Ayıp traduction Français
3,722 traduction parallèle
Byfendiler, ayıp bu!
Gentlemen, de honte!
Ayıp ettin kanka.
Bien sûr, Miller.
Tony Hemsley, ayıp bu yaptığın. - İyi misin sen?
Tony Hemsley, vous devriez avoir honte.
Ayıp sana.
- Honte à toi.
Ay'ı parçalayıp araziler satıyor. Tatil beldeleri.
Il vend des parcelles de lune sur internet pour y aller en vacances.
2010 mart ayında Assange ve bir grup İzlandalı aktivist Reykjavik'te kiralık bir eve kapanıp videoyu yayımlanmak üzere kurgulayıp hazırladılar.
En mars 2010, Assange et une équipe de militants islandais se sont installés dans une maison à Reykjavík pour monter la vidéo et préparer sa diffusion.
Üç sinir krizi geçirdim... her biri kuşkularımı ve duygusal olarak güvensiz oluşumu bir öncekinden daha açık bir şekilde gösteriyordu 8 ay önce bana kendimi bir kadın olarak tanımlayıp tanımlamadığımı sorsaydın sana, delisin derdim...
j'ai fait trois crises... chacune révélait un peu plus mon incertitude et mon insécurité émotionnelle il y a 8 mois, si tu m'avais demandé si je m'identifiais comme femme, je t'aurais traité de fou...
- Bu bir yalan. Ne ayıp, kendi hayatına kastetmene rağmen bunu bile başaramadın.
Vous aviez tellement honte que vous avez tenté de mettre fin à vos jours.
Ayıp ediyorsun Sandy!
Ce n'est pas bien, Sandy!
Sıcakta biraz dinlenmek ayıp değil.
Pas de honte à avoir besoin d'un répit de la chaleur.
Bunu yüzüme vurman ayıp be.
- C'est mesquin.
Çok ayıp.
Une horreur.
Bakmazsak ayıp olur.
On devrait au moins jeter un œil.
Bu kadar büyük bir duvarı çekiç ve keskilerle yıkmak büyük ayıp.
Démolir un si grand mur à la main et sans dynamite...
- Ne ayıp.
- Non.
O benim kız kardeşim. Bu çok ayıp.
C'est ma soeur, c'est dégoutant.
Ülkene hizmet etmende ayıp bir şey yok.
Aucune honte à servir ton pays.
- Kız için konuşayım... - Ah! Tadına bakmadan bu meyveyi koparırsak çok ayıp olur.
En ce qui concerne la fille, ce serait dommage de cueillir ce fruit sans y goûter.
- Ne ayıp, suçluyorsun.
Honte à toi, infâme!
Ne ayıp!
Honte à toi.
Yardıma ihtiyaç duyduğunu itiraf etmek ayıp değil.
Il n'y a pas de honte à admettre que tu as besoin d'aide.
Yaptığım yanlış, ayıp, hatta şeytani bile olsa normal dünyada illegaldir.
Ce que j'ai fait était mal, répréhensible, affreux, c'est vrai. Ça devrait vraiment être illégal.
Dalga geçilmesi ayıp görülmeyen tek grup.
C'est genre le dernier groupe de personne dont tu peux encore te moquer.
Hayır, öyle yapılmaz. Çok ayıp ama, değil mi? Sizin gibi insanlar bizi böyle dibe çekerse bu toplum nasıl gelişecek?
Les gens bien ne font pas ça, la société est détraquée à cause de gens comme vous.
Ayıp ayıp.
C'est une honte.
Bak, sana nasıl davranıyor? Ayıp yani.
Il devrait avoir honte!
Pekala, şimdi bunu ayırıp eve gideceğiz.
OK, on détache ça, et on rentre. C'est du gâteau.
Kendime biraz zaman ayırıp, South Park'a doğru gidiyorum.
♪ l'm going down to South Park ♪ ♪ gonna have myself a time ♪
Peki ben neden mali durumumu düzeltecek bir yol bulamıyorum. Sen babamın bir ömür uğraşıp yaptıklarını heba ettikten sonra sana belki sekiz ay falan bakabilirim.
Dans ce cas, je vais trouver une façon de gérer mes finances pour que je puisse te faire vivre dans huit mois, quand t'auras gaspillé ce que notre père a mis toute sa vie à économiser.
Benim zamanım seninkinden daha kötüydü. Yaklaşık iki ay tıkılıp kaldım.
Pour moi c'était bien pire, j'ai été puni pendant un mois.
Dolaşık iki parçacığı birbirinden ayırıp ikisini de birbirlerinden ayrı yere koyduğunda evrenin iki ayrı ucuna da koysan birinde bir değişiklik yaptığında veya bir etkileşime soktuğunda diğeri de aynı şekilde değişir ve etkileşime girer.
