
Depuis qu'il souffle sur la ville un tourbillon de haine et de délation, toutes les valeurs morales sont plus ou moins corrompues.
"Bu kadın ahlâki açıdan yaptığı işe uygun değildir".
"elle n'est pas moralement apte à l'enseignement."
Ben diğerleriyle karıştırıldığını çok uzun zamandan beri dış dünyadan kopuğum. Ahlâki değerler hakkında ne bilebilirim ki?
Je vis retirée du monde depuis bien plus longtemps que vous tous, alors que sais-je de la morale et de l'éthique?
Ahlâksızlığı savunan Bay Malcolm'un mu yoksa ben ve Bay Fowler gibi ahlâki değerleri savunanların mı yanındasın?
Etes-vous avec M. Malcolm et sa défense du vice, ou du côté des vertus chrétiennes comme M. Fowler et moi-même?
Çocuklar ahlâki değerlerin varlığından haberdar doğmazlar.
Le sens moral n'est pas inné.
Ya ahlâki değerlerin, önlerine set çekmesini sağlayamazsan?
Et si vous n'arrivez pas à leur inculquer la morale?
Peki ya ahlâki sorumluluk? Bu sadece yasal bir mevzu mu?
Et qu'en sera-t-il des responsabilités morales?
Oysa tek bir kararın yersiz olması tüm kenti etkilemektedir. Kent meclisinde tartışılmadan, kamusal bir alanın özel girişimcilere satılması ahlâki bir sorundur. Ama bu konuda mantıklı düşünmenizi beklemiyorum sizden.
Qu'il soit incorrect de prendre une décision d'intérêt général, comme la vente d'un terrain municipal, sans en avoir discuté en conseil, est un problème moral, et je ne puis prétendre que vous y soyez sensibles...
Bunu ahlâki açıdan değerlendirmemelisin. Siyasi perspektiften baktığımızda sevsen de sevmesen de, Nottola ve ekibi çok güçlü.
Ne posons pas cela en termes moraux, mais en termes politiques, car Nottola et ses amis constituent encore une force, qu'il nous est indispensable
Her şeyden vazgeçme şansın var ama ahlâki uygunsuzluklar yüzünden hepsini reddetmek zorundasın.
Pouvant changer les choses, vous ne le faites pas à cause d'une... incompatibilité morale.
Bak sevgili Belsamo... Siyasette, ahlâki öfkenin hiçbir değeri yoktur.
Mon cher Balsamo, en politique, l'indignation morale ne sert à rien.
Leamas'ın, İngiliz Gizli Servisi'nden atılmasını sağlamıştık. Böylece fiziksel ve ahlâki çöküşün belirtilerini Londra'daki ajanlardan saklayarak onun potansiyel bir kaçak olduğunu düşündürtecektik.
Nous continuons à dire que Leamas a été licencié des services secrets britanniques pour qu'il puisse montrer ces symptômes de déclin moral et physique qui feraient croire à nos agents londoniens qu'il a rejoint notre camp.
Lider dediğin ahlâki olanı savunmalı!
Un chef doit avoir de la force morale.
Şimdiyse içimde büyüyen korkunç şeyler, kendini göstermeyen ama varolan, içimizdeki kötülük, çok yakında ahlâki açıdan yozlaşmış maskelerimizi bu dünyanın bütün pislikleriyle beraber yüzlerimizden düşürecek.
Désormais, en moi, quelque chose d'horrible naît. Ça ne provient pas de moi, mais des ténèbres qui sont en moi. Et bientôt, il n'y aura plus que nos masques obscènes qui font la grimace à la réalité, au milieu des crachats et des excréments du monde.
Birincisi, benim ahlâki yönüm.
La première, c'est mon sens moral.
"Ahlâki tehlike içerisindeki gençlerdensin."
" Vous êtes en danger moral.
Modern ahlâki değerler. Neden beni düşürüp duruyorsun?
Ne me faites pas tomber tout le temps, pourquoi vous...
Cinayetin, var olan dünya düzenini bozacak bir ahlâki yanlışIığı içerdiğini bilmiyor musun?
Sais-tu que le meurtre porte en lui un impératif moral qui transcende toute notion universelle de libre arbitre?
Farklılık, ahlâki ve entelektüel üstünlük meselesidir.
La différence est une question de supériorité
Ahlâki sorunla ilgili söylemek istediğim birkaç şey var.
En ce qui concerne les questions morales, j'ai quelque chose que je voudrais dire à ce sujet.
- Ahlâki yargılama mı yapıyorsunuz?
- Est-ce un jugement de moralité?
Komşularımızı baskı ve istismardan korumak bizim ahlâki görevimizdir.
Il est de notre devoir de protéger nos voisins de l'oppression.
Burada Tanrı'nın ahlâki kurallarına, bilim ve temizliğe göre hareket edeceğiz. - Ağzına sağlık! - Hepsi bu kadar.
Respectons les préceptes de Dieu, de la science et de l'hygiène.
Walker adamlarının ahlâki davranışları üzerinde katı disiplin uygulamak zorunda olduğunu fark etmişti. Asker,..
Walker s'aperçut qu'il lui faudrait contrôler la conduite de ses hommes.
