Beate traduction Français
30 traduction parallèle
Düşündüm ki, Beate'ye 1'den 5'e kadar belki sen bakabilirsin. Sonra gelir alırım onu. Büyük bir yardım olurdu bu.
Je me suis dit que si tu prenais Beate de 1 à 5 h, puis je viendrais la chercher, ça nous aiderait beaucoup.
- Sen ne dersin, Beate?
Et toi, Beate?
Bu Beate.
Je te présente Beate.
- Beate.
- Beate.
- Beate mi?
- Beate?
Beate!
Beate!
- Beate?
Beate?
- Beate!
- Beate!
Merhaba. Ben Beate.
Bonjour.
Beate Frelle.
Beate Frelle.
Şimdiyse Beate öldü.
Et maintenant Beate est morte.
Alexander'ın, Beate'nin cinayeti esnasında nerede olduğu belliymiş.
Alexander Brandstrup a un alibi pour le meurtre de Beate.
"Bir yazar, yurtdışında Alman ismini şerefle taşımaktan... daha iyisini yapamaz."
Le juif Charlie Chaplin fut accueilli par une foule béate lorsqu'il visita Berlin.
- İnek Mabel. Onu reklam panolarında gördün baba.
Cette grande vache béate et souriante.
İnsanların aptal çocukları, kendi güçlerinin ve bilgeliklerinin yanılgıları altında, kendilerini kandırıyorlar.
Les êtres humains égares dans la confiance béate en leur propre force et leur propre sagesse.
Akılsızlık. Boş bir memnuniyet.
Satisfaction béate et ahurie.
Chicago`ya gitmek mi? O kadar vaktim yok. Pazartesi günü işimin başında olmalıyım zira patronum tam anlamıyla bir pislik.
Elle s'extasiait sur l'émission Vidéo Gag, mais s'était retrouvée béate en entrapercevant Les Simpson.
Alice çok mutlu görünüyormuş.
Elle était béate.
Hikâyemizin bu noktasına kadar, mutlu bir şekilde cahildim.
A ce stade, j'étais dans l'ignorance la plus béate.
Bu Beate ve Monika.
Voici Beate et Monika.
Ve şık.
Béate, en fait.
Eski cehaletimi nasıl da arıyorum.
Je me languis de la béate ignorance de mon moi.
Ölecek olduğunu bilmeyi mi, yoksa son günlerin olduğunu bilmeden yaşamayı mı isterdin?
Voudriez-vous savoir que vous allez mourir ou préféreriez-vous vivre vos derniers jours dans une ignorance béate?
Meyveler şaşırmış görünmez.
La citrouille en était béate de surprise.
Benim tek dağıtmak istediğim Ray'ın kendini beğenmiş yüzü.
La seule chose que je voudrais voir exploser c'est la tête béate de Ray.
Bir an mutlu bir gençlik aşkı içindesindir. Sonra bir an gelir sivri dişlerini, parlak gözlerini ve pençelerini görür.
Une minute, vous êtes dans une béate romance d'ado, et celle d'après, elle voit des crocs, des yeux qui brillent et des griffes.
Ben şu...
Beate. J'étais celle qui...
Annenin dilinin ağzından nasıl sarkacağını görmek istersen bekle.
Restez là si vous voulez voir votre mère béate d'admiration.
Cahilliğin mutluluk veren sahillerinden akademik zırvalıkların upuzun okyanusundan krallığımın sahillerine kadar buraya varana kadar geldin.
Des havres de la béate ignorance... au travers des vastes océans de sottises académiques... jusqu'à ce qu'enfin vous arriviez ici, aux bords de mon petit royaume.
Cehalet mutluluk verebilir ama yine de cehalettir.
Vous pourriez appeler ça l'ignorance béate, mais c'est toujours de l'ignorance.