Bonds traduction Français
206 traduction parallèle
Öyle bir havaya sıçramışım ki.
J'ai fait un de ces bonds.
Şimdi, kısa sıçyayışlarla başlıyoruz.
D'abord, il faut commencer par de tout petits bonds.
- Zıplarken cesaretini göster.
Vos bonds prouveront votre foi.
Öpüştüğümüzde kalbim çıldırıyor ve ben bulutların üzerinde gibiyim.
Quand on s'embrasse, mon coeur fait des bonds et je flotte au-dessus des nuages.
Onun lakabı da Gölge-Hayalettir
Ses bonds sont prodigieux.
Los Angeles'tan Bill Bonds.
Bill Bonds, à Los Angeles.
Bay Bonds, sanırım zaman, sadece tanrı vergisi sonsuz bir gerilemeye... sahip bir gözlemci tarafından tam olarak anlaşılabilir.
M. Bonds, on ne peut comprendre le temps que si l'on possède le don divin de la régression infinie.
Ben Bill Bonds, haberleri sundum.
Bill Bonds vous a présenté ce journal.
Zıplayıp, tepinip, haykırıyordu :
Il faisait des bonds en braillant :
Bir sıçrayışta...
Il peut faire des bonds...
Gözlerin martı gibi oradan oraya kayıp duruyor.
Tu as les yeux qui font des bonds! Désolé de te déranger...
Fakat böylesi sıçramaların daima bir ışık dalgası ürettiğini ve bu dalganın renginin de yörüngeler arasındaki enerji farkıyla eşleştiğini biliyoruz.
Ce que nous savons est que ce genre de bonds produits une onde de lumière dont la couleur dépend de la différence d'énergie entre les orbites.
Boydan boya kırbaçlar görüntüsünü jetler. Kurbağa gibi zıplar füzeler.
Les "jets" lacèrent son horizon et les missiles font des bonds de crapauds.
Tek adımda yüksek binalara çıkmak her şeyin içini görmek gibi.
Vous savez tout faire? Bonds par-dessus les toits?
Ofisimde karının o küçük odada hopladığını seyrediyor olurdun.
Vous seriez dans mon bureau à regarder votre femme faire des bonds.
Şu uzak tepelerden ya da bu yakındakinden hoplayarak, zıplayarak, gösterişli kulaklarını oynatarak oraya buraya koşarak, kim geliyor ola ki?
Depuis ce mont là-bas, et depuis ce mont-là, dévalant par bonds, que serait-ce? Sur la tête, deux pointes sifflantes?
Yukarıda gökyüzünde güneş, şimşekler, gök gürültüsü. Aşağıda yeryüzünde ise ateş yerleri, zıplamalar
Le soleil, les éclairs, le tonnerre dans le ciel, et en bas, sur terre, les feux, les bonds, les rondes, les signes, l'écriture.
Ama ilk tarih de devam ediyor. Otların, güneşin, zıplamaların, nidaların tarihi hala sürüyor.
Mais la première aussi, celle de l'herbe, du soleil, celle des bonds et des cris, dure encore.
- Havaya siçradi.
- Il faisait des bonds.
Senin gibi insanlar bizlere ne istediklerini söyler ve içimizde mutluluk şarkıları söylemeyen kısımları fark etmezler.
Les gens comme toi sont si occupés à parler de leurs désirs qu'ils oublient ceux parmi nous qui ne font pas des bonds en chantant "Y a d'la joie".
- Bir şey ister misiniz?
Mme Roberts a fait un de ces bonds! - Tout va bien?
Sen ne diyorsun? Yüreğim ağzımda zaten!
J'ai le coeur qui fait des bonds!
"Yatağımın üstünde zıplayalım!" Ve ne olursa olsun, bir ortak yanınız varsa :
Allons faire des bonds sur mon lit. " Un rien suffisait.
Ya da sıçrarız.Ya da dört nala gideriz.
