English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ D ] / Değer

Değer traduction Français

14,816 traduction parallèle
Yüzlerce parçayla ilgili değer düşürme programı tam zamanlı ve anlaşmalı çalışanlar, Savunma Bakanlığı'nın gizli hesapları.
Plans d'amortissement de centaines d'actifs, salariés ou intérimaires, comptes classifiés de la Défense.
Ibis Clear Capital 25 sent daha değer kaybetti ve 8.40'a geriledi ama kendimizi köprüden atmak ya da bağırsak kontrolümüzü kaybetmek yerine Para Canavarı'nda bizim tercihimiz...
Ibis Clear Capital a encore chuté d'un quart et est tombé à 8,403, mais au lieu de nous électrocuter... et d'être pris de coliques, L'équipe de Money Monster préfère aller...
NASDAQ teknoloji sektöründe sarsıntılı bir sabah yüzünden 13 puan değer kaybetti.
Le NASDAQ a perdu 13 points à cause du secteur technologique.
Ne değer sistemi vardı, ne aile ne de İngilizce.
Pas d'échelle de valeurs, pas de parents, pas d'anglais.
Bulursa, değer verdiğiniz her şey buzla kaplanır.
Si elle devait le trouver, tout ce qui vous est cher se trouverait recouvert de glace.
- Şununla yüzleşelim, bu savaş hakkında bir sürü insan cesaretini kaybediyor, bazı şeylerin aslında uğrunda savaşmaya değer şeyler olduğunu unutuyorlar.
- Soyons honnêtes, cette guerre en décourage beaucoup. Mais il faut défendre nos valeurs.
İlk defa kayda değer ilerleme kaydettik.
Ce fut la première fois que nous obtînmes des progrès significatifs.
Ben, Umbrella Şirketine hizmet etmek için yaratılmıştım ama yanı zamanda, insan hayatına değer vermek için de programlandım.
J'ai été créée pour servir Umbrella Corp. mais aussi pour estimer la vie humaine.
Sanırım zaman hepimize bir değer biçecektir.
Le temps est le plus honnête des juges.
Koşullar ne kadar zor olursa olsun herkes çocuğuna değer verir. Karınlarının doymasını sağlar.
Même si la vie est dure, on s'occupe de ses enfants, ils mangent.
Sana değer verdiğimden ya da arkadaşlığından hoşlandığımdan değil sadece paraya ihtiyacım olduğundan.
Pas parce que je tiens à vous ou que j'apprécie votre compagnie, mais parce que j'ai besoin d'argent.
Konuşmaya değer.
Tout à fait, oui.
Bu kazak, insanların üzerine geçirdiği ve üzerinde "Benden bu kadar" yazan tabelalara eş değer.
Ce chandail est l'équivalent d'un panneau sandwich sur lequel il est écrit : "J'abandonne."
Quartu'nun saygıdeğer bugün gururlu bir Blarg olarak karşınıza çıkıyorum çünkü bu akşam gerçekliğin dokusunu iyice çarpıklaştıracağız.
Estimés citoyens de Quartu, je me présente à vous, en tant que fier Blarg, parce que nous tordrons le cou de la réalité ce soir.
Bilemiyorum. Belki bir gün değer kazanır.
Ça vaudra peut-être quelque chose un jour.
İkimizde bu kasabada iki kere görmeye değer bir şey olmadığını biliyoruz.
On sait que cette ville ne mérite pas qu'on y revienne.
Birilerinin değer vermesi çok güzel.
C'est agréable d'être appréciée.
Hukuka aykırı bir biçimde milli servete zarar verme ayrıca saygıdeğer bir vatandaşı ihbar etme.
Effraction, appropriation illégale de biens appartenant à l'État, dénonciation d'un citoyen respectable...
Vayentha'ya söyle, pozisyonuna değer veriyorsa, Langdon'u ortadan kaldıracak.
Dites à Vayentha, que si elle tient à sa place elle éliminera Langdon.
Denemeye değer, değil mi?
Ça vaut le coup d'essayer, pas vrai?
