Bütün bildiğim bu traduction Français
129 traduction parallèle
Bütün bildiğim bu. Yeminle.
C'est tout ce que je sais.
Bütün bildiğim bu fikre burada bana annen verdi, and I'm just bound to go through with it.
Tout ce que je sais, c'est que j'ai cette idée que votre mère m'a donnée et j'irai jusqu'au bout.
Bütün bildiğim bu.
C'est tout ce que je sais.
Bütün bildiğim bu. Sandbourne.
C'est tout ce que je sais, Sandbourne.
Bütün bildiğim bu.
C'est tout ce je connais.
Bütün bildiğim bu. Bu otelde kalmıyor.
Elle n'habite pas l'hôtel.
Bütün bildiğim bu.
Si j'avais su.
Bütün bildiğim bu sabah karımın çığlığıyla uyandığım.
J'ai juste entendu ma femme hurler.
Bütün bildiğim bu.
C'est ça? C'est tout ce que je sais.
- Bütün bildiğim bu.
- C'est tout ce que je sais.
Bütün bildiğim bu.
Je ne connais que ça.
Benim bütün bildiğim bu.
Je sais faire que ça.
Eğlence sektöründe. Bütün bildiğim bu.
J'en sais pas plus.
Bütün bildiğim bu.
C'est ce que je dois découvrir.
Ailem nesiller boyu burada yaşadı. Benim bütün bildiğim bu.
Ma famille est ici depuis des générations.
Onlar Cin... bütün bildiğim bu.
- Des Djinns, c'est tout.
Bütün bildiğim bu duyguların sana ihtiyacımı doğurması.
Je sais seulement que mes sentiments me portent a te desirer.
- Değilim. Ama bütün bildiğim bu.
Mais c'est tout ce queje sais.
Şu anda bütün bildiğim bu kadar... Bu çocuk şehir için çok fazla şey yaptı.
- Tout ce que je sais, c'est qu'iI a fait beaucoup pour Ia ville.
Bütün bildiğim bu.
Et c'est tout!
Bütün bildiğim bu.
Je n'en sais pas plus.
Ben dışarı çıkıyorum, bütün bildiğim bu.
Je sors, c'est tout ce que je sais.
Bütün bildiğim bu.
Et? C'est tout ce que je sais.
Bütün bildiğim bu, dostum, yemin ederim.
C'est tout ce que je sais, mec, je te jure.
Shakespeare'den bütün bildiğim bu.
C'est tout le Shakespeare que je connaisse.
Bütün bildiğim bu o, onunla yaptım bu işi ve size kanıtlıycam.
Ouai... tout ce que je sais c'est que c'est elle! Et je l'ai fait avec elle et je le prouverai.
Bütün bildiğim bu.
En tout cas, je sais une chose.
Herneyse, kazadan sonra... Bu hastaneye getirilmiştin. Bütün bildiğim bu.
Quoi qu'il en soit, après l'accident on t'a amené dans cet hôpital.
Bütün bildiğim bu ikisinin aynı kişi olduğuydu.
Pour ce que j'en savais, c'était la même personne.
- Bütün bildiğim bu.
- Je n'en sais pas plus.
Bütün bildiğim bu.
c'est tout ce que j'ai..
Bildiğim şey, bir yıldır buradayım, ve öğrendiğim ilk şey, bütün bu olanların bir çocuk oyunu olmadığı.
Je sais désormais que ce n'est pas un jeu pour les enfants. Des hommes meurent.
Bu bütün bildiğim.
C'est tout ce que je sais.
Bu bütün alanı kaplar, bildiğim kadarıyla.
II recouvre toute la surface, du moins ce que j'en ai vu.
Bütün bildiğim bu.
J'en sais pas plus.
- Vickie.Bütün bildiğim bu kadar.
- Et son nom de famille? - Vickie. J'en sais pas plus.
- Üzgünüm Bay Safian bütün bildiğim bu. - Kendinde mi?
- Elle est dans le coma?
Bütün bildiğim bu.
Je jure que je ne sais rien d'autre.
Bütün bildiğim Ajan Mulder'ın sizin isteğiniz üzerine var gücüyle bu konuda çalışmakta olduğu, efendim.
Je sais qu'il travaille dur sur cette affaire, comme vous l'avez demandé.
Bütün bildiğim dişlerim hiç bu kadar beyaz olmamıştı ve bahçemde 23 kiloluk domateslerin olduğu.
J'ai jamais eu les dents aussi blanches et j'ai des tomates de 22 kilos.
Bütün bildiğim, bu, mükemmel bir yaşlanma ilerlemesi.
Ça pourrait être une étape normale de leur vieillissement.
Bütün bildiğim bu.
C'est tout.
- Bütün bildiğim bu. Yeterli değil.
Ça ne me suffit pas.
Bütün bildiğim bu.
- C'est tout ce que je sais.
Bütün bu kızlar... Bildiğim tek gerçek kız sensin.
De toutes ces filles, tu es la seule qui soit vraie.
Bütün bildiğim şu : saatler geçmek bilmez... ve bu koşullarda bizi, vakit geçirmek için türlü türlü... nasıl desem... ilk bakışta makul gözüken, ama zamanla monotonluğa dönüşecek oyunlara başvurmaya zorlar.
Tout ce que je sais, c'est que le temps est long, dans ces conditions, et nous contraint à le meubler et dont on prend l'habitude.
Bütün hayatım boyunca burada yaşadım... tüm bildiğim bu.
j'ai vécu toute ma vie à Pittsburgh. - C'est tout ce que je connais.
Ve bildiğim tek şey bütün bu pislikten kurtulmanın bir yolu var ve onu bulacağız.
Et tout ce que je sais, c'est que... s'il y a une chance d'éviter toute cette merde, on va la saisir.
Bütün bildiğim White'ın üyesi olduğu cemaat te bu sembolü kullanıyor.
C'est le symbole qu'utilise le culte de la reproduction de White.
Ama bütün bildiğim hollandalıların bu ülkeye sattığı ayçiçekleri.
Mais ce sont les Hollandais qui ont introduit cette fleur ici.
Bütün bildiğim ; bu adamın çok küçük penisli bir dolandırıcı olduğu.
Tout ce que je sais, c'est que ce type est un charlatan avec un tout petit pénis