Ou faire des bonds, ou des gambades.
- Bayağı bir ünlendin. - Pek sayılmaz.
Tu as fait des bonds de géant.
Bonds yine önde.
Bonds revient à la batte.
Babana ne yaptığına bak.
- Ma cravate fait des bonds. - C'est ta faute!
Barry Bonds musun?
Barry Bonds?
Jim Leyritz ve Bernie Williams'ı Barry Bonds için takas edeceğiz. Nasıl?
On va échanger Jim Leyritz et Bernie Williams contre Barry Bonds.
Böylece aynı sahada Griffey ve Bonds olacak.
Comme ça, Griffey et Bonds seront du même côté.
Neyse, su birikintisinde yatarken Bonds ve Griffey'i alıp pek bir kayıp yaşamadan bir takas yapmak için bir yol buldum.
Quand j'étais dans le fossé, j'ai réfléchi à un moyen d'avoir Bonds et Griffey, sans trop nous démunir.
Bu sesi duyan peygamberdevesinin sinir sistemi iflas ediyor.
Quand elle entend le sonar, son système nerveux fait des bonds.
Söyleyebildiğim kadarıyla, zamanda geriye doğru, beş kere sıçrama yaptım.
J'ai fait cinq bonds en arrière jusqu'ici.
Ah, bir seferinde, sıçrama bir hafta öncesine doğru oldu, ve şimdi ki, yarım yıldan daha fazla bir zaman içinde.
Les bonds que je fais varient de quelques semaines à six mois.
Her geriye doğru gidişimde- - hayatımda ki bir önceki anıma her zıplayışımda, anıları ve tecrübeleri topluyorum.
Ma vie se déroule à l'envers. Je fais des bonds dans le passé et j'accumule souvenirs et expériences.
Ve hazır bu anları ve bunları başaran insanları yad ederken, bu ilerlemeler ve bu başarılar için kendini feda eden insanları da unutamayız.
Et qu'alors qu'on commémore la grandeur de ces événements et des individus qui en sont les auteurs, on ne peut oublier le sacrifice de ceux qui rendent possible ces bonds en avant.
Tavşancık zıpladı. Tavşancık hopladı.
" De-ci, de-lâ, le lapin fait des bonds,
Zıplıyor, çünkü orada yerçekimi, dünyadakinden daha az.
Il fait des bonds à cause de l'apesanteur.
Böylece Neil Armstrong gibi zıplamayacaksınız.
Vous ne ferez pas de bonds.
Jellicle'lar yay gibi sıçrar
Les Jellicles font des bonds Au plafond
Büyük sıçramalar meydana geldi.
De grands bonds eurent lieu.
Sürtüklerle ilgili bir şey diyorum ve Jen rahatsız oluyor.
Dès que je dis le mot "salope", Jen fait des bonds.
İbreler tepeye vurdu.
Les aiguilles font des bonds.
Benimle zıplamayı istiyorsun, Şunu bil zıplamak Tiggerların işidir Evet en iyisi.
Les bonds, c'est ce que les tigres font le mieux.
- Aaah! Birlikte zıplamaya ne dersin?
Tu viens faire des bonds avec moi?
Sorduğum için özür dilerim, ama benimle birlikte zıplamak ister misiniz?
Puis-je vous demander... Seriez-vous interessée par quelques bonds?
Tek yapmanız gereken biraz zıplamak.
C'est l'affaire de quelques petits bonds.
Z-zıplamak kayayı na-nasıl oynatacak T-Tigger?
Comment des petits bonds vont déplacer ce rocher?
"Zıplamak bu kayayı yerinden oynatır." Ha, ha!
Des bonds déplaceront ce rocher! Tu as failli me faire rire.
Dinleyicinin neden homurdandığı anlaşıldı.
C'est pour ça que les gens faisaient des bonds!
Z-Z-Zıplamak mı?
Des bonds avec toi?