Bardak traduction Français
5,338 traduction parallèle
Bizim eve döndüğümüzde bir bardak...
Que diriez-vous d'un bon verre de Zinfandel.
Bizim eve döndüğümüzde bir bardak Zinfandel'e ne dersin?
c'est un cépage noir Quand est-ce qu'on retourne chez moi?
- Kaç bardak öndesin?
Vous êtes combien?
- Ben sadece kendime çakayım bir bardak.
Je vais en faire un autre sans toi.
Kurtulma ritüeli olarak bir bardak şarap içmesini ve Mark'ın bir resmini yakmasını söyledim.
De boire un verre de vin et de brûler une photo de Mark pour un rituel purifiant.
Sanırım bardak şişeye bir resim de Mark'ın bütün eşyalarına dönüştü.
Je crois que le verre s'est terminé en bouteille et la photo en les affaires de Mark.
Bir bardak su ister misiniz?
Voulez-vous un verre d'eau?
Bir bardak çikolatalı süte benziyor öyle mi?
C'est presque un verre de lait chocolaté, non?
Belki küçük bir bardak Chablis.
Peut-être un petit verre de Chablis.
Ağzına kadar dolu bir bardak biranın.
une bière au sommet.
Bir gece için iki, üç bardak?
Pour la nuit deux bouteilles trois?
Bir bardak daha.
Un de plus
Bana bir bardak şarap teklif etmezsiniz sanırım.
Je pense que tu ne vas pas m'offrir quelques verres de vin.
Bir bardak da su lütfen Philip.
Et un verre d'eau, s'il te plaît, Philip.
Şu mutlu çifte iki bardak şampanya almak istiyorum.
J'aimerais payer deux verres de champagne à l'heureux couple.
Mira, sana güzel bir bardak çay yapsın.
Mira va te faire une bonne tasse de thé.
Bir bardak su alabilrmiyim sadece?
Je peux juste avoir un verre d'eau?
Geçerken bir bardak içebiliriz.
On pourra s'arrêter au Brew
- Terry, git birkaç bardak getir.
Terry, va chercher des verres.
Her birine konyak dolu bir bardak ver.
Donnez leur à chacune un bon gobelet de Brandy.
Büyük bir bardak da beyaz şarap.
Et un grand verre de vin blanc.
Güzelim bir bardak su mu getirsen sen?
Gambette, un verre d'eau?
Bir bardak kahve?
Un café?
Bir bardak sirke almaya mı geldin?
Tu es venu emprunté un peu de vinaigre?
Alt tarafı bir bardak kahve.
C'est un café.
Yiyecek bir şeyler veya bir bardak su iyi gelir belki.
Vous devriez manger quelque chose ou boire un verre d'eau.
Danny, çok lezzetli kokuyorsun bir bardak elma suyu gibi. Yudumlamak için sabırsızlanıyorum.
Danny, tu sens délicieusement bon, comme une tasse de cidre que je ne peux attendre de boire.
Bardak, gerçek.
Un verre. Un vrai.
Bir bardak su alabilir miyim zahmet olmazsa?
Puis-je vous demander un verre d'eau?
Bu notlara bakılırsa, Müdür Yardımcısı bu sandalyede bulunmuş. İki bardak hâlâ masadaymış.
Alors, selon ses notes, le Commissaire adjoint a été trouvé dans ce fauteuil avec deux verres encore sur la table.
Sürahi ve bardak saf değilmiş.
La carafe et les verres étaient empoisonnés.
Sana başka bardak vereyim.
Tu vas en prendre un autre.
İki kadeh beyaz şarap, bir kadeh kırmızı şarap bir bardak şampanya içti ve şimdi bir bardak daha istiyor.
Elle a bu du rouge, du blanc, du champagne, et elle y retourne.
Patterson taşaklarımı kâğıt bardak içinde isteyecek.
Patterson va vouloir me coincer les boules dans un étau.
Sinatra, bir bardak daha şarap verirsen sana bir beşlik veririm.
Sinatra, je te donne 5 dollars pour un verre de vin.
İki bardak kap. Çünkü arka tarafta açılmayı bekleyen bir konyak şampanyam var.
Prends quelques verres car j'ai un champagne derrière que nous allons ouvrir.
Belki de kafamdan aşağı koca bir bardak alkol boşaltmalıyım.
Je vais me verser un bon gros verre d'antifreeze.
- Bardak kırıldı, bayrak çekiliyor.
Verre cassé, faute. Pas question.
Günde sekiz bardak su ve bol bol uyku.
Huit verres d'eau par jour et beaucoup de sommeil.
Bir bardak suya daha tükürmemi istiyorsan orası ayrı.
Sauf si tu veux que je crache dans un troisième verre.
Sana bir bardak kahveden
Ça te coutera plus cher
Bir bardak içkilik para bile bırakmadı.
Il ne m'a même pas laissé un shilling pour une pinte.
Geçsin diye bardak bardak kahve içsem de durduğu yok.
Peu importe la quantité de café que je bois pour me relaxer, ça ne s'arrête pas.
- Bir bardak şarap? Ben terapi diyecektim.
J'allais dire une thérapie.
Tezgahta sana bardak veriyorlar, sen de gidip sodanı kendin dolduruyorsun.
Ils te donnent un gobelet au comptoir, et tu vas te servir toi-même de soda.
Hadi tembelliğin sırası değil. Bu kutular içeri geçmeden bir bardak çay içmek yok.
Allez les garçons, allez fainéants, je veux chacune de ces boîtes à l'intérieur avant que quelqu'un ne pense à une tasse de thé.
- Bir bardak şarap?
Un verre de vin?
Bir bardak şarap, romantizm.
Un verre de vin, un peu de romantisme...
Onu bir bardak dolusu süte banıp yemek istiyorum.
Je veux le tremper dans un verre de lait et le manger.
Kendin için bardak getirmedin mi?
Vous n'avez apporté qu'un verre?
Gece havasına karşı kendimi güçlendirmek için tavernada durup küçük bir bardak içmiş olabilirim.
J'ai dû m'arrêter à la taverne pour un petit verre afin de me fortifier contre l'air nocturne.