English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ B ] / Bir bak

Bir bak traduction Français

53,051 traduction parallèle
- Şuna bir bakın.
Regardes ça.
Şuna bir bakın.
Jetez un coup d'œil à ça.
Aynı şeyi yapmak için bizim ne kadar ileri gittiğimize bir bak.
Regarde jusqu'où il est prêt à aller.
Şu kana bir bak.
Regarde tout ce sang.
Görevimizi düşündüğümüzde, böyle bir bakış açısına müsaade edemeyiz.
Vu l'étendue de notre mission, on ne peut pas en discuter.
Onlara bir bak.
Regarde-les. ( gazouillement de chauve-souris )
İyice bir bakın, anlayacaksınız.
Juste, rentre-moi ; tu comprendras.
Grup bir bakıma kalıcı olarak dağıldı.
Le groupe est un peu fini, de façon permanente.
"Çuvalla" diye bir şey de yazmıyor ama, kendine bir bak.
Ça ne dit pas "joue mal" non plus, et pourtant...
- Şuna bir bak.
- Regarde ça.
Rahatsızlık verdiğim için kusura bakma ama lütfen onlara bir bakıp beni bilgilendirebilir misin?
Je suis désolé de vous déranger, mais pouvez-vous vérifier qu'ils vont bien et me tenir au courant, s'il vous plait?
Haline bir bak, kızarıyorsun adamım.
Regarde-toi, tu rougis.
Ben de bu yüzden debelenmeye başlıyorum. Sonra bir bakıyorum ki oyun ne hakkında onu bile kaçırmışım.
Je finis par croire qu'ils ont raison et tout s'embrouille...
Şuna bir bak.
Regardes-le.
- Şuna bir bak.
Regarde ça.
Bir bak.
Regardez.
Ressler, Navabi, gidip bir bakın.
Ressler, Navabi, vérifiez cela.
Bak, her hafta onu bir saatliğine oraya götürebilirim, böylece ne olmak istediğini anlayabilir.
Je peux l'amener là-bas une heure par semaine, et il verra des hommes noirs qu'il peut prendre comme modèles.
Gördün mü bak, kulube bir de senin için çok iyi olacak sanıyordun.
Et tu pensais que le chalet ne deviendrais pas un film d'horreur.
Belki de olaya, yanlış bir açıdan, bakıyorsun.
Tu vois peut-être tout ça - de travers.
Şuna bir bakın.
Regarde ça.
Ama nasıl, "Bakın, burada bir..."
Mais genre : "Il y a un..."
- Bir bakıma evet.
- Je ne dois pas faire de vagues.
İlk bakışta sevilen ve düşük riskli bir aile.
Ça semblait être une famille appréciée, menant un train de vie tranquille.
Onca zaman bir şey olmadı, şimdi olana bak.
Enfin, il ne se passait jamais rien et maintenant, ça.
Bir yabancıya bakıyorum.
Je me tiens devant une étrangère.
Bak tek istediğimiz bir güncelleme tamam mı?
Tout ce qu'on demande c'est d'être un peu mis au courant, ok?
Bak, Reddington, bir anlaşma yapabiliriz!
Ecoutez Reddington, nous pouvons faire un marché!
İki okul aile birliği başkanı ve şahane bir köpek bakımevine ek olarak bir kullan at telefon numarası buldum. Servis sağlayıcısının konum belirlemesini sağladım ve Oak Hill'deki şu apartman dairesine yönlendirdi.
Je suis tombé sur deux présidents d'association et sur un incroyable promeneur de chiens, et enfin... ce téléphone jetable, dont j'ai réussi à trianguler la localisation jusqu'à cet immeuble à Oak Hill.
Aslında cesedine şöyle uzun bir süre bakınca iyi hissettim.
Vous savez... je l'ai regardé, suffisamment longtemps pour... me sentir mieux.
Gerçekten şehirde yaşıyor ve Gabriel'ın telefonunun GPS'ine bakılırsa bir aydır oradaymış.
Il vit bel et bien en ville. Le GPS du portable de Gabriel émet depuis là-bas depuis un mois.
Bak, başka bir solucan.
Regarde, il y a un autre ver.
Bölgenin büyük bir ticaret merkezi oldu. Bildiğimiz pek çok kral, buraya kıskançlıkla bakıyor.
C'est un haut lieu de commerce et de nombreux autres rois la convoitent.
Başka bir açımız daha var. Şuna bakın.
On a un autre angle ici, regardez :
Bak, bir şeyler ciddileşene kadar sana bahsetmeyecektim, ama...
Écoute, je... je n'allais rien dire avant d'avoir réglé quelques détails, mais...
Bak Wyatt, bazen bir şey söylemen lazım.
Ecoute Wyatt, il faudra que tu dises quelque chose à un moment donné.
Bak, benim risk almam bir şey değil ama seni riske atamam.
C'est une chose pour moi de prendre un risque, mais je ne peux pas t'en faire courir.
Bak, Jesse'ye yeni bir pasaport alacağım ve onu yurtdışına göndereceğim.
Écoute, je vais lui trouver un nouveau passeport, l'emmener loin. Lui offrir une nouvelle vie.
O zaman tekrar bak. Mutlaka başka bir yolu vardır.
alors regarde mieux je veux dire, il doit y avoir
Ve görünüşe bakılırsa sen de Karanlık Olan tarafından esir tutulan bir başka ruhsun.
Et par le regard des choses, tu es une autre âme gardé en captivité par le Ténébreux.
Kalıcı bir çözüm bulana kadar yoğun bakıma çıkarmalıyız.
Nous devons l'emmener aux soins intensifs jusqu'à ce qu'on trouve une solution.
Tabi bir bebek bakıcısı bulabilirlerse. Bir önceki bakıcı, çocuğa bakarken kafayı bulduğundan beri bir daha gelmemiş.
Si leur baby-sitter arrive pas totalement bourrée, cette fois.
Ben de ezber tekrarı yapacağım. Bak açıkca bir şeyi söylemeliyiz ki, normalde biz çocukları evde yalnız bırakacak tipte bir aile değiliz.
C'est très rare qu'on laisse les filles pour la nuit.
İşteyken bazen Zillow'da bir yerlere bakıyorum.
Super qualité de vie, bons restaus. Parfois, au bureau, je regarde les résidences sur le web.
Demek istediğim o değildi. Bakın benim yapmak istediğim şey, aslında bir şakaydı...
Je me suis mal exprimé.
Yani, bu oyunda birlikte çalıştığım kişiler, gerçekten bir üst seviyedeler. Yani, mükemmeller. Sonra bana bakıyorlar, ben onlara resmen şaka gibi geliyorum.
Les gens avec qui je travaille... me dépassent intellectuellement.
Şimdi bak, ofisimde bir koltuk var. Neden oraya uzanıp, uyumuyorsun?
Il y a un canapé dans mon bureau.
Bu yüzden onun gözlerimin içine bakıp benim bir şeyleri gerçekten bulduğumu söylemesini istiyorum.
C'est pourquoi je veux qu'elle me regarde droit dans les yeux et qu'elle me dise que tu tiens quelque chose.
Bakın, niyetimiz insanoğlunun bir sonraki dev adımını atmak.
Vous voyez, nous voulons faire le prochain pas de géant pour l'humanité.
Aşırı gergin olduğun için üzgünüm ama bana bir iyilik yap ve sağına bak.
Je suis désolé de te stresser, mais tu dois me faire une faveur et regarder à ta droite.
Şimdi bir halimize bak.
Et regarde-nous maintenant.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]