English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ B ] / Basıç

Basıç traduction Français

25,281 traduction parallèle
Basın kupürleri için bir fotoğraf albümü kadar fotoğrafın var.
C'est un album de photos pour vos coupures de presse.
- Baş jüri? Başından beri Aca-Cons'un yarışmada olmaması gerektiğini savunuyordu, A.A.C.'nin standartlarına uymuyorlardı.
C'est lui qui continuait à propos de comment les Aca-Cons ne devraient même pas être dans la compétition, comment ils n'étaient pas à la norme de l'A.A.C.
Her şeyi bizim için, başımızı sokacağımız bir ev için yapıyorum.
Tout ce que je fais c'est pour nous, pour garder un toit sur nos têtes.
Diğer türlü nasıl ekmeğini çıkartacak ve başını sokacak bir evi olacak?
Nancy doit travailler. Comment ferait-elle pour manger ou avoir un toit?
Biriyle başımı belâya soktum çıkış yolu bulamıyorum.
- Quoi? Je me suis mis dans le pétrin et je ne vois aucune issue. Avec qui?
Sinirimi bozdun çünkü sarhoş olup yaptığın bir hareketle seni hak ettiğin yere Satis evinin başına ve Havisham mirasına sahip olman için yaptığımız her şeyi bir çırpıda mahvedecektin.
Tu m'as mis en colère, car, dans un seul acte de folie ivre, tu as failli ruiner tout ce pour quoi l'on a travaillé. Te remettre de droit à ta place en tant que chef de la maison Satis et sur l'héritage Havisham.
Eğer dikkatli dinlersen, her sayı basınca kısmen farklı bir ses çıkartıyor.
Si on écoute attentivement, chaque touche fait un bruit légèrement différent en appuyant dessus.
3-D basım gibi ama doku, organ yapıyorlar.
C'est comme de l'impression 3D, mais avec des tissus, des organes.
Huston onu en dipten çıkarıp hayatını kurtardı.
Huston l'a aidé quand il était au plus bas, il lui a sauvé la vie.
Casey'nin başına gelen de bu yüzdendi.
C'est ce qu'il s'est passé avec Casey.
- Eddie Morra'nın başına gelen de.
C'est ce qu'il s'est passé avec Eddie Morra.
Bu olaylar Dylan'ın başına gelmiş olsa, sen de oturur muydun böyle?
Tu pourrais rester là à attendre si c'était Dylan à sa place?
Jess de baş nedime, ve ben de şahsen, burası benim coştuğum kısım.
Jess est la demoiselle d'honneur, et personnellement, c'est là que je lâche l'affaire.
Hayır, kendi başına iyileşmesi daha iyi olur. O yüzden baypas yapacağız.
Non, c'est mieux de laisser guérir seul, on pourra le shunter.
Başını kıçından çıkar ve dünyayı görmeye git.
Vas-t-en et va découvrir le monde.
# O çılgın hisse kapıldığımda Bilirim başım belada # Sözleri bilmek bile istemiyorum.
Je ne veux pas connaitre les paroles.
İşte o sırada şu Sıçan nefesli ormandan geçen bir avuç yaralı başıboşlara liderlik ederken ortaya çıktı.
À ce moment, haleine d'opposum ici présent se présente menant une bande de traînards blessés à travers la forêt.
Oraya gideceksek erkenden çıksak iyi olur. Hava kararacak.
Si on doit aller là-bas, on ferait mieux de vite partir.
Çünkü eğer hatırlayamazsam görev başında sarhoş olmaktan yöneticimle başım belaya girer.
Car si c'était pas le cas, j'aurais des ennuis avec mon chef, pour avoir été soûle au travail.
Şovu izledikten sonra tek başıma hastaneye gittim ama gerçekten sihirli bir andı.
J'ai regardé tout le spectacle, je suis allée toute seule à l'hôpital, mais, c'était magique...
İyileşse bile dışarı çıkıp çılgınlık yapmaya devam edecek.
Même si son état s'améliore, il va retourner directement là-bas et continuer d'agir comme un fou.
Öyleyse bu evet miydi, başınıza şapka geçirebiliyor musunuz?
Donc, c'est oui, vous pouvez mettre un chapeau?
Eğer buysa başını salla yeter.
Hoche la tête si c'est elle.
Sonra uyandım. Karanlıktı. Ben oradaydım.
Quand j'ai repris connaissance c'était sombre et j'étais là-bas.
Kaçtığın için başın belada değil eğer düşündüğün buysa, Ivy.
