English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ B ] / Bluebell

Bluebell traduction Français

454 traduction parallèle
Şimdi size bülbülümüz Bayan Angelina'yı takdim ediyorum.
Angelina, qui chantait avec Ruth Etting et les Bluebell.
Affedersiniz. Bluebell yolu burası mı?
C'est bien l'allée des lilas?
- Hayır, burası Marigold. Bluebell hemen solda.
Non, ici c'est les bleuets.
Güvercin parmaklının teki. İngiltere'de kalmalıydı.
Elle a les pieds palmés, elle aurait mieux fait de rester chez Bluebell.
Lemon, seni seviyorum. BlueBell'i de seviyorum.
Lemon, je t'aime, et j'aime Bluebell.
BlueBell'den gittiğinden beri onunla konuşmadın.
Tu ne lui as pas reparlé depuis qu'elle a quitté Bluebell.
BlueBell'denim.
Je suis de Bluebell.
Aslında BlueBell değil de, New York'tanım.
Non, je suis pas de Bluebell, je suis de New York.
BlueBell'deyim.
Je suis juste à Bluebell...
Tamam, Babs diyor ki, Pinckney evi BlueBell tarihi eserleri arasındaymış.
D'accord, et bien, maintenant Babs me dit que la maison Pinckney a été enregistrée comme étant une propriété historique de Bluebell.
- Sonuçta BlueBell'deyiz.
C'est Bluebell.
Herhangi bir yere gidebilirdin ama BlueBell'de kaldın.
Vous auriez pu disparaître où vous vouliez, mais vous êtes resté à Bluebell.
Törenin içine ettim, nişanlının da baş düşmanı oldum. İyi bir başlangıç olmadı.
Je n'ai pas démarré du bon pied à BlueBell, en sabotant la parade, et en faisant de ta fiancée mon ennemie jurée.
- BlueBell'de bekar erkekler olmalı.
Il doit bien y avoir quelques gars célibataires à BlueBell.
Bu Colby Slaughter. BlueBell takımında as takım oyuncusu ve az önce sahaya kustu.
Voilà Colby Slaughter, il est quarterback chez les BlueBell Blue.
BlueBell'de simit yokmuş.
Je suppose qu'il n'y a pas de Bagel's à Bluebell.
Seni, BlueBell'i ve hazırladığın şu muhteşem partiyi anlat.
Alors, je veux tout savoir sur toi et Blubell Et cette super soirée que tu organises.
Yardım etmek istemen çok güzel ama BlueBell Gigi Godfrey organizasyonuna hazır mı bilemiyorum.
Le fait que tu veuilles aider est adorable Mais je ne sais pas si BlueBell est prête pour un évènement de l'envergure de Gigi Godfrey.
Yarın akşam bu saatlerde Zoe Hart, BlueBell'in sahibi olacak.
Attends juste. Demain soir, au même moment Zoe Hart va conquérir BlueBell
Resmi BlueBell yıl sonu eğlencesi programı.
C'est l'itinéraire officiel de BlueBell Pour le week-end du Homecoming.
BlueBell'in muhteşem insanları için "Mavi Ay".
Un Blue moon pour les fabuleux habitants de BlueBell
BlueBell'de moleküler gastronomi.
Gastronomie moléculaire à BlueBell!
BlueBell'i bir adım ileri taşımak istedim ama daha kötü hale getirdim.
J'essayais juste de faire passer Bluebell au niveau supérieur
Ama şu anda BlueBell'i seviyorsun, değil mi?
Mais maintenant tu aimes BlueBell, n'est-ce pas?
BlueBell'liler muhtemelen Hintliler ve Hacılarla yeniden mısır ticaretini başlatıp, şükrederler.
Les BluBelliens vont surement rejouer les scènes entre les Pionniers et les Indiens.. Et... Re..
Galetalar kasabamızın en önemli geleneklerinden biridir. Bluebell'de insanlar erkenden Şükran gününe özel şeyler yapar bezelye yemeği, hindi haşlama gibi...
C'est une des traditions les plus vénérées de la ville.
