Ağırmış traduction Français
354 traduction parallèle
- Oldukça ağırmış.
- C'est lourd.
- Karımın durumu ağırmış.
- Ma femme est très malade.
Of, amma da ağırmış!
Ah, la vache, c'est drôlement lourd.
Maalesef... düşündüğümden çok daha ağırmış.
Je crois que c'était un peu plus lourd que je ne...
- Ağırmış!
C'est lourd.
- Ağırmış.
- C'est lourd.
Çekil, çekil, çok ağırmış!
Vite, c'est trop lourd!
Süt çok ağırmış.
Ce lait est bien lourd.
Ağırmış.
C'est lourd.
Oldukça ağırmış.
Qu'elle est lourde, cette sculpture!
Araba gelirken de, giderken de ağırmış.
Le chariot était plein à l'aller et au retour.
- Ağırmış!
- C'est lourd.
Merdiven çok çok uzun ve ağırmış.
" Elle était grande et lourde,
Kutsal uskumru, ağırmış.
Allez! Mince, c'est vraiment lourd!
Oldukça ağırmış.
C'est plutôt lourd.
Yüce İsa aşkına, ağırmış.
Qu'elle est lourde!
- Çantalar ne ağırmış!
C'est lourd!
Önce seni yere bırakayım mı? Gerçekten ağırmış.
Elle est vraiment lourde!
Bütün bavulları atmışlar, ama uçak hala çok ağırmış. Bütün koltukları atmışlar, ama uçak hala çok ağırmış.
Ils se débarrassent des bagages, mais c'est encore trop lourd, alors ils se débarrassent des sièges, mais c'est encore trop lourd.
Ama uçak hala çok ağırmış.
Mais l'avion est encore trop lourd.
Dikkat edin, bunlar da ağırmış.
oh elles sont lourdes vos valises.
Şu kloug da amma ağırmış.
- [Thérèse] Il pèse son poids, votre kloug!
Bavullar ağırmış.
Ces valises... lourdes.
- Evet, eli biraz ağırmış.
Il a une bonne droite.
Ağırmış.
Je suis à plat.
- Vardığında, yasal eşiyle... " - Oldukça ağırmış.
- "À son arrivée, il a l'intention d'établir..."
Ağırmış. Bu ne?
C'est quoi?
Ağırmış.
C'est si lourd.
Bu gerçekten ağırmış.
Eh ben, lourd, l'équipement.
Tanrım, ağırmış da. Oh, hayır.
Personne ne se soucie de ce qui vous arrive, que vous viviez ou pas.
Çok ağırmış.
Il pèse une tonne.
Sana içerledim çünkü karakola girdiğinde telefonum çok ağırmış gibime geliyor.
Je t'en veux parce qu'à chaque fois tu pénètres dans la brigade, mon téléphone sonne plus fort.
Tanrım, çok ağırmış.
Ouh, c'est rude.
Ne ağırmış. Hey, iyi misin?
Elle est lourde.
Oha! Amma ağırmış.
Un gros bébé.
Tamam, al bakalım. Ağırmış bayağa.
Okay, vas-y.
Bileğini ağır bir şey kaldırırmış gibi eğ.
Lève le coude comme si tu tenais quelque chose de lourd.
Bu şeyler ağırmış.
C'est lourd, dis donc.
Bu molozlar ağırmış!
Ce que ça peut être lourd, cette saloperie.
- Ağırmış.
- Que c'est lourd!
Sanki onu koparmış, kesmiş elleriyle parçalara ayırmışlar bıçaklarıyla ya da müzik çaldıkları çentikli teneke kutularıyla sanki onu parçalara ayırmış ve o parçaları gürültücü ağızlarına doldurmuşlardı!
Qu'ils l'avaient déchiqueté... ou avaient arraché ses membres avec leurs mains... avec des couteaux... ou avec des boîtes ébréchées qui leur servaient à faire de la musique. Comme s'ils avaient arraché des lambeaux de sa chair... pour les fourrer dans leurs bouches grouillantes!
Sanki- - Bunları tüm samimiyetimle söylüyorum. Kadının yanına ilk kez gitmiş olsan da, diş fırçanın yeri bile hazırmış gibi ağırlıyor seni.
Quand tu vas chez elle, elle a une place pour ta brosse à dents.
Ve sağ tarafımda, kırmızı, beyaz ve mavi renklerde.. .. 95 kg ağırlığında.. .. 46 maçtır yenilgi almamış..
A ma droite, en rouge, blanc, bleu... pesant 96 kilos... toujours invaincu après 46 combats...
Kırmızı devden kurtulan yıldız maddesi bir sarmaşık gibi sıcak nötron yıldızının ağırlık merkezine sarılır.
Des filaments de la géante rouge... forment un disque en expansion... gravitant autour de l'étoile à neutrons.
Yükünüz ağırmış.
Vous croulez sous le poids.
İlk olarak, ağırlıklarının iki katı peynir yediler. ve yuvarlandılar. ve bu küçük kırmızı ışığa bakakaldılar.
Premièrement, elles mangent deux fois leur poids en fromage, elles se roulent par terre et elles fixent cette lumière rouge.
kapana kıstırmış ve siz burada oturmuş.. birkaç serseriyle ağız dalaşı yapıyorsunuz!
Et vous trouvez rien de mieux que rester là à emmerder ce blanc-bec!
- O, ağırmış.
C'est lourd.
Bu kitaplar ağırmış.
Ils sont pesants, ces livres.
Ağırmış.
C'est toi? C'est lourd!
Ama ne kadar ki sürebilir bu sudan ağırlaşınca etekleri. Kesip zavallıcığın, güzelim tatlı sesini ölüm çamurlarına batırmış Ophelia'yı.
Mais avant longtemps, ses vêtements alourdis par ce qu'ils buvaient ont entraîné la malheureuse vers une mort fangeuse.