Boşluk traduction Français
2,167 traduction parallèle
Neden içimde bir boşluk varmış gibi hissediyorum?
Pourquoi je me sens si vide a l'intérieur?
Görünüşe göre 30 dakikalık boşluk var.
Il y a un trou de 30 minutes.
Sol tarafta beni koruyacak bir boşluk bırakın!
Je vais attaquer de la gauche. Meyers, avec moi.
Ama sorumluluk hukukunda yasal bir boşluk yaratıyorsun.
Vous créez une faille dans la loi sur la responsabilité. Non.
Sıradaydım ve önümdeki adam önünde bir boşluk bırakıyordu.
Je faisais la queue, et le type devant moi laisse un espace devant lui.
Arabasında yaşayan biri daima ekstra boşluk bulur.
On peut toujours faire de la place. Croyez-moi, je vis dans ma voiture.
Ofanslarını durdurmak ve ve defanslarında boşluk bulmak istiyoruz.
Bloquer leur attaque, et percer leur défense.
Çünkü "13'te" bir boşluk açabiliyorsanız "11'de" boşluğun kralını açıyor olmanız gerekir. Anlaşıldı mı?
Car si vous trouvez un espace contre 13, vous pourrez bien en trouver deux contre 11, compris?
Kalbimde derin bir boşluk oluştu
Mon cœur a mal
Saniyede sekiz kereye kadar, parmaklarını ağaca vurur ve titreşimdeki küçük değişimi dinler ki bu, içeride bir boşluk olup olmadığını belli eder.
Il tape sur l'écorce au rythme de 8 coups par seconde et écoute les variations de résonance indiquant un endroit creux dans le tronc.
- Masanda hiç boşluk yok.
- Il n'y a pas de place sur votre bureau.
Geminin içindeyken sıçrarsa, uzay kalkanında yaratacağı boşluk Galactica'yı parçalayabilir.
Si elle saute dans le vaisseau, l'onde de choc pourrait éventrer le Galactica.
Eğer sıçrarsa, uzay kalkanında yaratacağı boşluk Galactica'yı parçalayabilir.
- Si elle saute, l'onde de choc pourrait éventrer le Galactica.
Amaçsızlık, boşluk.
Déboussolé... vide de sens.
Hayatının gayesini yerine getirdi, ama kalbinde eskisinden daha çok boşluk hissetti.
Il venait de réaliser son but, mais son cœur était plus vide que jamais.
Taşıyıcının içindeki boşluk onu kullanışlı yapıyor.
" mais c'est de son vide qu'il tire son utilité.
Boşluk ve benzeri problemler hakkında uzun uzun düşünüyordu.
Il s'interrogeait sur le vide. Que de problèmes!
Kutsal boşluk!
Sacré l'abîme!
Programında boşluk yaratıp buraya geldiği için onu takdir ediyorum.
J'apprécie qu'il ait pris le temps de passer.
Kocaman bir boşluk hissettim
J'ai senti un vide sans nom
Geriye kalanlar ise harap bir boşluk ve karanlık ufka doğru süre giden etrafımı saran çoraklıktı.
Tout ce qui restait était ruine, néant et débris, répandus autour de moi, sans fin, jusqu'à l'horizon noir.
Bir ihtisas teklifi aldım ihtisas programında bir boşluk, Doğu Seattle Dahiliyesi'nde.
On m'a offert un stage dans un programme à l'Hôpital général d'East Seattle.
Araştırmalarıma göre gece kulübü dansözlerinde yasal boşluk var.
D'après mes recherches, il y a un flou quant aux danseuses du ventre.
Duvarın burası boşluk.
Ça sonne creux.
Oraya gerçekten girip, kendi nörobilimsel çerçevenizdeki bu maddeye açıklık getiremezseniz, kocaman bir boşluk bırakıyorsunuz demektir.
Et nous avons ici. Et si vous êtes à l'intérieur, vraiment à l'intérieur et que vous rencontrer ce matériel dans sa structure neurosciences, cela laissera une grande "brèche".
Her neyse New York Şehri'nde yeri doldurulması gereken bir boşluk oluşmuştu.
En tout cas, New York souffrait d'un manque qu'il fallait combler.
Sonuçta, başıma bir şey gelmiş olsaydı, büyük bir boşluk yaratmayacaktı.
Finalement, s'il m'était arrivé quelque chose, ça n'aurait pas fait un grand vide.
Şimdi bak bakalım içinde bir boşluk bulabiliyor musun?
Maintenant, vois si tu peux trouver l'espace vide là-dedans.
Böyle konuşmaya devam edeceğim, çünkü konuşmayı kesersem bir boşluk, bir sessizlik doğacak ve sen "geç oldu, artık gitsem iyi olur" diyeceksin diye korkuyorum.
Je vais continuer de parler parce que j'ai peur que si j'arrête il va y avoir un silence et vous allez dire, "Il se fait tard," ou "Je devrais y aller."
Boşluk. Evet.
Oui.
ben takip ederken, onu geçebileceğim bir boşluk açmış oldu.
J'ai poursuivi et il a ouvert la voie.
benim nasıl biri olduğumu da bilir, eğer bir boşluk geçmek için bir fırsat görürsem bunu değerlendireceğimi de bilir.
Il me connaît bien, et doit donc savoir que je voudrais essayer de dépasser, si j'avais vu une ouverture.
Fark edersin diyordum. Bıraktığı boşluk büyük.
Pourtant, ça fait un gros vide.
- Bu boşluk da gitgide küçülüyor mu ne.
- Ce passage se réduit de jour en jour.
Evet, ama galaksiler arası boşluk devasa. Uçsuz bucaksız ve bomboş.
Mais l'espace entre deux galaxies est immense, vaste et vide.
- Evet, altta bir boşluk var.
Ouais, il y a un trou dessous.
Bir boşluk yakalamış olabiliriz.
Peut-être on a obtenu un délai.
Ama babam öldüğü için büyük bir boşluk var.
Mais à présent qu'il est mort, il y a un vide immense.
Birilerine bir boşluk lazım.
Quelqu'un a besoin de distance.
Tamam, kızgın, fakat aynı zamanda eklemek istediğim bir kelime var manevi boşluk.
Ok en colère, j'ajouterai
... 4 metrelik bir boşluk kayıtlara geçti ve bir diğer 4,8 metrelik boşluk da Tweed Heads'de.
Au large, des creux de 4 mètres ont été enregistrés et de 4,8 mètres à Tweed Heads.
Babamın vasiyetinde yasal bir boşluk var.
Il y a une faille dans le testament de papa.
22'si. Birilerine boşluk lazım.
- Quelqu'un a besoin de distance.
Aşağıda bir boşluk olmalı.
J'ai entendu un bruit.
Aşağıda bir sürü boşluk var.
Il doit y avoir une cavité.
Çok boşluk fazla ellenecek yer var.
Moins de blabla.
Bastırma ateşini kesin! Sol tarafta beni koruyacak bir boşluk bırakın!
Lancez des tirs de suppression.
New York Times bulmaca yazari Will Shortz "Herkeste dogustan gelen bir bosluk doldurma dürtüsü vardir." der.
Will Shortz, le rédacteur des mots croisés du New York Times, dit... "On a une compulsion naturelle à remplir les espaces vides".
Diğer tarafa vardığımda, birdenbire evrendeydim, bu kocaman boşluk ve varlıklar..
Après cette splendeur, j'ai commencé à ressentir cette formidable séparation.
Boşluk, hayal edilemez büyüklükte.
Le vide spatial est immense.
Boşluk.
Vide.