Tu n'as pas à t'inquiéter pour ta fugue, si c'est ce que tu te demandes.
Az önce size ifade edildiği gibi, Dedektif Carne, bu dava artık Baş Amir Burridge'in davası.
Que cela soit clair pour vous, inspecteur Cane, c'est désormais l'affaire du Commissaire Divisionnaire Burridge.
Ve tabii ki bu da burada olur çünkü bu başıma gelen 17. en kötü şey!
Evidemment ça nous arrive ici, parce que c'est la 17ème pire chose qu'il m'ai arrivé!
Bu başıma ilk kez geliyor.
C'est une première.
Çılgın bir yüksek basınç noktasından gelen endüstriyel sis oradaki bakır fabrikasından salınan gazları
Ils ont eu un smog provoqué par un gros anticyclone qui a emprisonné les émissions d'une usine de cuivre locale...
Başına tacını koyan kişi Başpiskopos bir bakan veya memur değil.
C'est un archevêque qui pose la couronne sur ta tête, pas un ministre ou un fonctionnaire.
Louis kıçımızı kurtarmak için Sheila'yı emailini geri almaya ikna etmek için başını ortaya koydu.
Louis a tout risqué pour que Sheila retire cet email pour nous sauver.
Çünkü savcılığın sana orada mahkeme celbi çıkartma yetkisi yok.
Car l'accusation n'a pas le pouvoir de t'assigner à comparaître là-bas.
- Saçmalama, onunla baş edebilirim.
C'est n'importe quoi. Je peux la gérer.
Doğru ya. Karanlık bir gün başına çökene kadar bu anlaşma göt cebindeydi çünkü sen busun.
Vous gardiez ça pour un jour de pluie, car c'est ce que vous faites.
Bir başını kestin. İki başı daha ortaya çıkıverdi.
On en coupe une, il en pousse deux autres.
Anya 12 yaşına basıyor... Ergenliğin başlangıcı.
Anya va avoir 12 ans, la fin de l'adolescence.
Biliyorum, sana karşı kırıcı şeyler söyledim başına gelebilecek tehlikeler hakkında.
Je sais... Je dis des choses qui vous préviennent des dangers à venir.
Bak, bilmeni istediğim, bıraktığımı açıkça ifade ettiğim için bu olay başımıza geldi.
Ce que je veux que tu saches, c'est que c'est arrivé parce que j'ai dit que j'arrêtais.
Bayanlar ve baylar, Leyland yönetim kurulunun başkanlığına gelmiş çok sayıda onurlu insan bulunmakta,. ama hiçbiri okulumuzun başını, kalbini ve ruhunu temsil eden
Mesdames et messieurs, il y a de nombreux privilèges à devenir membre du conseil de direction de Leyland, mais l'un des plus grands est de présenter la tête, le cœur et l'âme de notre école, Dr.
Metrekare başına 600 iplik bu.
C'est un tissage de 600 fils.
Her an şu köşeden çıkıp "N'aber alemciler?" diyecek gibi geliyor.
Je m'attends à la voir débouler là-bas à tout moment et nous dire : "Yo, les fêtardes!"
Fazla açık, ayrıca Latinler orada güneşlenmeyi seviyor.
C'est trop à découvert, et les Latinas se font bronzer là-bas.
Ama göz teması önemli, ara sıra başını kaldırıp bak ve içten konuşuyormuş gibi görün.
La clé, c'est le regard, vous devrez lever les yeux par intermittence et avoir l'air de parler du cœur.
Geçtiğimiz odada asılı şu bayrak Dabbur Zann'ın.
Ce drapeau dans la pièce là bas, c'est Dabur Zann.
Kalp atımı, kan basıncı, hepsi kontrolden çıkmış durumda.
Sa fréquence cardiaque et sa tension s'emballent.
Morgda, burada benimle değil.
C'est ici-bas, pas là avec moi.
Aşağıda oturan Sylvia'yı çağırın. Hemşireydi o.
Va chercher Sylvia en bas de la rue, c'est une infirmière.
Kendi başının çaresine bakabileceğini biliyorum ama taze meyve öyle pat diye bulunmuyor.
Tu te débrouilles, je sais, mais les produits frais, c'est pas...
Neden dışarı tek başına çıktın?
Pourquoi tu es sortie seule?
Bu yüzden tek başıma çıktım.
Voilà pourquoi je suis seule.
Başından beri içindelermiş.
C'était en toi depuis le début.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]