Cıa traduction Français
201,805 traduction parallèle
Sınırı defalarca geçmiş olması garip.
Ce qui est bizarre, c'est qu'elle a franchi la frontière ultra souvent.
En iyiye alışınca geri dönmek zor oluyor.
Une fois qu'on a eu mieux, c'est dur d'y retourner.
Bence Dinesh'in yaptığı saçma sapan bir hareketti.
Pour ce que ça vaut, c'était nul, ce qu'a fait Dinesh.
Bir dakika, anlamadım. Richard bizim kullanıcı verilerimize nasıl ulaştı?
Comment Richard a eu accès à nos données utilisateurs?
Bunun yanında, ciddi bir sorunu gün yüzüne çıkardı.
Malgré ça, il a soulevé un réel problème.
Oyun Oculus'a çıkıyor değil mi?
Ça a un rapport avec l'Oculus.
Ed Chen kıçını kurtardı, bütün işi de üstüme yığdı.
Ed Chen a botté en touche et m'a refilé le bébé.
Rypere'i de alıp Erik ve Sigefrid'in filosunun demirlediği Beamfleot'a git.
Pars pour Beamfleot avec Rypere. C'est là que mouille la flotte des Frères.
Şehirde canlı tek bir Kuzeyli dahi kalmadı ama bu büyük zafer mühim bir zararla geldi.
Ses murs n'abritent plus une seule âme danoise. Cependant, cette éclatante victoire nous a lourdement coûté. C'est la loi de la guerre.
Mercia'nın onlara hemen ihtiyacı var.
C'est maintenant que la Mercie a besoin d'eux!
Kızı sevdiğin için böyle yaptığını belli ettin.
Ta fureur a trahi ton cœur.
Hayatın güzel tarafı ; işler ne kadar sarpa sararsa sarsın elinde daima son bir seçenek vardır.
Ce qui est bien avec la vie c'est qu'importe la situation, il y a toujours une dernière option.
- Bizi alt programdan çıkartmış.
- Il nous a bloqué de le programme.
Ama hatırladığım kadarıyla 6 ay sonra başarıyla sonuçlanan bir isyan çıkacak.
Mais, si je me souviens bien, il y a eu une rébellion 6 mois plus tard.
Mars'a gidince hiç şikayet etmiyordun ama?
J.-C. Tu ne te plaignais pas quand c'était Mars, si?
Bunun olması onlarca yıl sürmeliydi ama kısa bir süre önce olmuş.
Ça devrait prendre des décennies. C'est arrivé il y a peu de temps.
Umarım kardeşin sülalenizde aklı çalışan tip olsun zira dışarıda kurt gibi bir canavar var ve siz çöp evde yaşıyorsunuz.
Ma sœur. Espérons que c'est l'intelligente de la famille, car il y a un grand méchant loup dehors, et vous vivez dans une maison de paille.
Önemli olan o.
Kar les a battus. C'est tout ce qui importe.
Mesele şu ki, bir kapıdan bahsettin ve kendine kapı muhafızı deyip silahtan bahsettin. Bunun nasıl bir kapı ve diğer tarafında ne olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Car le truc c'est que vous avez dit "porte", que vous vous nommée "gardienne" en parlant d'armes, alors je me demande quel est le genre de porte, et qu'y a-t-il derrière?
Teneffüs yok ama sorun değil.
Même s'il n'y a pas de récré. C'est pas grave.
Sadece "beyler" dediğinde biraz hakarete girdi.
Le seul bémol, c'est quand il a dit "les gars".
Dışarıda şişko bir beyaz kız ağlayarak yüzüğünü çıkartmaya çalışıyor.
Il y a une Blanche enrobée qui pleure en enlevant son alliance!
Bir zamanlar biz de ergendik, değil mi? Azgınlıklar, çılgınlıklar yaptık.
On a tous été ados un jour et on a tous fait n'importe quoi.
Gaynier ile olan anlaşmamızı bu şekilde öğrenmiş olmalı.
C'est comme ça qu'elle a appris notre affaire avec Gaynier.
Tek giriş ve çıkış yolu, yüksek gelgitte ortadan kaybolan bir koridor yoluydu.
La seule façon d'entrer ou de sortir était une chaussée Qui a disparu à marée haute.
