Chose traduction Français
301,294 traduction parallèle
Senin için harika olabilecek bir şeyim olabileceğini düşünüyorum.
Je pense avoir quelque chose qui serait parfait pour toi.
Senin için bir şey aldım.
J'ai quelque chose pour toi.
Rosa için bir şey buldun mu?
T'as trouvé quelque chose pour Rosa?
Daha sağlam bir temel üzerine bir şey kurmak istiyorum.
Je voudrais construire quelque chose sur des bases solides.
Son bir şey dostum.
Une dernière chose.
Hey dostum, son bir şey daha.
Encore une dernière chose.
- Evet, ne oldu dostum?
- Oui, mec? Une dernière chose?
Sürekli dönüp dolaşıp aynı şeye geliyorum.
J'en reviens toujours à la même chose.
Gerçekten kaçırıyorsun.
Tu rates quelque chose.
Ama bir şeyi çok uzun zaman bekleyince ve sonunda o şey gelince hani şey gibi düşünürsün...
Mais quand t'as attendu quelque chose si longtemps et que ça arrive enfin, tu te dis...
Sayacı dikkate alma dostum. O hep böyle gösteriyor.
La jauge indique toujours la même chose.
Aslına bakarsan saati bilmiyorum ama bilmen gereken bir şey var.
En fait, je sais pas quelle heure... Il faut que tu saches quelque chose.
Anlatacak çok bir şey kalmadı.
Il n'y a plus grand-chose à dire.
- Efendim. Ön camda bir şey var.
Il y a quelque chose sur le pare-brise.
Burada yeni annelerin yüzde sekseninin çocuğa üzüldüğünü ve en iyi çözümün onlara iyi gittikleri konusunda güven vermek olduğunu söylüyor.
C'est écrit que 80 % des nouvelles mères vivent une déprime lié au bébé. Et que la meilleure chose à faire est de leur assurer qu'elles font un bon travail.
Oradan da Jared Wisnewski adında birini buldum.
et a trouvé quelque chose. J'ai pu la tracer à un homme nommé Jared Wisnewski.
- Ben de öyle düşünmüştüm.
- Je pensais la même chose.
İyi biz gidip Wisnewski'nin çiftliğe bakalım bir şey çıkacak mı.
Allons à la ferme de Wisnewski pour voir si on trouve quelque chose.
Sende bir şey gördü.
Elle a vu quelque chose en toi.
Bir şey çıktı mı?
Tu as quelque chose?
Bu işi bırakırsak sonucu kötü olur.
On laisse faire et quelque chose de mauvais va arriver.
Şuan pek bir şey bilmiyoruz, bulduğumuz şeyler de yarım yamalak.
On ne sait pas grand chose, et les fichiers que l'on a trouvés sont à moitié rédigés.
Ortadan kaybolursa sıkıntı olduğunu anlarlar.
S'il disparaît, ils sauront que quelque chose ne va pas.
Bir şeyler var.
On a quelque chose.
Ters bir şey olursa girip tutuklarız.
Si quelque chose semble bizarre, on y va, on les arrête.
Yoksa bu işte başka bir iş mi var Jared?
Ou peut-être qu'il y a quelque chose d'autre, Jared?
Tanıdık gelen var mı?
Quelque chose te semble familier?
İyi biri gibi.
Je ressens quelque chose de chaleureux.
Devlet dairesindeki insanların yetkilerini kötüye kullandıklarında neler olduğunu gördüm ve bu onayladığım bir şey değil. Başka kimse zarar görmeden bu işi düzeltme şansı ver.
J'ai vu ce qu'il se passait quand des gens du gouvernement abusaient de leur pouvoir, et ce n'est pas quelque chose que j'accepte, alors donnez-moi une chance de rétablir l'ordre avant que quelqu'un soit blessé.
Büyük bir şeyi hedef aldığını biliyoruz.
On sait qu'elle prévoyait d'attaquer quelque chose de gros.
- Bir şey görürseniz haber verin.
- Dis-moi si tu vois quelque chose.
Yoksa başka bir şey mi?
Ou quelque chose d'autre?
Ama fişi çekmeden önce bilmen gereken bir şey var.
Mais tu dois savoir quelque chose avant que je le fasse.
Hayatının her dakikası yapmanı istedikleri şeyi yapmakla harcanıyor.
Chaque minute de ta journée tu la passes à faire quelque chose qu'ils veulent que tu fasses,
Yine içmek ister misin?
Tu veux autre chose à boire?
Neden bir şeyler yemiyoruz?
Pourquoi on ne prendrait pas quelque chose à manger?
İkimizin de aynı şeyi istediğini anlaman için daha ne kadar kişi ölecek?
Encore combien de personnes doivent mourir avant que tu ne réalises que nous voulons la même chose?
Oğlunu öldürmenin işe yarayıp yaramayacağını bilemezdik.
On ne sait pas si tuer le garçon aurait changé quelque chose.
Son hatırladığım şey yatmak üzere olduğum, uyandığımda da, buradaydım.
La dernière chose dont je me souviens c'est de me coucher, et à mon réveil j'étais ici.
Böyle bir şeyi kim yapar ki?
Qui pourrait faire une chose pareille?
Bu yüzden zihnimi rahatlatırım... aklımda tek bir düşünce olur.
Alors je vide mon esprit... et je ne pense qu'à une chose.
Bir şey yapmaya kalkarsan... onu öldürür.
Si vous tentez quelque chose... il la tue.
O küçük şey bomba mı?
Cette petite chose est une bombe?
Muhteşem bir şey.
Drôle de chose.
Evet, eğer küçük delik açacak bir şey bulabilirsek, birinin bizi duymasını sağlayabiliriz.
Si nous pouvons trouver quelque chose pour faire un petit trou, nous pourrions faire en sorte que quelqu'un nous entende.
Zavallı, masum ailesine korkunç şeyler yaparsın belki?
Faire quelque chose de terrible à ses pauvres, innocents parents, peut-être?
Deneyde yaptığınız ve mercanları beyaza döndüren tek şey de... NORMAL ISI... ısıyı iki derece arttırmak oluyordu.
La seule chose qui, dans les expériences, rendait le corail blanc, c'était une température de deux degrés Celsius de plus.
"İçimdeki bir şey, yapmasını beklediğim şeyi yapmıyor." der. Bizde olduğu gibi...
"Quelque chose en moi ne fait pas ce qu'il doit faire", et comme pour nous...
Ama bir parça eksikti.
Mais il nous manquait une chose.
Bu, View Into the Blue tarafından yapılan en karmaşık proje.
C'est, de loin, la chose la plus compliquée qu'ait construit View Into the Blue.
Bir şey duydum.
J'ai entendu quelque chose.