Bu kişi traduction Français
7,622 traduction parallèle
- Ama bu kişi kadın olsa daha iyi olurdu. Bu ifadenin "kadın" kısmı alakasız olsa bile mi?
Mais ça serait mieux si c'était une femme, bien que le fait qu'elle est une femme soit hors propos.
Bu kişi hiç Back to the Future'da bulunmuş mu?
Est-ce que cette personne n'est jamais revenue du futur?
- Ve bu kişi de A.J.
- Cette personne est A.J.
Keşke birlikte yediğin bu kişi Will Graham olsaydı.
Si seulement cette compagnie pouvait être Will Graham.
- Bunu kim söyledi? Bu kişi kim?
Qui a dit ça?
Seyirciler arasından bir gönüllü seçeceğim ama aslında bu kişi bir oyuncu olacak.
Je prends une femme dans le public, sauf qu'elle est complice.
Ne? Hayır. Bu kişi hakkımda bilgi sahibiydi.
La personne savait des trucs sur moi.
Kişi buluşma noktasında değil. Bütün bulgular salgının kaynağının bu ada olduğunu gösteriyor.
Tout indique que la pandémie a débuté sur cette île.
Fakat bu yiyecek sadece 6 kişi içindi.
Ils ont envoyé pour 68 jours de nourriture, pour six personnes.
Bu sıçtığımın elçiliğinde adını öğrenme zahmetine giren tek kişi benim.
Je suis le seul de cette putain d'ambassade à s'être fait chier à apprendre ton nom.
Onunla yatan kişi, az önce bu gemideki en şanssız kişiye dönüşen en şanslı piç.
Celui avec qui elle couche... le plus chanceux sur ce navire... devient le moins chanceux.
Bu telefonu kullanan tek kişi Henry Tyson'dır.
Le seul qui utilise ce téléphone c'est Henry Tyson.
Ben bu kızın eskiden pijama partisi yaptığım ve Jonathan Taylor Thomas veya Andrew Keegan'la nasıl evleneceğimizi konuştuğum kızla aynı kişi olduğuna inanamıyorum.
On était obsédées. Tu voulais lequel? Quoi?
Umarım ben ölünce de bu kadar kişi gelir.
J'espère autant de gens viendront quand je serai mort.
Anayol'da giderken aracının kontrolünü kaybediyor ve beş adamıma çarpıyor. Bu beş kişi kendilerini temsil etmem için beni tuttular. Çünkü poliçenin gereklerini yerine getirmediniz.
Il perd la maîtrise de son véhicule et heurte les cinq gars qui m'ont embauché vu que vous refusez de les indemniser.
Adam bu ülkedeki en nefret edilen kişi. Sen de ikinciliğe yerleşmeye çalışıyorsun!
L'homme le moins populaire du pays, et tu aspires à la deuxième place!
Ya müvekkilim? Bu denklemdeki diğer kişi. Benim adamım.
Et mon client, l'autre personne dans cette histoire?
Oha ya! Siz bu görevin amacını anlayana kadar kaç kişi daha ölmek zorunda?
Bon Dieu, combien de morts de plus il faudra pour que cette mission soit légitime à tes yeux?
Bu, size anlattığım kişi, Bessie Smith.
Voici Bessie Smith, dont je vous parlais.
Okulumuzu destekleyen ve bu binanın bereketi olan kişi.
Vous vous êtes bien amusé. Je dois frapper deux fois avant d'entrer dans n'importe quelle pièce de cette maison!
Şu anda bile bu leş kokulu lahite girmiyorum ama cesedi bulan kişi olmadığım için ve bu kadar süre gözlemlememe rağmen ölümünün ilk şahiti ben olmadığım için aldatılmış hissediyorum.
Même là, je ne m'aventure pas dans cette tombe nauséabonde, mais je me sens floué de n'avoir pas découvert le corps. Qu'après avoir observé tant de choses pendant si longtemps, je ne sois pas le premier témoin de sa mort.
Bu konu hakkında bilgisi olan tek kişi müsteşar yardımcısı. Ve bunu yapmamıza sadece bizden başka kimsenin bilmediği sürece izin veriyor.
La seule personne qui sait pour nous est le vice-secretaire, et il nous autorise à continuer tant que personne à l'intérieur ou à l'extérieur de ces murs ne le découvre.
Çünkü bu odada onun hayatını umursayan tek kişi benim.
Parce que je suis la seule personne dans cette pièce qui s'inquiète pour sa vie.
Bu kesinlikle görünmek istediğim kişi.
C'est ce à quoi je voulais ressembler...
Üç kişi bana Flirtual'den çıkma tekli etti ve sadece bu şekilde onları bulabilirim.
Trois mecs m'ont invité à boire un verre sur Flirtual, et de cette manière, je peux l'attraper.
Suárez bu adamın kim olduğunu çok iyi biliyordu ve bilen tek kişi o değildi.
Suárez savait parfaitement qui c'était. Et il était pas le seul.
Sana karşı nazik davranabilir, ama bu onun gerçekte olduğu kişi değil.
Il est peut être gentil avec toi, mais ce n'est pas qui il est réellement.
Karşımda oturan ve bu güzel, dengeli şeyleri söyleyen kişi de kim?
Qui est cette personne que je vois assise là? Qui dit ces belles choses très équilibrées?