Ancak bu korsanlar yağmalamadı, Bluebell'li insanların yeniden kendi ayakları üzerinde durmalarına yardım etmek için onlara yemek ve gıda malzemeleri verdiler.
Mais au lieu de les piller, ces pirates ont vu la lutte des habitants de BlueBell et ils leur ont donné nourriture et provisions pour se remettre sur pieds.
Şu an ki dönemde yeniden BlueBell'den ayrılmayacağım.
Je ne quitterai pas BlueBell une nouvelle fois, point.
Baban, ortaklarını BlueBell'den çalışabilmen için ikna etti.
Ton père a convaincu ses partenaires de te laisser travailler de Bluebell!
Nasıl yani, kasabadan ayrılıyor musunuz?
Attendez. Vous quittez BlueBell?
BlueBell dışında çok daha iyi ve büyük fırsatlar var.
Il y a de plus grandes et de meilleures choses dans ce monde.
BlueBell'de bir ofisim vardı.
J'ai un cabinet à BlueBell aussi, fils.
BlueBell belediye başkanını odadan odaya gezdiremezsin.
Le maire de BlueBell ne doit pas trop traîner autour des salles d'examens.
Crickett tatlım, bu lafını edecek bir şey değil.
Crickett, ce n'est même pas un mot. Mais BlueBell sera toujours ma maison.
BlueBell her zaman evim olacak. Peki ya sosyal görevlerin?
Et tes fonctions administratives?
Demek istediğim, BlueBell bize güveniyor.
Je veux dire, BlueBell compte sur nous.
Yıllar önce BlueBell'de yaşanan kasırga sonrasında sular altında kaldığında ve insanlar evlerini kaybettiğinde bir çoğu umutlarını kaybetti taşınmaktan, şehri boşaltmaktan ve her şeye yeniden başlamaktan bahsediliyordu.
Tu sais, il y a des années, quand BlueBell a été ravagé par cet ouragan. les gens ont tout perdu. et en plus de cela, ils ont perdu l'espoir.
Kasırgadan veya BlueBell'de olan herhangi bir şeyden sonra BlueBell'in ayağa kalkabilmesinin kaynağı budur.
C'est ce qui a permis à BlueBell de se relever, après Katrina, et après tout ce qui a essayé de l'anéantir.
BlueBell arkanızda Shady. % 100.
BlueBell est derrière toi, Shady, 100 %
BlueBell'de gerçekten bir hazine var.
Il y a un trésor juste ici à BlueBell.
Şirket avukatlığı 5 para etmez bir şey ayrıca BlueBell'e yardım etmeyi düşünmeden duramam.
Les avocats associés y en avait à la pelle. mais je ne pouvais pas arrêter de penser à BlueBell.
BlueBell gibi kasabalar artık bitiyor.
Les villes comme BlueBell sont entrain de mourir.
Sadece BlueBell'in içinden biri kendi halkının çıkaracağı sorunlarla başedebilirdi.
J'esperais qu'un homme de Bluebell pourrait faciliter tout ce qui se passe avec les gens de la ville.
"Sevgili Bay Sherlock Holmes. Bluebell'i hiçbir yerde bulamıyorum."
Cher Mr Sherlock Holmes, Je ne retrouve pas Bluebell.
- Bluebell mi?
Bluebell?
Bluebell kaybolmadan önce ışık saçmaya başlamış.
Avant que Bluebell ne disparaisse, il est devenu lumineux.
Ertesi sabah Bluebell gitmiş.
Le matin suivant, Bluebell n'était plus là.
- Bluebell var!
J'ai Bluebell!
Neden Bluebell ölmek zorundaydı, Dr. Stapleton?
Pourquoi Bluebell devait mourir, Dr. Stapleton?
Küçük Kirsty'ye Bluebell'e ne olduğunu söyleyecek misin, yoksa ben mi anlatayım?
Direz vous à la petite Kirsty ce qui est arrivé à Bluebell ou le devrais-je?
- Futbol seyretmek gibi.
- Les plus anciens marchands de Bluebell faisaient des trucs pour Thanksgiving, égrainer les pois, préparer des dindes... regarder le football.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]