Cığım traduction Français
54,164 traduction parallèle
O benim bağımsızlığımın ve kişisel özgürlüğe olan inancımın sembolüydü.
C'est le symbole de mon individualité et de ma croyance en ma liberté personnelle.
- İnsanlığım için kusura bakma.
- Pardon d'avoir un cœur.
- Trish'in çalıştığı yer burası mı?
C'est ici que bosse Trish?
Cinsel suçlar rotasyonunu tamamladığın zaman kurbana inanarak yola çıktığımızı öğreneceksin Katie.
Après votre formation sur les agressions sexuelles, Katie, vous saurez qu'on commence par croire la victime.
- Sayın Yargıç... Burada ortalıkta olan bir gerçek varsa o da Bay Polland'ın hiçbir zaman çocuğun gerçek vasisi olmadığıdır. Dolayısıyla Bayan Adler'ı aday göstermesi geçersizdir.
- Écoutez, s'il y a une triste évidence ici, c'est que M. Pollard n'a jamais été le tuteur de la mineure, et le fait qu'il nomme Mme Adler est peu honnête.
Yani hakikat şu, Bay Adler, buraya gelmenizin nedeni kız kardeşinizin istemesi değildi, Mary'e iyi geleceği için yapmadığınız da belli.
La vérité, M. Adler, c'est que vous n'êtes pas venu ici pour respecter la volonté de Diane ou pour offrir une belle vie à Mary.
Daha önce söyleme fırsatım olmadı. Beni sudan çıkardığın için teşekkür ederim.
Je n'ai pas eu la chance de vous le dire plus tôt, mais merci de m'avoir sorti de l'eau.
İlk ortaya çıktığında seni parçalayacaktım.
Quand vous êtes arrivée au début, j'allais vous écraser.
İnandığımız şeyler.
C'est une question de croyance.
Bu soruyu neden kendimize hiç sormadığımız.
C'est pourquoi nous nous ne sommes pas posé cette question.
Ofisinde kıçına tekmeyi bastığım zaman yani.
Je t'ai botté le cul dans ton bureau.
Tıpkı şuan gündüz gözüyle yaptığım gibi!
Comme c'est le cas en ce moment. Au beau milieu de la journée!
Sana verebileceğim tek şey bu. Çıkarken aldığım paradan kalanını Sizzler'da bifteğe verdim.
Ensuite, je suis allé me payer un steak avec le reste de mon allocation.
Ne yaptığımın hiçbir önemi yok!
C'est pas une question de choix!
Anlamadığım şey de bu işte.
C'est ça que je comprends pas.
Bıçakla ilk önce onun bana saldırdığını söyle.
Dans ton rapport, tu écriras que c'est lui qui avait la lame et qui m'a attaqué.
Sizinle görüşecekmiş ama umarım ne yaptığınızı biliyorsunuzdur.
C'est bon. Il espère que vous savez ce que vous faites.
Öyleyse şunu anlayacaksınızdır ki Nootka Boğazı'nda karaya çıkılacak özel bir mülkiyet sınır çekme zamanı geldiğinde bağımsızlığına itiraz eden düşmanlarımıza bir fırsat sunacaktır.
Vous comprendrez alors que cette propriété privée du territoire de Nootka Sound est une opportunité pour nos ennemis qui contesteront sa souveraineté quand le temps viendra de dessiner la frontière.
Savaş Bakanlığı'nda kıçımı yalamak isteyen birkaç İskoç bunu bulup bana getirmiş.
Un petit écossais du Bureau de la Guerre qui veut me lécher le cul a fouiné et me les a ramené.
- Tuzlanmış sığır etimi getirdin mi?
C'est tendre. Tu m'as apporté du boeuf salé.
Şunu Binbaşı Briggs'in tüpünden çıkardığımız kâğıt parçasında da gördük.
On a vu la même chose sur le petit morceau de papier qu'on a sorti du tube du Major Briggs.
Kapattığım zaman yanacak olan hat.
C'est celle qui clignote lorsque je raccroche.
Bu yüzden Billy'ye âşığım.
C'est pour ça que je suis amoureuse de Billy.
Anlamalısın, yapmaya çalıştığımız şey bir çocuk büyütmeye benziyor.
Essayez de comprendre, c'est comme si on élevait un enfant.
