Aynı zamanda traduction Français
12,528 traduction parallèle
Doğru ama Callen aynı zamanda çok iyi eğitimli ve onu bulmak için yapacaklarımızdan nasıl kaçınacağını çok iyi biliyor.
Vrai, mais Callen est aussi extrêmement bien entrainé et sait exactement comment éviter ce qu'on mets en place pour essayé de le retrouver.
Campbell ile aynı zamanda Kolumbiya Bölgesi'ndelermiş.
Elle est à Washington D.C au même moment que Campbell.
Jamie için de aynı zamanda.
Contre Jamie aussi.
Central City'de tekillik oluşturduğunuzda aynı zamanda dünyalarımızı birbirine bağlayan bir geçit oluşturdunuz.
En créant la singularité au-dessus de Central City, tu as aussi formé un portail connectant nos deux mondes.
Ama aynı zamanda da bir hatırlatmaydı.
Mais c'était aussi un rappel.
Bu galiba aynı zamanda "The Voice" da yarışmacı olamayacağım anlamına geliyor.
Je suppose que ça signifie aussi que je ne serai pas candidate à "The Voice."
Sokağı saklayan gizleme cihazı aynı zamanda herkesi insan gibi gösteriyor.
L'outil de dissimulation qui cache la rue, fait que tous semblent humains.
Aynı zamanda duyabiliyorlar da.
Ils peuvent aussi entendre.
Aynı zamanda şansölye ve danışman.
En tant que chancelier et conseiller.
- Tanrının sözleri ile dolu ama aynı zamanda insan zorlaması da var.
Et les évangiles? Contenant pour beaucoup la vérité de Dieu mais aussi beaucoup de persuasion de l'homme.
Aynı zamanda sinekle balık tutmak gibi biraz.
C'est aussi un peu comme un leurre de pêche à la mouche.
Aynı zamanda sanki buraya bir badminton * seti kurup senin kafanı da shuttlecock * olarak kullanabilirmişim gibi.
J'ai l'impression que je pourrais aussi, installer un filet de badminton ici et utiliser ta tête comme un volant.
Aynı zamanda 5. Cadde'de.
De même pour la 5e.
Evet, aynı zamanda Aile Planlama Derneği'nin silah odası olduğunu da söyledi işte bu yüzden oraya gidiyorum.
Et que le Planning Familial était dans la salle d'armes, donc j'y vais.
Quantico'ya dinlenmeye gelirim aynı zamanda birkaç seksi kıç tokatlarım mı?
Je reçois de mettre mes pieds à Quantico et appuyez sur un morceau de cul
Gözetim bize nasıl dikkat edileceğini öğretir sadece şüphelinin suçu nasıl planladığını değil aynı zamanda hepimizin nasıl karar verdiğini.
Surveillance nous enseigne comment faire attention... pas seulement à la façon dont un suspect prévoit un crime, mais à la façon dont chacun d'entre nous de prendre des décisions.
Aynı zamanda, suçlanan kişinin Quantico'da devam etmek için uygunluğunu değerlendirir.
Cela permet aussi d'évaluer la possibilité pour l'accusé de continuer à Quantico
Sadece seri cinayet vakalarındaki Büro'nun en iyi danışmalarından biri değil, aynı zamanda kendisini en çok satan yazar ve televizyonda uzman olarak tanırsınız.
Non seulement c'est une des meilleures consultantes du FBI sur les affaires de meurtres en série, mais certains la connaissent peut-être en tant qu'auteur de best seller et experte télévision.
Bu sabah kampüse yürüyorken bu eğitimin ne kadar zor olduğunu düşünüyordum ama aynı zamanda ne kadar değerli olduğunu.
En traversant le campus ce matin, Je repensais à quel point cette formation était difficile, mais aussi tellement gratifiante.
Bu kit üzerinde tanımlama etiketi yok ama alışveriş poşetlerinden çıktıysa aynı zamanda almış demektir.
Pas d'identification sur ce kit, mais s'il était dans les sacs de course, visiblement, il les a eu au même moment.
Şirket içi terfiim, sadece şirket olarak güvenilirliğimizi değil aynı zamanda ne kadar cesur olduğumuzu da halka gösterecektir.
Ma promotion interne ne montre pas seulement la confiance de l'entreprise, mais aussi notre force aux yeaux du public.
Sadece bilgi işlem departmanının başı değil aynı zamanda kendisi de.
Ce n'est pas seulement le dirigeant du département informatique, il est le département informatique.
"Piers Gaveston, sadece İngiltere'den değil, aynı zamanda Galler, İskoçya ve İrlanda'dan da dışlanacak ve sürülecek. Bir daha dönmemek üzere."
"Piers Gaveston sera chassé et exilé non seulement de l'Angleterre, mais aussi du Pays de Galles, d'Écosse et d'Irlande pour toujours et sans retour."
Aynı zamanda kullandık.
Il est temps de l'utiliser.
