Cow traduction Français
2,377 traduction parallèle
Hoboken'da üzerimde sadece bir etol ve kovboy şapkası ile uyandım.
Je me suis réveillé à Hoboken vêtu un poncho et un chapeau de cow-boy
- Hey, kovboy.
- Cow-boy.
Gerçekten kendine güvenen biri misin, yoksa hepsi lafta mı kovboy?
Tu es vraiment un genre de cow-boy ou tu ne fais que parler comme eux?
Bire sıfır, kovboy.
Zéro à un, cow-boy.
Eski kovboy filmlerini bilir misin? Hani, kovboylar kanundan kaçmak için sınırı geçer.
Tu sais, les vieux films westerns où les cow-boys doivent s'enfuir vers la frontière?
Bin onlara kovboy, uzaklara!
Je suis un cow-boy.
Şey, haydi senin oradaki malzemelerini görelim kovboy.
J'ai hâte de te voir à l'œuvre, cow-boy.
Sayın seyirciler, şu anda uzay kovboyunun çiftliğinin girişindeyiz.
Nous nous tenons à l'entrée du ranch du cow-boy de l'espace.
Bu uzay kovboyunu rüyadan uyandıralım.
Ce cow-boy de l'espace doit revenir sur terre.
Onun bölgesini istila edeceğini bilen kovboy yakalayıp kazığa bağladı.
Le cow-boy, voyant que le Romain convoite sa terre, rassemble des hommes et le met aux fers.
Bir fahişe olabileceğini düşünüyorlar Yerel gazeteler ondan "Katil telekız" olarak bahsediyorlar
C'est peut-être une prostituée que les cow-boys locaux ont surnommée "La Call-girl qui tue".
Her ne ise, bu yaşlı kovboyun elinden sağ kurtulmalıyım... bana armağanı verene kadar ya da belki de... bitirdiğimde verecek.
Dans tous les cas, je dois survivre face à ce cow boy sénile... jusqu'à ce qu'il me le donne où jusqu'à ce que je rentre - où jusqu'à ce que j'ai terminé.
Hata yapıyorsun, kovboy.
Tu fais une grosse erreur, cow-boy.
Bir yanımda kovboy, bir yanımda Kızılderili.
Un cow-boy et un Indien.
Gidip kovboy Garth'ı ziyaret edebilirsin.
Ou rendre visite à Garth, le beau cow-boy.
Red, sana kim söyledi şort ve kovboy çizmesi giy diye?
Red, qui t'a dit que c'était cool de porter un short et des bottes de cow-boy?
Gidip kovboyla düzüşeceğim, Jake!
Je vais aller baiser le cow-boy!
Hem bir kovboy hem de asker mi?
Un cow-boy et un soldat?
Tamam tamam
D'accord cow-boy...
Reklam konusunda destekleyici olmaya çalışıyorum ama kovboy şapkasını takınca aptala benziyor.
J'essaie de le soutenir pour sa pub, mais il a l'air idiot avec son chapeau de cow-boy.
- Bunu biliyor muydun? Hayır. Çakalların kovboy uydurması olduğunu sanıyordum.
- Non, je les voyais plutôt avec les cow-boys.
Kovboy şapkalı adam?
Le gars avec le chapeau de cow-boy?
Bas geri Kovboy!
Hé cow-boy!
Molly kovboy müziği sevdiğinizi söylemişti.
Molly disait à quel point vous aimiez tous les chansons de cow-boys...
- Cünkü adam kendini kovboy sanıyor.
Parce que cet homme se croit être un cow-boy.
Sanirim herkes Kizildericilik ve Kovboyculuk oynamak isteyecek, ve eger o silahlar buradan cikarsa, icimden bir ses bir daha asla geri gelmeyecektir diyor.
Ils veulent tous jouer aux cow-boys et aux indiens, et une fois que ces armes seront dehors, j'ai le sentiment qu'on ne les reverra pas de sitôt.
Şu anda ailesi tarafından onurlandırılıyor.
En selle, cow-boys! Là, sa famille lui rend honneur.
Belki kovboy olmak isterim diye mi?
Parce que je pourrais devenir un cow boy?
- Detaya girmeye gerek yok kovboy.
- Un peu trop d'informations, de cow-boy.
Ne demek istiyorsun? Bir grup kovboyla mı yattın?
Tu t'es tapé une bande de cow-boys?
İzleri görelim, kovboy.
En avant, cow-boy.
Her neyse, yüzen insanları uyarmak için,... bilirsin, etraftaki anadan üryan kovboyları,.. ... ya el çırparlardı, ya da bağırırlardı...
Pour prévenir les nageurs aux alentours du cow-boy nu qui arrivait, il avertissait les gens en criant :
Huh? Kovboylarla ilgili.
Ça parle de cow-boys :
Şimdi, ben, burada olan bitenden sorumlu olmak istemezdim ama başkanın karısı da havaya uçanlardan birisi olacak.
Non, ça ne me dirait rien d'être le cow-boy bourru qui a fait sauter la femme du président.
- Bankaya gidene kadar sadece. Bir servet değil. Eyaletler arasındaki kovboy barına gidiyoruz, çok ucuz?
Euh... tu sais, c'est seulement en attendant que j'aille à la banque, et c'est pas grand chose, on va aller dans ce truc de cow-boy à la sortie de l'état, qui est assez bon marché.
Şimdi ise aniden kitaptan sapıyorsun ve bir kovboy mu oldun?
Et, d'un seul coup, vous devenez un cow-boy?
Orada, dışarıda büyük bir ahır var. Ben ve Ralph eskiden orada saklanırdık. Midilli tarzı.
Y'a une vieille étable là-bas moi et Randy on s'en servait pour se cacher, jouer au cow-boy.
Kovboy şapkası?
Un chapeau de Cow-Boy?
Tonka kamyonundan konuşmasını veya tüm salona büyüyünce itfaiyeci veya kovboy olmak istediğini ilan etmesini bekledim.
J'attendais le moment où il allait parler de ses Playmobile et nous annoncer qu'il voulait être pompier ou cow-boy plus tard.
Dur bakalım orada kovboy.
Ho, ho, attends un peu, cow-boy.
Sen nereye gittiğini sanıyorsun kovboy?
Whoa, whoa, whoa, où tu penses aller, cow-boy?
Ondan bende de var, Rossi. Kovboyculuk oynarız istersen.
J'en ai un aussi, on pourrait jouer aux cow-boys.
- Bu kovboy kıyafeti de onun fikri mi?
Elle a recommandé la tenue de cow-boy?
Niye bu kadar geciktiniz?
Pourquoi avez-vous mis autant de temps, les Cow-boys?
Oh, devam et kovboy!
Enfourche-moi, cow-boy!
Dediğini yap kovboy.
Fais ce qu'elle te dit, cow-boy.
I once set the bone on the hind leg of a cow. * * *
Une fois, j'ai replacé un os sur une patte de vache.
Kimsenin gerilip yanlış bir şey yapmasını istemeyiz.
Je veux que personne ne joue aux cow-boys.
- Tamam, kovboy.
OK, cow-boy.
... kovboylar tozlu yollarda,..
Dans le Far West, les cow-boys pouvaient être sur les routes poussiéreuses pendant des mois.
Hey, bu kovboylar hakkında.
Hé, une histoire de cow-boys.