English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ B ] / Bahçıvan

Bahçıvan traduction Français

766 traduction parallèle
El Mot, bahçıvan.
El Mot, le jardinier.
Bahçıvan El Mot, sana bir sürprizi var.
"El Mot, le jardinier, il veut te faire une surprise."
# Bir bahçıvanın!
Jardinier!
# Bahçıvanın mı?
Un jardinier?
# Bahçıvanın!
Un jardinier!
Bizden, küçük kızınıza bakmamızı size de bahçıvan olarak iş vermemizi istemiş.
Il nous demande de nous occuper de votre petite fille... et de vous donner un emploi de jardinier.
Bahçıvanın kulübesi, bahçenin aşağısında.
La cabane du jardinier est au bout du jardin.
- Bahçıvan onları kasabaya götürdü.
On les a portés à Westlake.
Kendim bulurum. Bahçıvanın elbiseleri olmalı.
- Le jardinier doit avoir des vêtements.
Bahçıvan kasabaya gitti. Bütün elbiselerini yanında götürmüş olamaz ya?
- Pas avec toute sa garde-robe!
Bahçıvan ya da hırsız.
Jardinier et cambrioleur.
Büyük ihtimalle, baş bahçıvan emirlerinizi soracaktı.
Sans doute le jardinier qui voulait des ordres.
Burada gece gündüz nöbet tutan bir bahçıvan var. Onun adı Ecel.
Un jardinier surveille ce parc jour et nuit, il s'appelle la Mort.
Bir bahçıvan gibisiniz... içinden narin filizler fışkıracak bir gübre yığını.
Vous êtes le jardinier cultivant les plantes, .. le tas de crottin réchauffant les pousses.
Bahçıvan Joseph.
Joseph, le jardinier.
- Bahçıvan burada yememeli.
- Je ne dois pas être là. - C'est idiot.
Bir zamanlar annemin Japon bahçıvanı vardı.
Ma mère employait un jardinier japonais.
Bay Crozier'in bahçıvanı Bay Campbell tarafından davet edildim. 60. evlilik yıldönümü onuruna bir dans partisi düzenliyor.
Je suis invité par son jardinier pour ses noces de diamant.
- Campbell'a baksana. - Bahçıvan parti veriyor. Martin de davetli.
Est-ce votre jardinier qui fête ses noces?
Buraya Edith'e yazmaya geldim ama bahçıvan kocasının cüzdanını buldu.
J'étais venue écrire à Edith qu'on avait retrouvé le portefeuille de son mari.
Bahçıvan leylakları çıkarttığını söylüyor.
Le jardinier dit qu'il a fait arracher les lilas.
Bahçıvan da ona, bize yasak olan bazı şeylerden verirdi buna karşılık. Sigara, parfüm, ruj, güzel iç çamaşırları.
Elle voulait transgresser les interdits, comme les cigarettes, le parfum, le rouge à lèvres, des vrais sous-vêtements...
Keller, Villette'in bahçıvanı. Kilise konutunda da çalışıyor.
Il travaillait chez Vilette et au presbytère.
İngiltere'de bir İngiliz bahçıvan bir kaç Amerikalıya harika İngiliz çimlerini gösteriyormuş çimlerin nasıl böyle olduğunu öğrenmek istemişler ve İngiliz bahçıvan demiş ki -
Un jardinier anglais, en Angleterre, montrait à des Américains un de ces merveilleux gazons anglais et, bien sûr, ils ont voulu savoir comment obtenir un gazon pareil. Et ce jardinier anglais a dit...
Akordiyonu çalan bahçıvanın oğlu.
Le joueur d'accordéon est le fils du jardinier.
Gitari bahçıvan çalıyor.
Son père est à la guitare.
Bahçıvan mı, oğlu mu, şoför mü, seyis mi?
Le jardinier, le chauffeur, le valet d'écurie?
Tonio'ya mutfakta beklemesini söyledim. Bir bahaneyle bahçıvanı da çağırmam gerekti...
J'ai dis à Tonio d'aller en cuisine et j'ai occupé le jardinier.
O benim bahçıvanım değil.
Ce n'est pas mon jardinier.
Ama sorun sadece bahçıvan olmasıyla ilgili değil.
Ce n'est pas seulement le fait qu'il soit jardinier.
Tanıdığım tek Kirby şu yaşlı bahçıvan.
Je ne connais que le vieux Kirby, le jardinier.
İçkimi tutar mısın, tatlım? Bir bahçıvan mı? Neden kendine paralı bir bekâr bulmuyor ki?
Pourquoi ne cherche-t-il pas un métier respectable?
Acemi bahçıvan.
Main verte.
Ama her neyse, Japon bahçıvan yapmamış.
mais cela n'a pas été fait par le jardinier japonais.
Bu olay geçenlerde St. Mary's'de oldu. Catherine ihtiyar bahçıvanı onunla sevişmekle suçladı.
Récemment, à Ste-Marie... elle a accusé un vieux jardinier d'avoir voulu la violer.
Bahçıvanı, o yaşlı adamı, sorguya çektiler.
On a interrogé le jardinier :
- İmkansız. Çalıştığım villadaki bahçıvan, bir erkek.
Alors, c'est impossible, mes patrons ont un jardinier.
Merhaba, nasılsınız? Bu Bay Thomas, Bahçıvan.
- Voici M. Thomas, le jardinier.
Hanımım, bunlar sizin olabilir mi? Makas. Bahçıvan getirdi.
Ces ciseaux seraient-ils à vous?
Personelimiz, bahçıvan Hillman ve sizi içeri alan Bayan Kidder.
Il y a aussi Hillman, le jardinier, et Mme Kidder qui vous a ouvert.
Bu bahçıvan Hillman'dı.
C'était Hillman, le jardinier.
Herhalde bahçıvanın çocuğuna aitler.
Elles doivent appartenir aux enfants des gardiens.
-.. ve bahçıvan karımın begonyalarını buduyordu.
- et il taillait ses bégonias.
Çok üzgünüm uçağa yetişmem gerekiyor. Aksi takdirde Lady X ve sefil bahçıvan etrafta çılgın gibi koşturmaya başlayacaklar.
Désolé, je dois attraper l'avion ou lady X et ce maudit jardinier vont encore faire des leurs.
- Bahçıvan nasıl?
- Et le jardinier?
- Bir bahçıvan ne zaman borsacı oldu?
- C'est celui du jardinier?
Georges Duval, bahçıvanın ifadesi... Siz tarif ettiniz :
Témoignage de Georges Duval, le jardinier... parlant d'Ostoss, vous l'avez décrit, et je cite :
Maria Gambrelli bahçıvanı öldürdü.
Maria Gambrelli a tué Georges le jardinier.
Belki de yapamam. - Susan, bahçıvanın odası ne tarafta?
- Où est la chambre du jardinier?
Bahçıvanınla mı?
Ton jardinier?
- Evet, o kadın bir bahçıvan.
Elle est jardinière.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]