Bir konferanstayım, ama aynı zamanda hayvanat bahçesinde çok önemli bir deneyin ortasındayım.
Je suis à une conférence mais je suis aussi au milieu d'une très importante expérimentation au zoo.
Her gece aynı şeyi aynı zamanda soruyorsun.
Tu sais que tu me le demandes chaque soir à la même heure.
Shea sadece düzenbaz değil aynı zamanda deli.
Shea n'est pas qu'un escroc, il est fou.
Jo Tae Ho bizzat emir verdi aynı zamanda olay yerindeydi de.
Jo-Tae-Ho a donné l'ordre et en plus, il était sur les lieux.
Canavar ama aynı zamanda korku dolu gözlerle görülen bir Tanrı.
Un monstre est un Dieu vu par des yeux craintifs.
Garipti ancak aynı zamanda eğlenceliydi de.
Étrange. Et en même temps... amusant.
Aynı zamanda...
Entre temps, ba...
Beni çok korkutuyor ama aynı zamanda çok gurur duyuyorum.
Ça me terrifie, mais... mais je suis aussi très fier.
Tamam. Toros, Ari, Tev Amca'yı bile aynı zamanda yakalarız.
On fait tomber Toros, Ari et même Oncle Tev en même temps.
Aynı zamanda bir canavar yarattınız.
Vous avez aussi créé une abomination.
Olivia her zaman bizim için önemli bir arkadaş olmuştur aynı zamanda danışmanımız.
Et Olivia est une très bonne amie et une conseillère qui nous est chère.
Onun gençliğine ve güzelliğine kapılan adamların paylaştıkları tek ortak nokta sadece olgun olmaları değil aynı zamanda güç sahibi olmalarıydı.
Aucun doute n'a tiré de sa jeunesse et sa beauté, les hommes ne partageaient pas seulement le fait qu'ils étaient plus vieux, mais qu'ils étaient puissants,
- Aynı zamanda marangoz karınca diye bilinir.
Communément appelée fourmi charpentière.
Bu sadece etik bir ihlal değil, Jack, aynı zamanda bir komplo eylemi de olabilir.
Ce n'est pas seulement une infraction éthique, Jack, mais probablement un acte de conspiration criminelle.
Aynı zamanda kırmızı bir bandana takıyormuş.
Elle portait aussi un bandana rouge.
- Yani, Chip'in kız kardeşi aynı zamanda tanıtımcısı mı?
Donc la sœur de Chip est aussi sa publicitaire? Apparemment.
Peki, aynı zamanda, bütün para D.J.'ye mi gidecek?
En attendant, l'argent passe par DJ.
Aynı zamanda, Fonları nerede tuttuğuna, kime çek yazdığına, hangi pornoyla mastürbasyon çektiğini bile Germaine'siz göreceğiz.
On voit où il transfert l'argent, à qui il fait des chèques, sur quel porno il se touche, tout ça sans Germaine.
Aynı zamanda anayasayı parçalayabilirsin.
Mais on sait tous les deux que c'est des conneries.
Tekillik oluşturduğunuzda aynı zamanda dünyalarımızı birbirine bağlayan bir geçit oluşturdunuz.
Quand tu as créé la singularité, tu as aussi créé une brèche... un portail connectant nos deux mondes.
Aynı zamanda da sıradan dördüncü sınıf öğrencisi kadar bilimsel bilgiye sahipti.
Il avait aussi les connaissances scientifiques d'un élève actuel de CM1.
Aynı zamanda İngiliz-Paralı Asker ittifakının sağlam olmadığını da biliyordu.
Il savait aussi que l'alliance Britanno-Hessienne était compliquée.
Central City'de tekillik oluşturduğunuzda aynı zamanda benim dünyamla sizin dünyanız arasında bir gedik oluşturdunuz.
Quand vous avez créé la singularité au-dessus de Central City, vous avez créé une brèche entre mon monde et le vôtre, connectant nos deux terres.
Ancak, aynı zamanda oldukça bulaşıcı bir hastalık da taşıyorum.
Cependant, je suis aussi porteur d'une maladie hautement infectieuse
Ama aynı zamanda, bir gün geriye dönüp baktığınızda, Ufak Rick ve Morty'le lisede beraber okuduğunuzu hatırlayacaksınız. Duyduğum kadarıyla dün gece güzel parti yapmışlar.
Mais je pense aussi que, un jour, vous penserez tous au fait d'être au lycée avec mini Rick et Morty, dont j'ai entendu dire qu'ils ont fait une super soirée hier.
Bu yenilik, İçişleri Bakanı'nın da istediği gibi mezar hırsızlarını işlerinden edebilir ancak aynı zamanda bu ülkeyi de bölecek!
Maintenant, ces reformes pourraient mettre les pilleurs de tombe au chômage comme en a l'intention le secrétaire d'état, mais elles vont aussi diviser cette nation!
Aynı zamanda günahlarımın cezası.
et ma pénitence.