Missus bunun kalp krizi olduğunu söyledi.
Missus a dit que c'était une crise cardiaque.
Gel Sally'nin yaptığına bak.
- Quinn. - C'est ce qu'il a dit.
İtalya'dan fayansları aldık ve Chris birkaç ay içinde oraya gidebileceğimizi söylüyor.
J'ai subi une greffe de cœur. Quand ça? Il y a trois ans.
Hayatlarımızı onun için yaşamalıyız.
Ça ne vous a pas empêché de devenir un critique sans cœur, si?
Ne kadar havalı değil mi?
A quel point c'est cool?
- Koku çıkartan bu.
Cela a une odeur.
Pekâlâ, hesaplayıcının sadece şifreli ismini çözecekse turnuva bitmeden kırar.
Si Cypher n'a que son nom à décrypter, il le craquera avant ça.
Kadın olması büyük talihsizlik, erkekler tuvaletinde büyük bir pencere var.
C'est dommage qu'elle soit une femme car il y a une grande fenêtre dans les toilettes des hommes.
O hesaplayıcı makinenin çok fazla işi kalmış olamaz.
Cette machine de chiffrement n'a pas beaucoup de temps à parcourir.
Sanırım hesaplayıcının kodu kırdığını ve eyalet polisinin satranç kraliçemizin peşinde olduğunu söylemenin bir sakıncası yok. Walter!
Je crois qu'il est sûr de dire, que le chiffreur a cracké le code et que la police d'état est après notre reine.
Bize lazım olan vezir takası ; Natalya'yı çöp konteynerinden çıkartmak için klasik bir kurnazlık.
Ce dont on a besoin, c'est d'un échange de reine un classique jeu de hasard
Saklanmak için güzel bir yerdi ta ki mesele sevdiğin insanlar olduğunda bazen sığınak olmadığı öğrenene kadar.
C'était un bon endroit pour se cacher jusqu'à ce que j'apprenne que quand il s'agit de personnes que l'on aime, parfois, il n'y a pas de refuge.
Buradan otoyola çıkan iki iyi yol var o yüzden izleyebilirler ama...
Il y a deux accès à l'autoroute, de là-bas. Ils pourraient, mais...
Burov operasyonunu nasıl yürüteceğimiz konusunda fikir ayrılığına düşmüştük ama siz haklı çıktınız.
On a eu nos différends sur la manière de mener l'opération, mais vous aviez raison.
- Stan Beeman'a bak hele.
- C'est déjà fait. Oh, Stan Beeman.
Benim bildiğim Sovyetler Birliği bu işte.
On n'a jamais pu le voir. C'est l'Union Soviétique que je connais.
Buraya geleceklerini söylemediği için kızdı adama. Bir gün hepsini arabaya bindirmiştir sonra bir bakmışsın CIA gelmiş, ülkeden çıkarmış.
Il a dû les mettre dans une voiture et la CIA les a exfiltrés du pays.
Nasıl? Geçtiğimiz sene CIA, Sovyetler Birliği'nden bir tarım uzmanını çıkardı.
L'année dernière... la CIA a exfiltré un expert en agriculture de l'URSS.
Babam spor salonunda tanıştığı kadınla çıkmaya başladı.
Mon père a rencontré une femme à la salle de sport.
- Alexei onlara benden bahsetmiş.
Alexei leur a parlé de moi. C'est super.
Süpermarketten çıktı, yarısı dolu bir alışveriş arabasını ardında bıraktı.
... sortait du supermarché, a laissé un charriot à moitié plein.
Kötü bir fikir olduğunu düşünüyorsanız orası ayrı tabii.
A moins que vous ne pensiez que c'est une mauvaise idée.
Yok canım, sadece sarımsak, beyaz sirke ve pirinç var.
Non, c'est juste- - euh, il y a de l'ail, du vinaigre blanc, du riz.
Evet, o da böyle demişti.
Oui, c'est... C'est ce qu'il a dit.
Benim alanıma giriyormuş ama hiç ismi söylenmedi bana.
C'est mon domaine. Personne ne m'en a parlé.
Amerika'ya gelirken kullandığı kızlık soyadıyla eşleşen bir çıkış belgesine ulaşamamışlar.
On n'a retrouvé aucun document avec son nom de jeune fille à son arrivée ici.