Politik olduğu kadar, ahlâki bakımdan da. Şimdiye kadar kazandığınız her şeyi kaybedeceksiniz.
Au plan moral et politique, vous perdrez tout ce que vous atteint jusqu'ici.
Sen dünyayı sert, değersiz ve acımasız bir yer olarak görüyorsun. Bense ahlâki bir yapıya, merhamete ve yaşadığımız herşeyi daha anlamlı hale getiren... yüce bir gücün varlığına inanıyorum.
Tu la vois dure et vide de valeurs, mais moi, je ne pourrais pas vivre... si je ne pouvais pas sentir de tout mon coeur... un impératif moral, avec un sens réel, et du pardon,
Ben ahlâki bir yapıya, merhamete ve yaşadığımız herşeyi daha anlamlı hale getiren... yüce bir gücün varlığına inanıyorum.
Je ne pourrais pas vivre si je ne pouvais pas sentir... de tout mon coeur un impératif moral, avec un sens réel, le pardon, et une forme quelconque de puissance supérieure.
Ve ben de diyorum ki yapabildiği ve yakalanmadığı taktirde, bir de ahlâki değerlerin kendisini rahatsız etmesine izin vermezse, özgür demektir.
Et moi je dis que s'il peut le faire, et s'en tirer, choisir de ne pas être embêter par la moralité, il est sauf.
Sanırım artık hamlemi yapmam gerekiyor. Ama evli olduğum için ahlâki bir ikilem yaşıyorum.
Je vais lui révéler mes sentiments, mais j'ai ce dilemme moral, parce que je suis marié.
Hepimiz, hayatımız boyunca bazı seçimler yapmak durumunda kalırız. Ahlâki seçimler.
Nous faisons tous face à des décisions difficiles, des choix moraux.
Onun ahlâki temeli, arka sokaktaki tutucu Pazar okulunda, Peterborough veya Rugeley'de, ya da benzeri berbat bir yerde verilen ikiyüzlü vaazlardır.
Sa moralité est strictement provinciale. Des clichés de catéchisme hypocrites entendu à Peterborough ou Rugeley ou un autre trou du genre.
O bazen profesörün araştırmalarında yardımcı olurdu, özellikle de çok ahlâki olmayan durumlarda.
Oui, à une époque, le professeur faisait parfois appel à lui, surtout quand il devait transgresser la déontologie.
Kaptan, Federasyon'da hayran olunacak çok şey var, ama ona bağlı olmayan gezegenlerle ilişkilerinde ahlâki bir korkaklığı var.
Pour beaucoup de choses, la Fédération force l'admiration, mais elle est d'une lâcheté vertueuse avec les planètes non alignées.
Şimdi mi ahlâki bir karar verdin?
Maintenant que tu me fais la morale?
Eddy'de senin ahlâki değerlerin yok mu?
Eddy n'a pas ta grande force morale?
Çok ahlâki bir şey değil.
C'est pas une question de morale.
Anlamanız gerekir disiplin ve ahlâki nedenlerle oğlunuz artık bu okulda kalamaz.
Vous comprendrez que, pour des raisons de discipline et de morale, votre fils ne peut rester au Collège.
İnsanlığı, aklınızdan geçen... şeytani planlardan korumak ahlâki zorunluluğum.
Je dois protéger l'humanité contre je ne sais quel plan machiavélique.
Ahlâki inançlarından dolayı Majesteleri'nin dikkati dağılmaya başlıyor diye düşünüyorum.
J'ai l'impression que sa majesté est distraite par ses convictions morales.
Ahlâki çoğunluğa göre hareket ediyorsunuz.
Voilà les ligues de vertu...
Bu sahiden ahlâki bir tavan olur.
- C'est une étape morale jusqu'à -.
Modern ahlâki değerler.
La moralité moderne!
Kendin olmalı... ve kendi ahlâkî seçimlerini yapmalısın... cesaret gerektirse de.
On doit être soi-même... et faire ses propre choix moraux... même quand ça implique du vrai courage.
Leonard Zelig kötü bir ahlâkî etki yaratıyor.
Leonard Zelig donne le mauvais exemple moral.
Arkadaşlarına, Zelig'in... hâlet-i ruhiyesinden endişe ettiğini söyler. Durumu tutucu ahlâkî yargıdan... dolayı kötüye gidiyor gibi görünmektedir.
En privé, elle dit à des amis... qu'elle s'inquiète pour l'état émotionnel de Zelig... qui semble se détériorer... sous le poids de l'opinion moralisatrice des conservateurs.
Çünkü bizim ahlâkî sorumluluklarımız var, bir söz verdik.
Nous avons fait une promesse.
Bu çok saçma ve aynı zamanda hiç ahlâkî değil!
C'est absurde... et contraire à l'éthique!
Ahlâkî sebepler eğer merak ediyorsan.
Question de morale, si tu veux savoir...
Agente Grody'ye şöyle hitap ettin mi? "Bir embesilin ahlâkî yapısına sahip, içi pislik kaynayan tek binimlik eşek"?
Avez-vous traité l'agent Grody de "mule infectée de pus, à la fibre morale d'une serviette hygiénique"?