Bu benim hayatım traduction Français
1,165 traduction parallèle
Bu benim hayatım.
Il s'agit de ma vie.
Seçeneğim yok. Bu benim hayatım.
Je n'ai pas le choix, c'est la vie qui m'a été donnée.
Bu benim hayatım.
C'est ma vie.
... ve bu benim hayatım.
Et c'est ma vie.
Sevgili günlük, bu benim hayatım.
Cher journal, voici ma vie :
Bu benim hayatımın en muhteşem gecesi!
C'est la plus belle nuit de ma vie!
Bu benim hayatımda daha önce yapmadığım birşey, ve yapacağımı düşünmemiştim.
Voici quelque chose Que je n'avais encore jamais fait, et que je ne pensais pas faire un jour.
Bu benim hayatımın amacı ve geçmişteki günahlarımdan kurtulmamın yolu.
Ils sont le travail de ma vie... et ma rédemption pour mes péchés.
Hayır, beni küçük parçalara ayırıp balıkların yemesi için iğnelere..... takalım çünkü bu benim hayatımdan daha eğlenceli olur.
Non, on me découpe en morceaux à mettre sur des hameçons, parce que ça serait plus marrant que ma vie.
Bundan sonra Angel ve hayatım hakkında hiçbir şey söyleme istersen. Bu benim hayatım.
Et si tu la fermais sur Angel ou sur ma vie, qui, à propos, est ma vie à moi.
Bu benim hayatım.
Mais c'est ma vie
Bu benim hayatım.
Ca, c'est ma vie.
Bu benim hayatımın en önemli günü olabilir... ve senin sadece önemsediğin...
C'est peut-être le jour le plus important de ma vie... et tout ce qui compte pour toi...
Bu benim hayatımın en önemli amacı.
C'est toute ma vie, ça.
- Bu benim hayatım.
Papa, c'est ma vie.
Bu benim hayatım değil, dostum.
Je n'y passerai pas ma vie.
Sen buraya yeni atandın ama bu iş benim hayatım.
T'as juste été affectée à cette affaire.
Lütfen, efendim! Bu... o benim hayatım.
Monsieur, c'est toute ma vie.
Bu benim hayat felsefem.
Ça m'amuse.
Benim hayatımdaki dönüm noktam, bu öğleden sonra gerçekleşti. Çocuklarımı kreşten aldıktan sonra.
J'ai franchi ma limite cet après-midi, quand je suis allé chercher mes enfants à la crèche.
Diyor ki, bu ve diğer cümle... Benim bütün hayatımı tanımlayacak.
Il dit qu'avec les deux autres sentences, ils révèlent quel sera le cours de ma vie.
Bu kız benim için bir gizem ama sanki onu hayatım boyunca tanıyormuşum gibi hissediyorum.
Les filles sont un mystère pour moi, mais j'ai l'impression de l'avoir toujours connu.
Bildiğim tek şey benim için çok önemli olduğun. Ve bu ressamlık da, ister hobim olsun isterse hayatımın tutkusu,... benim için çok önemli.
Tout ce que je sais, c'est que tu es très important... et le dessin, que ce soit un hobby ou une passion... est également très important.
Bu başkalarını mutlu edebilir ama benim hayatımı cehenneme çeviriyor
Les autres se sentent mieux, mais pour moi, c'est l'enfer.
Tamam, bu inanılmaz. Eleman hayatımızın bir parçası olduğunda çok sığ ve endişeliydim. Ardından onda benim istediğim bir şey olunca, arkandan dolap çevirdim ve beni yakaladığında küçük bir çakal gibi yalan söyledim.
Bon, c'est incroyable, parce qu'à mon avis... j'étais trop superficiel et angoissé pour le laisser faire partie de notre vie... et quand il a eu quelque chose que je voulais, je me suis faufilé derrière toi... et quand tu m'as attrapé, j'ai menti de façon éhontée.
Bu isim hayatım boyunca benim önüme geçti.
Ce prénom a toujours été une entrave.
Bu kitap benim hayatımı etkiledi.
Ce livre a influencé ma vie.
Tüm hayatım boyunca kimse benim için bir bok yapmadı, bu yüzden teşekkür etmek konusunda pek başarılı değilim.
Personne n'a jamais rien fait pour moi. Je ne suis pas très bon pour dire merci.
Bu bizim davamız değil, bu benim lanet hayatım! Ben sen değilim, adamım.
C'est pas notre cause, mais ma vie!
Bu yoldan gitmiş görünüyorlar. Benim tarayıcım hayat işareti göstermiyor.
- On dirait qu'ils sont allés par là.
