Bras traduction Français
24,022 traduction parallèle
Hadi ama hatta Sweetwater'da gülümsediğin tek şey olan bu kızın kucağına öylece düşüvermesinin sahiden tesadüf olduğunu mu düşünüyorsun?
Tu crois que c'est une coïncidence si la seule fille à qui tu as souri à Sweetwater te tombe dans les bras?
O zaman kollarını bağlama.
Alors ne croise pas les bras.
- Bunu sağ kolumun burasına yazdırdım.
Je l'ai d'ailleurs écrit sur mon bras. Famille
Eve gidene kadar onu yanında taşıman gerekiyor.
Vous devrez le ramener à la maison dans vos bras.
Bırakmaya çalııyorsun!
Tu as baissé les bras.
Rafta 10 bin tane kopyası var.
On a 10 000 disques sur les bras.
Bugün cuma gecesi. Elinde votkası, kolunda fahişesi oturuyor.
On est vendredi, il a une pute à son bras, une vodka à la main.
İndir o ellerini.
Baisse les bras.
Kolunu çatlattı.
Il s'est cassé le bras.
DJ Kırılmaz kırılmış mı?
DJ incassable s'est cassé le bras?
Seni düşürünce kolunu kırdığın için oldu o.
Parce que je t'avais lâchée et que t'étais cassé le bras.
Kolumu kıran hareketi mi?
Celui où je me suis cassé le bras?
Bu uzun yakışıklı adamın karıma sarıldığını düşünüyorum.
Je crois qu'un bel homme tenait ma femme dans ses bras.
Swami Tommy ve ateşli annesi.
Tommy tout mimi dans les bras de sa maman sexy.
Gel damatdaşına!
Dans mes bras, co-époux!
Senin yanımda olmandan Daha büyük mutluluk olamaz
Il n'y a pas de plus grande joie Que de te tenir dans mes bras
- Ne yani, gerçek bir olay gelir gelmez New York'u soyup soğana mı çevirmek istiyorsun?
Vous voulez débaucher le bureau de New York, parce que dès que vous avez une vraie affaire, vous baissez les bras?
Kocam aldatırken böylece oturup izleyeyim mi?
Donc je devrais juste croiser les bras et attendre pendant que mon mari a une liaison?
Fakat beni dinle Andri, kolları da kaybetmeyin aynı şekilde.
* - Bien. Mais ce coup-ci, évite de perdre son bras.
- Yapabileceğimiz bir şey yok.
J'ai un homme mourant sur les bras.
Bu testereyle kollarını ve bacaklarını kestin. Ve kafasını.
Ce qui veut dire que cette tronçonneuse... a servi à lui couper les bras, les jambes
Bu konuda gerçekten bir şey yapmak istiyorum.
Je ne peux pas rester les bras croisés.
Vazgeçmiştim.
J'ai baissé les bras.
Sakin ol ve kolunu uzat.
Détends-toi et étire le bras.
Kalk ve kollarını kaldır.
Lève-toi et lève les bras.
Zıplarken kollarını çırp.
Agite les bras quand tu sautes.
Sanki kolların dev kanatlarmış gibi.
Comme si tes bras étaient d'immenses ailes.
Sağ kolunu kaldır.
Lève le bras droit.
Sağ kolunu bük.
Plie le bras droit.
Kucaklanmayı niye severiz, biliyor musun?
Vous savez pourquoi on aime qu'on nous prenne dans les bras?
- Kolun nasıl yaralandı?
Comment t'es-tu blessée au bras?
- Bu yüzden erkekler birbirine sarılmaz.
C'est pour ça que les mecs se serrent pas dans les bras. Désolé.
- Uzat ellerini!
- A terre! - Tends les bras.
Yavaşça sallanırken ellerini sandalyenin kollarına koy.
Et sens les bras du fauteuil qui te berce.
- Kollarını kaldır.
- Bras écartés. -... et avancer jusqu'à la porte
- Kolları kaldır.
- Les bras écartés.
kolları kaldır.
Les bras écartés.
Kas gücün olmamı istediğini mi söylüyorsun?
Tu veux que je sois tes gros bras?
Dünyadaki en güzel kas gücü.
De bien jolis bras.
Robot koluna binip güneş panelini hedef aldım.
J'ai juste sauté sur un bras robotisé et l'ai envoyé sur un panneau solaire.
Kolundaki sayıları al. Gina.
Regardez les chiffres sur son bras.
Cameron bir reklamcıdır, yoğun hayatından uzakta bir İngiliz kulübesine gider ve kendini Kate'in erkek kardeşinin kollarında bulur. O rolü oynayan da yakışıklı Jude Law.
Du coup, Cameron loue un cottage anglais pour fuir sa vie frénétique de publiciste, et elle atterrit dans les bras du frère de Kate, joué avec beaucoup de charme par Jude Law.
Çok güçlü bilekleriniz olsa gerek.
Tu dois avoir des avant-bras musclés.
Dövüşürken kollarını kullanamıyorlar.
à moins qu'ils combattent un truc sans bras.
Evet! Sol kolumu kaldıramıyorum. Başka çocuğum olmayacak!
Je ne peux pas élever mon bras gauche, encore moins un enfant!
Ona vursam mı, yoksa sarılsam mı, bilememiştim!
Je ne savais pas si je devais le frapper ou le serrer dans mes bras!
Elimi bir atın içine sokmadan önce kaç kursa gitmem gerekti biliyor musun?
Tu sais combien de trucs bizarres j'ai dû faire avant qu'on me laisse mettre mon bras dans un cheval?
Benimle uğraşmayı kes.
Ne croise pas tes bras devant moi.
Elimizdeki tek dosya bu değil. Joy ve kardeşiyle hiç konuşmadın.
C'est pas la seule affaire que nous ayons sur les bras.
Kolunu kaldır lütfen.
Présentez votre bras.
Şifre kolundaydı.
Il a les codes sur son bras.