Quand on sépare une particule intriquée et qu'on éloigne ses deux parties l'une de l'autre même à l'autre bout de l'univers si l'on modifie ou affecte l'une d'elles l'autre sera identiquement modifiée ou affectée.
Şu gezegenin yerçekimi kuvvetini kullanarak şu ayın karanlık yüzünde saldırı pozisyonuna konumlanıp güçlerinizi nasıl katapult gibi kullanırsınız?
Comment vous avez effectué un soupir de forces de secours dans une position d'attaquer l'obscurité de ce mois-ci à la partie, utilisant votre gravitation attraction de cette planète?
Ben onu kazanmak için 5 ay köpek gibi çalışıp... Quick'lerin neredeyse 4000 metrekarelik tarlasını temizledim.
J'ai travaillé cinq mois à nettoyer les 20 hectares de terre de Quick pour me le payer.
Bu yüzden biraz kendime vakit ayırıp bu şey üzerinde çalışacağım, tamam mı?
Alors, je vais prendre des vacances et travailler un peu là-dessus.
Sonra bir jiletle tuvali çerçeveden ayırıp çıkarıyorum.
Je découpe la toile avec une lame de rasoir.
Söylenene göre, Bolşevikler Rusya'yı yakıp yıktıkları zaman adamlarla çocukları, hatta daha doğrusu burjuva ile işçi sınıfını ayırmak için, bir çocuk getirip bir evi yakmadan önce onu içeri gönderip evde pasta çatalı olup olmadığını bilmek isterlermiş.
On raconte que les bolcheviques, durant les émeutes en Russie, dans le but de distinguer la bourgeoisie du prolétariat, envoyaient des garçons, avant de brûler les maisons afin de s'assurer que les hôtes avaient des fourchettes à gâteaux.
Bu yüzden fil DNA'sını kromozomlarına ayırıp ekledik.
Donc nous avons greffé de l'ADN d'éléphant dans leurs chromosomes pour leur ajouter du poids
Bu yaptığınız çok ayıp.
C'est scandaleux.
Beni değiştirdi. Uzun lafın kısası, geçen ağustos ayında karımla barışıp yeniden evlendik.
Grâce au temps passé ici, je sais courir vers Dieu et vers son peuple quand j'ai besoin d'aide.
Banyonuzu kullansam ayıp olur mu?
Vous permettez?
Pasta yediğini görebiliyorum, ama o pasta Frank'ın bir ay önce alıp, benim çöpe attığımdı.
Je vois bien que tu manges du gâteau, mais c'est le gâteau de Frank d'il y a un mois.
Yanıma yarım metre yaklaştığın anda boynunu kırıp, omurganı ikiye ayıracağım.
A la seconde ou tu t'écartes de moi de deux pieds, Je vais casser ton cou et briser ta colonne vertébrale.
Onu parçalara ayırıp köpeklere attığım zaman anca merhametsiz, kaçınılmaz gerçekle yüzleşecek.
Quand je l'aurais tailler en pièce et balancer son corps aux chiens alors seulement il affrontera cette vérité brutale et inéluctable.
Yine bu özel Shelby Super Snake modeli arabalardan alıp... altı ay boyunca kameralarını ve motorunu düzenlemem gerekecek.
Je vais être obligée d'acheter une autre Shelby Super Snake... Il faudra six mois pour roder et régler le moteur.
Kral Robert'ı putlarından ayırıp Işığın Efendisi'ne yönlendirmek.
Détourner le Roi Robert de ses Dieux vers le Maître de la Lumière.
Karnıma attıktan sonra güneşin altında 2 ay yatıp öyle mi sindireyim?
Je devrais me foutre ça dans l'estomac et glander au soleil - pendant 2 mois pour digérer? - Papa, ça suffit!
Hiçbir şey hakkında endişelenmek zorunda kalmak istemezsin,... özellikle de bir Avustralya şeytan ayısının delikten çıkıp fındık torbana pençe atmasını.
Tu ne veux pas t'inquiéter, surtout pas d'un démon australien qui sort des toilettes et te griffe les boules.
Kadın sıkılıp üç ay sonra onları kapı dışarı edene kadar.
Au bout de trois mois, elle en a marre et les met à la porte.
- Ne ayıp!
Honte à toi.
Onu gözümün dibinden ayır. Burada kalıp biraz yazmamın ve bir kaç kişiyi çağırmamın mahsuru var mı?
Ça vous gêne si je squatte là, pour écrire, peut-être inviter quelques personnes?
Seni sürüden ayırıp yabanda ölmeni izleyeceğiz.
Nous vous arracherons au troupeau pour vous regarder crever dans la nature.