Benim anladığım kadarıyla, bu tam olarak onun hayatını kurtarmak değil. Daha çok vücudunu bir Goa'uld'a vermek.
D'après ce que j'ai vu, il ne s'agit pas de le sauver, mais de donner son corps à un Goa'uld.
Evgeny bilmeliydin. Bunlar bütün bunlar... bu hayat... benim hayatım... Benim hayatım bomboş ve anlamsız.
Eugène, je dois vous dire... que tout ceci, cette vie... ma vie... tout ceci est vide, sans relief.
" Kendi hayatımın kahramanına dönüşsem de ya da orası başkaları tarafından zaptedilse de, bu sayfalar benim babasının ölümünden sonra doğan bir çocuk olduğumu göstermelidir.
Serai-je le héros de ma propre vie ou cette place sera-t-elle occupée par quelqu'un d'autre, ces pages le montreront. Je suis un enfant posthume.
Selam. Bu hayatımdaki önemli anlardan biri yani çok mükemmel gözükmeniz gereken ama benim tamamıyla yapamadığım anlardan. Tanrım.
- Bonsoir.
Eğer bilim yarışmasını kazanır burslarınızı alırsanız, bu hayatınız için harika olur ve bir şekilde benim varlığımın da bunda bir katkısı olur diye düşünmüştüm.
Je me disais que si vous gagniez à l'expo-sciences, que si vous obteniez des bourses et faisiez quelque chose de vos vies, alors ma vie aurait eu un sens.
Yani bu durumda benim için hergün... hayatımın en kötü günü oluyor.
Ce qui veut dire que chaque jour qui passe est le jour le plus horrible de ma vie.
Bu benim şehrim, benim hayatım
C'est ma ville c'est ma vie
Benim hayatım bu mu olacak?
Est-ce que ce sera ma vie?
Bu yeni hayatı benim için başlatan sensin.
C'est toi qui m'as donné cette nouvelle vie.
- Buradaki insanlar... * Ölmeden hemen önce * -... daha önce tanımadığım insanlar... * Hayatım, hayatım * -... bu insanlar benim için çok önemli oldular.
Il y a des gens ici que je n'avais jamais rencontrés... et qui sont devenus très importants pour moi.
Ve bu süreçte, Benim hayatımı kurtaracağız.
Et en passant, on me sauve la vie.
Bu arada benim hayatım hareketlenmişti.
Pendant ce temps-là, j'étais en pleine action.
Bu bir yalan... biliyorsunuz, benim bütün hayatım.
Quel bobard. Vous connaissez ma vie.
Hayatımın kalanını fakir olarak yaşamaya karar verdiğimi söyledi. Bu benim için nörotik bir hastalıkmış. Benim her zaman bu şekilde güneş girmeyen bir evde yaşayacağımı çünkü bunu alışkanlık ettiğimi söyledi.
elle m'a dit que j'étais destiné à être pauvres toute ma vie que ma pauvreté était ma névrose que j'étais condamné à perpète... dans une pièce sans soleil... que c'était dans mon sang elle m'a dit que j'étais assez mimi sous le drap
Onları hayâl kırıklığına uğrattım. Ve bu hayatımın sonuna kadar beraber yaşayacağım bir şey benim için.
Je les ai laissé tomber Et c'est quelque chose je vais devoir vivre avec pour le reste de ma vie.
- Hmm. Hayır. - Bu kasetler benim hayatım.
- Vous plaisantez?
Bu da benim hayatım!
Et c'est ma vie!
Aslında, siz asla... "Benim hayatım bu." diyerek başından vurulmuş gibi hissetmiş olmalısın.
Vous avez dû vous pincer pour être sûre que vous ne rêviez pas!
Hayır hayatım. Bu Robert ile benim aramda.
Laisse faire, chérie, c'est entre Robert et moi.
Benim açımdan bu deneyim, hayatım boyunca yaşadığım en yoğun ve özgür deneyimlerden biriydi.
Cela a été une des expériences les plus gratifiantes et... émancipatrices de toute ma vie.
Bu benim hayatım değil. Geçici bir durum.
Ceci n'est pas ma vie, c'est un aperçu.
bu benim kocam 35
bu benim 446
bu benim annem 30
bu benimki 30
bu benim babam 46
bu benim evim 23
bu benim kızım 34
bu benim hatam 68
bu benim arabam 52
bu benim kardeşim 30
bu benim 446
bu benim annem 30
bu benimki 30
bu benim babam 46
bu benim evim 23
bu benim kızım 34
bu benim hatam 68
bu benim arabam 52
bu benim kardeşim 30