Anglais traduction Français
11,002 traduction parallèle
Bakın. Üstte İngilizce yazılmış.
Regardez ici, c'est écrit en anglais.
Dünyayı son görüşümde bir sürü çirkin, solgun yüzlü İngiliz olduğunu düşünüyorum da tek pişmanlığım size karşı savaşıp ülkeme hizmet eden bir vatansever olmak yerine hayatımı sıradan bir hırsız olarak boşa harcamış olmamdır.
Penser que ma dernière vision de ce monde sera une bande d'Anglais avec une sale gueule et un teint blafard. Mon seul regret c'est d'avoir gâché ma vie comme un vulgaire voleur, plutôt qu'un patriote servant son pays et de vous combattre beaucoup.
Kim ki kılıcı bu taş örsünden çıkarırsa tüm Britanya'nın en adil kralı doğmuş olacaktır.
"Celui qui enlèvera cette épée de cette pierre et de son enclume est celui qui est en droit d'être le roi de tous les anglais."
İspanyolca mı yoksa İngilizce mi konuşursun?
Qui parle en anglais ou en espagnol?
- İngilizce daha iyi. - Tamam.
- anglais c est bon - ok
İngilizce puanlarımızı yükseltmezsek kazanma hakkımız bile olmayacak.
Si nous n'augmentons notre réussite au test d'anglais, nous ne serons même pas qualifié.
Bütün gün klimamızdan faydalanacaksa bir kekten fazlasını ısmarlaması lazım.
S'il veut profiter de la clim toute la journée, va falloir qu'il commande plus qu'un muffin anglais.
Bu arada İngilizce bilmiyor, yani onunla konuşmayı denemeyin.
Il ne parle pas anglais, alors n'essayez pas de lui parler.
Müvekkiliniz şimdi de İngilizce konuşmayı mı unuttu?
Votre client ne parle plus anglais maintenant?
İngilizler'e bu kadar güveniyor olacağını hiç sanmazdım.
Je n'aurais jamais pensé que tu ferais autant confiance aux Anglais.
İngiliz palavralarından hiçbiriyle kafasını doldurmayın sakın.
Ne lui bourrez pas le crâne avec votre baratin anglais.
İngilizce lütfen.
En anglais, s'il-te-plait.
İngiliz bir adama aşık oldu ve ailesinin izni olmadan onunla kaçtı.
Elle est tombée amoureuse d'un Anglais et s'est enfuie avec lui, contre la volonté de ses parents.
İngilizce şarkı söylüyor ve dans ediyordun.
Tu chantais en anglais et tu dansais.
İngilizce mi konuşuyorsun?
Tu parles anglais?
- İngilizce mi konuşuyorsun?
- Tu parles anglais?
İngilizcem oldukça iyidir.
Je parle très bien anglais.
İngiliz çayı.
Le thé anglais.
- Evet. İngilizler'e ihanet etti.
Traître aux Anglais.
Ayrıca Kırmızı Urbalılar'dan bizi koruduğu için de.
Et parce qu'ils nous protège des Anglais.
Ne gözcü ne de Kırmızı Urbalılar için hiçbir değeri yoktu.
Il n'était pas digne de la garde. ni même un soldat anglais.
Yayılabiliriz biliyorsun. Kraliyet vergi arabalarına, İngiliz toprak sahiplerine saldırabiliriz.
On pourrait continuer, braquer le chariot des taxes royales et des propriétaires anglais.
İngilizler'e mi?
Aux Anglais? Jamais.
İngilizler suçlulara yataklık edenleri hoş karşılamaz.
Les anglais ne sont pas tendres avec ceux qui abritent des hors-la-loi.
Lordumuz İngilizler'in pençesinde!
Notre Laird est entre les griffes des Anglais.
- İngilizlerin anladığı tek dil budur!
C'est le seul langage que les anglais comprennent.
- İngilizce konuşabiliyor musunuz?
- Vous parlez anglais?
- İngilizce, sik kafalı. Konuşabildiğinizi biliyoruz.
- En l'anglais, petit con, tu le parles.
İngiliz Hükümeti'nin seni bir hiç olarak gördüğünü biliyorum.
Le gouvernement anglais te prenait pour un nul.
Dilinizde bunun bir karşılığı yok muydu?
Il y a un mot en anglais, pour ça.
1937 Fred Perry'den beridir hiç bir İngiliz Wimbledon'ı kazanamadı. Kupayı kazanmak için Charles'ın omuzlarında çok büyük bir baskı vardı.
Aucun Anglais n'ayant gagné Wimbledon la pression était énorme sur Charles pour ramener le trophée à la maison.
Onu yenecek İngiliz ise ; Charles Lloyd Poole.
Cet anglais était bien évidemment Charles Lloyd Poole.
İngiliz olan benim.
C'est moi qui suis anglais. Moi.
Aaron Williams hariç, o ingiliz değildi. Aaron ölmüş olabilir, fakat ruhu hepimizin içinde yaşıyor.
qui n'était pas anglais. mais son esprit vit maintenant en chacun de nous.
Olmaz o gerçek bir İngiliz.
Il est anglais.
Memlekete dönmeli. Bir İngiliz okulunda İngiliz öğrencilerle olmalı. Bir sürü melez çocukla değil.
Il doit rentrer au pays, dans une école anglaise avec des enfants anglais, pas des métis récupérés Dieu sait où.
Tanrım atası 1857'de şehit edilmeyen Hindistan'da kalan tek İngiliz benim.
Suis-je le seul Anglais en Inde à ne pas avoir d'ancêtre martyr en 57?
Gandi açlık grevine devam eder ve o gece Simla'daki bütün İngiliz efendiler şık bir şekilde giyinmiş, tiyatroya gider.
Le soir où Gandhi entame une grève de la faim, tous les Anglais vont se mettre sur leur 31 pour aller au théâtre?
- Üstün bir İngiliz karşısında mı?
Contre un Anglais aguerri?
Köyün muhtarı olan Patwari'nin onun bir İngilizle görüştüğünü fark ettiğini bundan sonra aramızda hiçbir iletişimin olmayacağını yazmıştı.
Elle disait que le Patwari, le chef de son village, était au courant de son histoire avec un Anglais. Nous ne devions plus avoir de contacts.
Muhtar onun bir İngilizle görüştüğünün farkına varmış.
Le chef a su qu'elle voyait un Anglais.
Ustalaşabilecek kadar küçükken İngilizce'yi öğrenmeme bile izin vermedi.
Je n'ai même pas pu apprendre l'anglais quand j'étais jeune.
Güzel. Çeviri | | | Begüm Özdemir @ miserym
Très bien. merci à S.E. pour les sous-titres anglais
İngiliz sakızı?
Du chewing-gum anglais?
İngilizce mi?
C'est de l'anglais?
Boston Üniversitesi'nde edebiyat okuduğunuzu ve pek çok oyun sahnelediğinizi okudum.
J'ai lu que vous aviez étudié l'Anglais à la fac de Boston et avez eu plusieurs pièces publiées. Vous êtes écrivain?
Neden bu kitabı İngilizce yazmadınız?
Pourquoi ne pas écrire en anglais?
Şimdi İngilizce konuşmaya devam etmeliyiz.
Comment ça s'est passé? Faut parler anglais, maintenant.
İster İngilizce konuş ister Almanca.
Je veux dire, si tu peux parler anglais et allemand, quel est l'interêt?
Pekala, işte böyle.
Toutes les langues sont traduites en anglais.
Evet.
On peut continuer en anglais?