Bu sefer sağ kalan bir kişi var.
Cette fois, une personne a survécu.
Bu sefer sağ kalan bir kişi var.
Cette fois il y a eu un survivant.
Bayan Ives, biz dördümüz ve Bay Chandler... bu muazzam tehlikeyle karşı karşıya olduğu gibi... belki bir kişi daha olabilir.
Et pour faire face à cette menace titanesque contre Mlle Ives, nous quatre et M. Chandler. Et... peut-être quelqu'un d'autre.
Sadece üç kişi bu seviyeye ulaşmıştı.
Durant toutes ces années. Seules trois personnes ont atteint ce niveau.
Bu işi isteyen yüzlerce kişi olsa gerek.
Il doit y avoir une douzaine de personnes sur ce poste.
Parminder dinle. Colin bu işi yapamaz, doğru kişi o değil.
Colin ne peut pas faire ça, ce n'est pas la bonne personne.
Bu sabahki duyurudan beri birçok kişi işe gelmedi.
* Depuis l'annonce, beaucoup de jeunes ne se sont pas allés travailler.
Mahkemede söylediğine göre danışmanının ne demek istediğini anlamışsın seçilmiş kişi olmanın sebebi, şeytanı bu dünyaya getirecek kişi olmanmış.
Vous avez dit au tribunal que vous êtes à croire que ce qu'elle voulait dire par là... est que vous serez celui qui va retourner à Satan de cette bobine mortelle.
Ama size gelmeden önce yüksek güvenlikli bir hapishaneye gitmiştik. Kişi sayısını ve kullanılmayan alanları da hesaba katınca bu daha mantıklı geldi.
On avait visité le QHS avant de venir vous voir, et avec leur surpopulation carcérale et tout votre espace inutilisé, y a pas photo.
Evet, burada yani İskoçya'da cadılıkla suçlanan kişi davada savunma avukatı hakkına sahiptir. Ne yazık ki bu ihtiyar mutlu İngiltere'de sunulan bir yarar değil.
Ici en Écosse, une sorcière accusée a le droit à un avocat pour le procès, un avantage... un avantage malheureusement non-proposé à ceux de notre joyeuse vieille Angleterre.
O amatörlerin, kaç kişi oldukları umrumda değil, bu çeşit bir gücü odak noktası,
Il est impossible que des amateurs, je me fiche du nombre, brandissent ce genre de pouvoir sans concentration,
Ve gey olduğun kişi de bu mu?
Avec lui?
- Âşık olduğum kişi bu.
- Je suis amoureux de lui.
Bu da beni şirketi yönetebilecek en yetenekli kişi yapıyor baba.
Ce qui fait de moi le plus qualifié pour diriger la compagnie, papa.
Şimdi, bu şirketi gerçekten yönetebilecek tek kişi sensin.
Maintenant, tu es le seul qui puisse réellement diriger cette compagnie.
Benim beyinlere olan isteğim bir gariptir ama kaç kişi karın doyurmanın cinayetleri çözdüğünü söyleyebilir ki bu dünyada?
Mon besoin de me nourrir de cerveaux est bizarre, mais combien peuvent dire que satisfaire leurs fringales peut éventuellement aider à résoudre une affaire de meurtre?
- Bu hakkında konuştuğun kişi mi? - Bana yardım etmelisin!
C'est la personne dont tu parlais?
Tabii gerçek bir suç eylemiyle bağlantı kurabilirsek o ayrı. Ceset veya kayıp kişi üzerindeki kimlik gibi. Ama bu...
A moins que nous puissions faire le lien avec acte criminel un corps, ou retrouver des papiers d'identite d'une personne disparue.
Abed Nadir, bu duyuruyu aslen yazan kişi. Söylediğine göre hepinizle selamlaşabilmek içinmiş.
Abed Nadir, qui a écrit cette annonce pour comme il le dit, attirer l'attention des gens.
Ayrıca çatıdan iple inerken sadece piyasadaki en gelişmiş güvenlik sistemlerinden birini kırmıyordunuz sadece, yani benim hesabımla Bay Rabbit hariç üç kişi yapıyor bu kadroyu.
Et vous piratiez pas à distance un des systèmes de sécurité les plus avancés sur le marché pendant que vous descendiez en rappel. Donc si je compte bien, ça fait trois personne, sans compter M. Rabbit.
Bu insanların kulaklarını açabilecek tek kişi sensin.
Tu es le seul qui puisse faire entendre la vérité à ces hommes
Bu iş için uygun kişi sensin.
Vous êtes l'homme qu'il faut pour ce travail.
hayatında hiçbir işe yaramamış bir ayyaş, ve herkesin başına tüm bu belâları açan kişi.
Que j'ai commencé tout ça, que je l'ai demandé, que je suis un ivrogne qui n'a jamais rien fait de sa vie et a causé tout ce trouble pour tout le monde.
kişi 33
kısım 18
kışın 17
kişisel 39
kişilik 16
kişisel olarak 44
kişisel bir şey 18
kişisel bir şey değil 55
kişisel değil 34
bu kim 539
kısım 18
kışın 17
kişisel 39
kişilik 16
kişisel olarak 44
kişisel bir şey 18
kişisel bir şey değil 55
kişisel değil 34
bu kim 539