MR. JOHNSON Alicia'nın yaşlı ve saygıdeğer kocası
Son mari plus âgé, un homme respectable
Arkadaşlığa çok değer veriyorsunuz.
L'amitié compte pour vous.
Kimsenin seni gerçekten hak etmedğini biliyorum ama, genç DeCourcy elde etmeye değer olabilir.
Personne n'est digne de vous, mais DeCourcy peut valoir qu'on l'épouse...
Herkes sana bu kadar değer veriyorken, benim nereye gittiğimin pek önemi yok.
Peu importe que je parte, alors que votre présence compte pour tous.
Şu müthiş'saygıdeğer'sözü bir gün bizi ayıracakmış gibi bir his var içimde.
Je savais que le mot "respectable" nous séparerait un jour.
Son dönemdeki üzücü olayların elinden aldığı mutluluk ve güveni Leydi Susan'a verebiliyorsa benim ve hepimizin, değer verdiği biri olacaktır.
Mais s'il peut apporter à Lady Susan le bonheur dont elle a été privée, il mérite l'estime de tous.
Anlaşma yaparsam tüm bunlara değer.
Et si je me fais signer, ça en aura valu la peine.
Daha fazla para harcamayı düşünüyorum çünkü buna değer.
Je pense dépenser plus d'argent, car le jeu en vaut la chandelle.
Hizmetine değer veriyorum komutan. Güveniyorum.
J'apprécie vos services.
Ölen pilotların sayısız kokpit ses kaydı dökümünü okudum ve kayda değer düzeyde kaza inceleme tecrübem var.
J'ai lu d'innombrables transcriptions de pilotes ayant péri et j'ai l'expérience des enquêtes sur les accidents.
Denemeye değer.
Essayons.
Eton ve Slough'un saygıdeğer beyefendileri.
M. le député d'Eton et Slough.
Bunu, Hasarlıların kurtarmaya değer olduğunu bildiği için yaptı.
Elle l'a fait parce qu'elle pensait que les "Altérés" méritaient d'être sauvés.
Konsey nerede doğduğuna bakmadan her insanın yaşamaya değer olduğunu görecek.
Le Conseil sera tenu de considérer tout être humain qu'importe son lieu de naissance, il mérite de vivre.
Esnekliğiniz görülmeye değer doğrusu.
Votre souplesse est incomparable.
Bize değer veriyorsan onu öldürmemelisin.
Si tu nous aimes, tu ne le tueras pas.
Ben de onun anılarına değer veriyorum.
Je chéris aussi ces souvenirs.
Bütün bunlara değer miyim bilmiyorum, Steve.
Je ne suis pas certain de mériter tout ça, Steve
Saygıdeğer yargıç Robichaux yönetiyor.
M. Robichaux présidera cette audience.
Saygıdeğer Edouard Robichaux için.
M. Edouard Robichaux, président de la cour.
Belki okyanus seni Tanrılara götürmüştür çünkü kurtarılmaya değer birini görmüştür.
Peut-être que l'océan t'a mené à eux parce que l'océan croyait que tu méritais d'être sauvé.
En çok değer verdiği sanat eserlerinin yanında göreceksin.
Tu le trouveras auprès de ses jouets préférés.
Risk almış olurum, ama ikinizle konuşmaya değer.
C'est une mauvaise technique, mais ça en vaut la peine pour vous parler.
Değer miydi?
Ça valait le coup?
Hayır, bana gerçekten değer veriyordu.
Non, il m'aimait vraiment, papa.
Geçmişteki bağlılığına değer veriyorum.
J'apprécie ta loyauté passée.
Sadece bir kutu ve bütün bunlara değer.
Un seul coffre et tout ceci en aura valu la peine.
Gerçekten, babalık. Hiç dikkate değer bir şey değil.
- Voyez-vous, mon cher, il n'y a là rien d'extraordinaire.
Ama gerçekten buna değer mi?
Mais en vaut-il la peine?
Bara yatırıp yapıp değer katmasaydım...
Avant, quand je me levais, je me disais :
- Bence risk almaya değer.
Ça en vaut le risque.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]