Ağaç traduction Français
10,774 traduction parallèle
Sizce de bu Joshua'nın görüsündeki ağaç değil mi?
Vous pensez que c'est l'arbre de la vision de Joshua?
Göründeki ağaç... yağmur tarafından yok edilmemiş miydi?
L'arbre dans ta vision... il a pas été détruit par la pluie?
- Benim ismim de ağaç.
Et moi arbres.
- Ağaç evleri mi?
- Des maisons dans les arbres?
Ağaç sınırına doğru kaçtık. Orada Türklerin yani senin zırhı arabaların bizi top ateşiyle karşıladı.
Et nous avons fui vers la ligne d'arbres, où leurs vos chariots blindés nous ont accueillis avec des lance-flammes.
Ben ve ortağım Ağaç Kurbağası Johnson kıçında yeni bir delik açacak.
Moi et mon pote Tree Frog Johnson, on va te faire un deuxième trou de balle.
Biliyorum ama ağaç diplerinde yetişenleri sakın yeme...
Je sais, mais ne mange jamais de champignons qui poussent sur les arbres.
Neden bir ağaç, bir yılana yumurta atsın ki?
- Pas cool. - Lancer un oeuf sur un serpent?
Seni beklerken ağaç olan insanlar için buraya bir ısıtıcı koymayı düşünmelisin.
Pense à mettre un chauffage ici, pour les gens qui attendent une éternité que tu rentres.
İyi oynadın, ağaç.
Bien joué, l'arbre.
Cömert Ağaç kitabını okudun mu?
Tu as déjà lu le livre "L'arbre généreux"?
Bir ağacı gagalayan ağaçkakanı dinlemek daha iyi.
Je préfère écouter un pic-vert picorer un arbre.
Rentman'ın "ağaç evini" bulduk. Şeyin.. altında bir sığınak..
On a trouvé le repère de Rentman, un bunker en dessous de...
Bu ağaç baharda çok güzel olacak.
Cet arbre sera magnifique au printemps.
Çok güzel bir ağaç.
Un si bel arbre.
Moran'nın tuvallerinde hangi tür ağacın germek için kullanıldığını... bilmek istiyormuş, çoğunlukla kızılağaç kullanılıyormuş, ama...
Elle voulait savoir quel type de bois Moran utilisait pour étirer ses toiles, qui étaient pour la plupart en aulne mais...
Karanlık, zaten bizim topraklarımızdan, bir ağaç kesicisi tarafından çalınmıştı.
Le Darkness a été trouvé par un bûcheron, Quelqu'un qui a déjà volé sur nos terrains.
Ejderha ateşi öylesine sıcaktı ki bunca yıl sonra bile, orada hala yanmakta olan bir ağaç var.
Ses flammes de dragon brûlent tant qu'il reste encore un arbre en feu quarante ans après.
Demek benim yaktığım ve hâlâ yanmakta olan bir ağaç var.
Donc un arbre que j'ai brûlé est toujours en feu.
Bu sandalyede kullanılan ağaç çok özel.
Cette chaise est faite d'un bois spécial.
Pekala, neden sandal ağacı kokusu alıyorum?
Pourquoi ça sent le bois de santal?
Öyle bile olsa Sayın Hakim, eğer çizim güvenilir değilse o zaman bütün kanıtlar ve Bay Egan'a karşı yapılan bütün işlemler, bahsi geçen otel odasında.. ... yakalanmasını sağlayan izleme de dahil hepsi de aynı zehirli ağacın meyvesidir.
Même ainsi, Votre Honneur, si l'esquisse est corrompue, chaque élément de preuve qui s'en suit, chaque action du gouvernement contre M. Egan, y compris le plan menant à son arrestation dans ladite chambre d'hôtel
Ağacın dalları arasında bir kuş dolaşıyor.
Un oiseau bouge, dans les branches d'un arbre.
Noah'ın limon ağacı var.
Noah a un citronnier.
Limon ağacının dikeni olduğunu bilmezdim.
J'ignorais que les citronniers avaient des épines.
