Cam traduction Français
10,355 traduction parallèle
Hayır, beni korkutuyorsun.
- Tout va bien. - Cam, tu me fais peur...
Mesela camıma bir şeyler atıyorlar.
Ils jettent des trucs sur la vitrine.
Cam spreyi mi?
- Un nettoyant pour vitres?
- Cam mıydı?
- Était-ce la fenêtre?
Evet, yani, camı kırmak için birkaç kere vurması gerekti onu saymazsak, doğru.
Ouais, je veux dire, il a fallu qu'il donne de grands coups pour briser le verre, mais autrement, ouais.
Camı kırmak için birkaç sefer vurduğunu kendin söyledin.
Vous l'avez dit vous même Il lui a fallu plusieurs essais pour briser le verre.
Bir gün tıpkı onun gibi görünen bir kadın camın önünden geçiyordu...
Un jour, une femme lui ressemblant est passé devant le café.
Çünkü boğazındaki kesiğin sebebi ön cam değildi.
Parce que la coupure à la gorge n'a pas été faite par le pare brise.
- Camı kırdı.
- Il a cassé la vitre.
- Oksijen düzenleyicisinin camındaki buğudan. - Ne?
La condensation sur la fenêtre du régulateur d'oxygène.
Ama buna sadece saf oksijen yakarak ulaşılabilir. Camın üzerindeki buğu, fırına giden havayla dışarıdaki havanın karıştığı anlamına geliyor.
La condensation sur le régulateur signifie que l'air extérieur se mélangeait librement avec l'oxygène qui était pompé dans le fourneau.
Evet, belirsiz, ama gürültülüydü, kontrolsüzdü, kırılmış cam parçası, değil mi?
Oui, c'est flou, mais c'était... Bruyant, hors-de-contrôle, du verre brisé, c'est ça?
Bilgisayarındaki kameradan.
Depuis la web-cam de son portable.
Camı kırarak kaçmaya çalışmışlar, bu da patlamaya sebep olmuş.
Essayant de s'échapper en cassant la fenêtre, ce qui a causé un appel d'air.
Cam kırıldıktan sonra çok yaşamamışlar.
Ils n'ont pas survécu longtemps après que la fenêtre a été brisée.
Camı kırdıklarında, alevler tam olması gerektiği gibi oksijene karışmış.
Quand ils ont brisé la fenêtre, le feu est venu directement vers l'oxygène comme il était censé le faire.
Cam yutasıca ve geberesice, seni serseri!
Mange du verre et crève, traînée!
Poponu kameraya gösterecek misin?
Tu montres ton derrière à la cam...
- Bilmiyorum, herhangi bir şey... Kan, kırık cam belki. Araba çalmaya kalkıştılarsa eğer.
Je ne sais pas, tout... sang, bris de verre peut-être, s'ils volent une voiture.
Camın önünden geçerken görmekle kalmadı, iyice çalıştı.
Il a pu l'étudier, pas vu qu'à travers une fenêtre.
Dirseğinden birkaç cam parçacığı çıkardım.
J'ai déniché des particules de verre sur son coude.
- Peki ya dirseğindeki cam kırıkları?
Et les éclats de verre dans son coude?
Sonra da geçen gün lanet arabamın camını kırdı.
Et l'autre jour, il est entré par effraction dans ma fichue voiture.
Ay ışığı. Kanayan cam ve iyileştiren iğneler. Kesilmiş kalpler bir bütün değiller.
Clair de lune, verre saignant et aiguille guériseuses, les coeurs amputés ne sont jamais entiers.
Tepemizde 6 metrelik cam elyaf bir el ile Colorado'nun dağ yollarındayız.
Serpentant sur les routes montagneuses du Colorado avec une main de 6 mètres en fibre de verre attachée au toit.
Cam elyaf, vücut ısısını korur.
La fibre de verre préservera la chaleur.
Ofisim camın hemen diğer tarafında..
Mon bureau est juste de l'autre côté de ce miroir.
Lazer, pencere camındaki en hassas titreşimleri bile algılayabiliyor.
Le laser peut percevoir la plus subtile vibration sur la vitre.
Elalemin camından içeriyi izleyen geyikleri de sayarsan, 19. hatta.
19e, si on compte les cerfs qui regardent par les fenêtres.
Sen git camı kapat.
Va fermer la fenêtre.
Şimdi Oslo'da yaşıyorlar, cam üflüyorlar.
Elles vivent à Oslo à présent, soufflant du verre.
Çünkü camı kapatıyor.
Car ça bloque le pare-brise.
Hayatlarından endişe eden şehirdeki zavallı fakirler fırtınadan dolayı camı, çerçeveyi kapatmış.
Ces ventouses pauvres de la ville pour fermer hermétiquement la tempête, inquiets pour leur vie.
Tek sorun cam olacak.
Le seul problème serait la fenêtre.
Ve bayım bir cam görürsem kelepçeleri hemen çıkar.
Monsieur, si je vois du verre... Je sors les menottes.
O günü hatırlıyorum ama camı hatırlamıyorum.
Je me souviens de ce jour, mais point de vitres.
Mikhail'in evindeki holde bulduğumuz cam lifi parçaları aklımdan çıkmadı bir türlü.
Je veux dire, je ne pouvais pas m'arrêter de penser. A propos des tessons de fibre de verre que nous avons trouvé dans le couloir. Hors de l'appartement de Mikhail...
Fiber optik mühendisleri baskın olmayan ellerini cam lifi kesiklerinden korumak için çift taraflı bant yapıştırıyorlarmış.
Il s'avère que les ingénieurs de fibre optique portent un scotch double face. Sur leur main non dominante pour se protéger. Des tessons de fibre de verre s'intégrant dans leur peau.
Güzel, demek geldin. Görüntü cam gibi.
Ah, tu es là.
- Evet. Yunanlar cam sil kullanır.
- Les grecs utilisent Windex.
Kiki'ye! Cam, senin içinde uygunsa, konferanstan sonra konuşuruz?
À Kiki! ♪ through whatever comes, through whatever comes ♪ Je te suivrais Je te suivrais qu'importe ce qui arrivera qu'importe ce qui arrivera
Cam'i mi?
Cam?
- Cam?
Cam?
Adı Cam mi? - Cam?
Il s'appelle Cam?
Cam, Cam. - Kes şunu. Nefesim benim.
Cam, Cam, je suis hyper fan
Cam, Cam. Teşekkürler hanımefendi.
Cam, Cam, merci, m'dame
Bak, bu cam tam olarak kapanmıyor.
La fenêtre est mal fermée. Du gaz s'échappait par là.
Ya da çam.
Ou un pin.
Cam bir arabanın farından.
Le verre vient d'un phare de voiture.
Çam ağacını gorile çevirdiler. Ama kendi tasarımımı tanıdım.
Et le pin en gorille, mais je reconnais mon design.
- Beyaz çam. - Kıytırıktan bir odun o.
Du pin blanc.