English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ B ] / Bacon

Bacon traduction Français

2,079 traduction parallèle
Daha fazla yemelisin... Domuz pastırması. Ne?
Il faut manger plus de bacon.
Yani, muhtemelen ölüyorum, Sana söylüyorum, daha çok domuz pastırması yemelisin, Daha çok sevişmelisin.
Je vais sans doute mourir, et je te dis de manger plus de bacon.
Ama şimdi dayanmalısın, birazdan gelecek
Je mangerai plus de bacon. Mais il faut que tu tiennes bon.
Teşekkürler. Harika görünüyor.
Et un mini-beignet "Papa" avec des bras en bacon.
Sucuğun bu gösterinin yıldız olacağı kimin aklına gelirdi? İşkence gibi.
J'ai dû avaler des gaufres cramées et une vieille tranche de bacon.
Kapat şunu. Kahvaltını beğendin mi anne?
Qui aurait pensé que ce bout de bacon serait le meilleur de ma journée?
Biftek ve patates püresi ve jambonlu baba figürü.
Un steak et de la purée en forme de Papa avec des bras en bacon.
Kanada pastırmasını seviyorsun.
Tu aimes le bacon canadien :
Bu yıl onları domuz pastırmasının içine bohçalıyorlar.
Ils sont enveloppés dans du bacon.
Domuz pastırmasına bohçalanmış bir Churro'dan daha korkutucu ne olabilir?
- Y a pas mieux qu'un churro au bacon.
Bu gulyabaniler domuz pastırması gibi kokuyor.
Ces gobelins sentent le bacon.
Domuz pastırması gibi kokuyorsun.
- Tu sens le bacon.
Niye domuz pastırması gibi kokayım ki, Shawn.
- Pourquoi je sens le bacon?
Buyurun ve yarım kilo tütsülenmiş domuz pastırmasıydı, değil mi?
Et voilà. Et une livre de bacon?
Sonra da bu sabah sırtımın ortasında, yumurta akı ve hindi bacakları yedi.
Ce matin, il a mangé du blanc d'oeuf et du bacon de dinde sur mes reins.
Sırt bölgesinden alınmış domuz pastırması.
- Un plat du jour avec du bacon.
Bir Amerikan jambon ya da Kanada pastırması isterdi.
Un Américain aurait commandé du jambon et non du bacon.
İs kokulu pastırmayı o, peynirle soğanı da sen severdin.
Il les aimait au bacon, t'étais plus oignon-fromage.
Biliyor musun, bu çok kırıcı olmasına rağmen sanki hiçbir şey olmamış gibi görmezden geleceğim ve enfes domuzburgerimi ısıracağım.
Même si c'est blessant, je mets ça sur le compte de ton manque de sucre. Dit-il en mordant dans son délicieux cheeseburger au bacon.
Ben de yarım tabak mısır gevreği küçük bir parça jambon ve az bir sosla bir parça krep alayım.
Un petit bol de céréales, deux lichettes de bacon, et une crêpe avec une cuillerée de sirop d'érable.
Ben pastırmayla sarılmış fileto alacağım.
Je vais tenter le filet enveloppé de bacon.
Bir de pastırma iki kat olursa, çok mutlu olurum.
Double bacon, ce serait super.
Süpersin, Ted.
- Et voilà, Ted. - Donnez-lui du bacon en extra.
Bu durumda jambon tadında şekerleme nehrinde yüzebiliriz. Kahvaltıda dondurmaya ne dersin?
On peut donc se goinfrer de caramel goût bacon.
Yüzünde pastırmalı yumurta olan bir kuşa ne dersin?
C'est quoi, une meuf avec des oeufs au bacon sur le pif?
Bilmem.
Des oeufs au bacon?
Domuz pastırması ister misiniz?
Bacon pour dîner?
Jim daha ziyade pastırma kokuyor.
Les siens sentent le bacon.
Pastırma, yumurta, sosis ve de tost.
Bacon, oeufs, saucisses et pain perdu.
- Birileri eve ekmek getirmeli, değil mi?
Quelqu'un doit rapporter le bacon.
Yanmış pastırma kokuyor.
Ça sent le bacon brûlé.
Üç kaynamış yumurta, üç dilim pastırma, üç sosis, üç fasulye, üç kızarmış patates, cips domates, mantar, çikolatalı puding, bir fincan çay, kızarmış ekmek ve tatlı olarak, portakal şekilli çikolatalardan mı?
Triples oeufs frits, bacon, saucisses, haricots, galettes de pomme de terre, tomates, champignons, un thé, du poulet frit et des chocolats?
Doğum gününden önceki gün de, bedavaya domuz pastırması verdi.
La veille de son anniversaire, il m'a offert du bacon.
Sandviç Kontu ve Sör Francis Bacon.
Le Comte de Sandwich et Sir Francis Bacon.
Onlar olmasaydı Bacon sandviçi sadece marul ve domatesten ibaret olurdu.
Sans eux, le club sandwich se bornerait à la laitue et la tomate.
Pastırmanı ver ve ben Lucas Lee maratonunu izlerken şu işi bitir.
Donne le bacon et file. Je vais regarder des films de Lucas Lee.
Üstü muzlu şahane yumurtalı ekmek yapıyorlar, yanına da pastırma koyduruyorsun.
Ils servent du bon pain doré avec des bananes, et on peut demander du bacon.
Bu hindi eti değil ki, domuz pastırması hayatım.
Elles distinguent pas la dinde du vrai bacon!
Pekala, bir tane avokado ve pastırmalı kızarmış peynir, bol gevrekli.
Voilà... fromage grillé, avocat, bacon, le tout croustillant.
Pastırma seni öldürecek, biliyorsun değil mi?
Tu réalises que le bacon va te tuer.
Pastırmayı çıkarıyorum.
Je vais enlever le bacon.
Ek olarak, sen de o kadar fena degilsin.
Et pour le bacon, vous êtes pas mal non plus.
Bira ve pastırma, bira ve pastırma.
Bière et bacon.
Tek gördüğüm pastırma fabrikası.
Je vois une usine de bacon.
Sana jambonlu yumurta pişirdim. Köşeye koydum.
Je t'ai fait des œufs au bacon.
Annem de bir keresinde Kareem Abdul-Jabbar'a sandviç yapmıştı.
Ma mère a fait un sandwich au bacon à Kareem Abdul-Jabbar une fois.
Siparişiniz hazır. Bir jambonlu sandviç. Bir tane de dondurmalı havuç.
Un bacon-laitue-tomate et un gâteau aux carottes, recouvert, je cite...
Sadece kitaplarda yazanı değil. Domuz pastırmasιnı beyefendinin istediği gibi kιzartmayı... ufaklığın saçlarını taramayı...
Tenir les comptes ou faire cuire le bacon comme le monsieur préférait...
Tabaktaki jambon parçalarına benziyorsunuz.
Vous ressemblez à des tranches de bacon sur une assiette.
Yoksa tatlı olarak pastırmalı fileminyon yok size.
Ou pas de filet mignon au bacon pour le dessert.
Ve pastırmalı fileminyon da yok.
Et pas de filet-mignon au bacon.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]