Yine pardon, kavga çıkarmaya çalışmıyorum. Sizin adınıza konuştuğum için bağışlayın komutanım. Ama general beni ortalığı sakinleştirmem için işe almadı, tamam mı?
Attends, on ne va pas se disputer, et pardon de parler pour vous, Mon Général, mais le général ne m'a pas engagé pour calmer les choses.
Oyuncu, bir maçı kazandığında takımının farkı açmaması durumu.
C'est quand une équipe mène aux points, mais lui fait en sorte qu'elle ne dépasse pas un certain écart.
Hayır ama öyle yaptığımı düşünmen çok hoş. - Şahane görünüyorsun.
Non, mais c'est gentil de le penser.
Neden benim yaptığımı söyledi ki?
Pourquoi elle a dit que c'était moi?
Epey de tehlikeliydi yaptığı ama bana yardım etmek için yaptı.
Oui, c'était risqué.
Sana bakmaya çalıştığım için cevabını veremeyeceğim sorular soruyorsun.
J'ai pas la réponse à tes questions. Je te protège, c'est tout!
Daha önce yapmadığımız şey değil.
C'est pas comme si on n'avait jamais fait ça.
Kızımı okul çıkışında aldıracağım da dikkat dağınıklığım için kusura... evet.
Il faut aller chercher ma fille et ça me perturbe.
Daha az pozitif bir ek yapayım, seni hayal kırıklığına uğrattığıma inanıyorum.
La mauvaise nouvelle, c'est que j'ai échoué lamentablement.
- Sana aldığım bornoz mu üstündeki?
C'est le peignoir que je t'ai offert? Exact.
Mezar taşımda böyle yazmasını isterim ama geçmişime baktığımızda, mezar taşım falan olacağını sanmıyorum.
C'est ce que je voudrais sur ma pierre tombale. Mais vu mon histoire, je doute en avoir une.
Tuvalette kaç kere ne yaptığım seni ilgilendirmez, kişisel bir şey, tamam mı?
Ce que je fais et combien de fois je le fais, c'est personnel, compris?
Yaptığım hiç doğru değildi.
C'était pas cool de ma part, mec.
Oynadığım zamanlarlar destekte işe yarardı.
C'était un pilier efficace, quand je jouais au rugby.
Kendimi öylece hayatın akışına bıraktığım son seferdi sanırım.
C'est la dernière fois que j'ai vraiment lâché prise.
- Benim çıkardığım şamata yani!
Mon coup de gueule.
Pekala şu an ne yaptığının farkında mısın burada?
C'est bon. Tu as vu ta réaction?
Ama kocalığın görev tanımında karının saçma fikirlerinde ona destek çıkmak var. - Palavrayı bırak.
Mais un mari est obligé de céder aux idées tordues de sa femme.
- Yaptığım şey yanlıştı, affedilmezdi. - Ama anlık bir şey değildi.
C'est impardonnable, cependant, c'est pas arrivé par hasard.
Yetişmesinde babasının bir rolü olmamış anladığım kadarıyla, doğru mu?
Le père de Ziggy n'est pas présent, c'est bien ça?
Çocuklarıma ve kocama hayal kırıklığı yaşattım.
Le plus dur, je trouve, c'est de pas avoir été là pour mes enfants et mon mari. Levez la main si la vie vous a déçu.
Ama Newton diye biri çıkıp kanattaki hava akımının kaldırma etkisi diye boktan bir yığın anlamsız şey anlatıyor.
Alors, Newton vient nous parler de "l'écoulement de l'air sur les ailes " qui crée un soulèvement... " Des conneries.
Eğer yaptığımız şey para numarasıysa bunu izle.
Puisque c'est l'heure des tours de magie, regarde ça.
Sen ve benim birlikte başardığımız şey ufak bir iş değil. Artık ateist bir dünyada yaşıyoruz.
Ce qu'on a accompli, toi et moi, c'est un exploit, maintenant qu'on vit dans un monde d'athées.
Bizim yaptığımız şeyin güzelliği ise sadece ilhama ihtiyacımız olması.
La beauté de notre art, c'est qu'il nous suffit d'inspirer.
Anlaşılan aradığım yer ileride.
Bon, c'est l'avenue Rhine.
Labirent gibi yapmışlar canına yandığımın yerini.
C'est un vrai labyrinthe de haies.