Aptalca gençlik günlerimde bir meyve ağacında kolay hedef casusluk yaptığım eski bir hikâyeyi hatırlattı. Peki.
Ça me rappelle une vieille histoire d'un jeune imprudent espionnant un arbre portant le fruit défendu.
Görünen o ki,... Damon uzayıp giden soy ağacınızın farkında değil.
Il semble que Damon ignore que les branches de son arbre généalogique pourrait s'étendre au-delà de vous.
Her gece mürver ağacının etrafında yanımıza sadece hayal gücümüzü alarak toplanırdık.
Tous les soirs, on se retrouve autour du vieil arbre avec seulement le pouvoir de nos imaginations.
Saatler boyunca mürver ağacın etrafında oturup senaryosuz ve rastgele tiyatro oyunu oynardık.
On s'asseyait autour du vieil arbre pour des heures de théâtre spontané et improvisé.
Mürver ağacını kestirdiniz.
Pfou. Vous avez coupé le vieil arbre.
Soy ağacımız büyümüyor.
Notre arbre généalogique va tout droit... pas de branches.
Bir de güvercin ağacı.
Et des noisettes de sorcière.
Hank, bir de cocoba ağacı var.
Oh, et Hank, du jojoba.
- Tahıl ağacı.
Euh, arbre céréalier.
Helen'ı ve erkek arkadaşını her yaz High Sierra'ya sürüklerdim ki her bir ağacı kucaklayabileyim.
Je traînais Helen et son petit ami avec moi à Sierra Nevada chaque été afin de pouvoir étreindre chaque arbre.
Eskiden tırmandığımız bir ağaç vardı orada.
Ouais.
Eğer keseli sıçanını arıyorsan, oradaki ağacın altında gömdüm.
Si vous cherchez votre opossum, je l'ai enterré là-bas.
Kuru bir ağacın kabuğundan çıkıp gelmiş gibi.
On dirait qu'il est sorti du creux d'un arbre.
Çam ağacını gorile çevirdiler. Ama kendi tasarımımı tanıdım.
Et le pin en gorille, mais je reconnais mon design.
Herkes bu işleri yapanların radikal liberaller olduğunu sanıyor. Ama kazançlarına azcık çomak sokmayagör seni anında dar ağacında sallandırırlar.
Tout le monde croit que ce business est un monde de libertés, mais si tu fais baisser la marge bénéficiaire, ils te pendent à un arbre, comme partout.
- Bir agaç.
Un arbre.
Şu kocamış ceviz ağacının orada gözcünün biri tarafından ölesiye dövüldü.
Il a été battu à mort par un surveillant juste ici, près de ce misérable arbre à noix de pécan.
Bir ağacı, ve o ağacın hayatını sömürmekte olan bir çocuğu anlatıyor. Yerde bir kütük kalana kadar çocuk alıyor.
Ça parle d'un arbre, et sa progéniture n'arrête pas de prendre ses ressources toute sa vie, jusqu'au moment où il n'y a plus rien et il dessèche.
Pirinç saplı maun ağacından yapılma üç tabut, ölü astronotların çocukları için üç yeni baba ve kendim için de siyah bir takım istiyorum.
Il me faut trois cercueils en acajou avec poignées en laiton, trois nouveaux papas pour leurs enfants, et un costard noir pour moi.
Vadide elma ağacı gördüğümü sanmıştım.
Je pensais avoir vu un pommier dans la vallée.
Bu ağacın yanından başlayıp şuraya kadar.
Quy commencera à cet arbre et finira là-bas.
Bu tik ağacından yapıldı.
Celui-là est fait en teck.
Tik ağacından yapılmış olsa da oldukça dayanıklı ve farklı bir tasarımdır.
C'est à la fois solide et sophistiqué. Asseyez-vous.
Kiraz ağacından yapılmış rengi kızıl.
La chaise est couleur brique.
Siyah ceviz ağacından yapılmış, ortaçağ zamanından kalma.
Crosse noir en noyer, forgé d'une branche médiévale.
Özgürlük ağacı.
L'arbre de la Liberté.