Dolandırıcılık traduction Français
796 traduction parallèle
Dolandırıcılık yaptığım doğru.
J'ai bien pris un peu d'argent.
Bunu dürüst yoldan kazanmadılar. Tefecilik, dolandırıcılık ve sahtekarlıkla sağladılar.
Le juif Kutisker a fraudé la Prusse de 14 millions.
Buna ve birkaç patatese 3 dolar veriyoruz. Ne dolandırıcılık.
3 dollars pour ça, c'est de l'escroquerie.
Çevik kuvvet bir firari ya da bir dolandırıcılık hakkında tüyo alabilir.
A la volante, votre indic vous rencarde sur un tricard, sur un interdit de séjour...
- Dolandırıcılık Masası.
- Brigade Bunco.
Zavallı soytarılara dolandırıcılık neymiş göstermeli.
Montrer à ces plaisantins combien tout ça est ridicule.
Teğmen Holden, dolandırıcılık sanatında yeni bir rekor daha kırdı.
Le Lt Holden se surpasse dans l'art du vol.
Kimlikte dolandırıcılık, evlilikte dolandırıcılık ve zorla alıkoyma.
Usurpation d'état civil, séquestration...
Küçük bir şantaj işi ya da dolandırıcılık düşünmüyorum ama hani bütün zor işleri de ben yapıyorum.
Je veux bien faire le méchant, mais je me tape le sale boulot.
- Dolandırıcılık.
- Pour vol.
- Yani... dolandırıcılık.
- Vous voulez dire... une escroquerie.
" Tehdit ve dolandırıcılık için kullanan o serseri
" N'est qu'un instrument de chantage
- Phoenix'ten küçük bir dolandırıcılık işi için uçakla geldim.
J'arrive de Phoenix pour une petite escroquerie.
- Dolandırıcılık mı?
- Escroquerie?
Hırsızlık yok, kumar yok. Dolandırıcılık yok, hiç biri yok.
Plus de larcins, plus de soûleries, plus de traffics, plus rien...
Ben hayatımda böyle düzensizlik ve dolandırıcılık görmedim.
Je n'ai jamais vu autant de négligence et de fraude.
Bu eyaletin 14 ilçesinde aranan sanık, cinayet, silahla banka soymak, postane soymak, kutsal eşyaları çalmak, kundaklama, yalan, çok eşlilik, karısını ve çocuklarını terketmek, fuhşa teşvik, çocuk kaçırma, dolandırıcılık, çalıntı mal alıp satmak,
Recherché dans 14 comtés de cet État, le condamné a été reconnu coupable pour meurtre, attaque à main armée de citoyens, de banques et de postes, vol d'objets sacrés, incendie criminel, faux témoignage, bigamie, abandon du domicile conjugal,
Dolandırıcılık bu.
C'est une escroquerie.
Dolandırıcılık demek.
Une escroquerie?
Reklam, yasallaşmış bir dolandırıcılık değil mi?
La publicité, c'est quoi? De l'arnaque!
Dolandırıcılık Müdürü!
Un commissaire escroc!
* * * Dolandırıcılık Bürosu'ndan gelmişler.
La police.
- Biraz para biriktirseydin, dolandırıcılık yapman gerekmezdi.
Si tu économisais, t'aurais pas besoin d'arnaquer. - J'aime ça.
Yakuzalar Japonya'daki hayatlarına, 350 yıldan fazla süre önce ticaret yolları üzerinde kumarbazlık,... dolandırıcılık ve kanun dışı tüccarlık yaparak başladılar.
Le yakusa a vu le jour au Japon il y a plus de trois cent cinquante ans avec ses joueurs, ses escrocs et ses marchands de foire ambulante.
Kasabada büyük bir dolandırıcılık... işi çevirdiği için onu izliyorlar.
Ils surveillent Melbury. Il a arnaqué plusieurs personnes en ville.
Sorun, kriminal dolandırıcılık.
"Il n'est pas question de saisie ou d'amende, il est question d'une fraude."
Ne? Dolandırıcılık mı?
- Fraude postale?
Bu bir dolandırıcılıktır. İşte bu, insanları kızdırıyor.
C'est de l'escroquerie.
Abla, bu çevirdiğim en büyük dolandırıcılık işi olacak.
- Allez, sœurette. Ça va être l'escroquerie du siècle.
Sorulması gereken elbette milyoner bir iş adamının... böyle açık bir dolandırıcılık girişiminde bulunması.
C'est du toc. Pourquoi un industriel millionnaire... se livrerait-il à pareille tromperie?
Düşündükçe, bunun bir dolandırıcılık olduğuna ikna oldum
Mais lundi matin, il me semblait trop stupide de refuser un bon travail.
Beyler, Burada dolandırıcılık komplosu hissediyorum.
Messieurs, je soupçonne un complot d'escroquerie.
Para, para, para. Ya dolandırıcılık ya kumar.
L'argent, l'argent, l'argent!
Ya dolandırıcılık ya kumar. - Para umurumda değil.
C'est le casse ou l'loto, hein, le casse ou l'loto!
Dolandırıcılık bu.
C'est une arnaque.
Dolandırıcılık ne kadar çirkin bir kelime özellikle de Bay Melon'un üniversitemize yaptığı finansal cömertliği düşününce.
"Fraude" est un mot si laid... au vu de la générosité... dont M. Melon a fait preuve vis à vis de notre université.
Geceleri en alçak içgüdülerine kapılarak... dolandırıcılık hilebazlık yaparlar.
La nuit ils jouent les escrocs... a l'écoute de leurs plus bas instincts.
Dolandırıcılık tarihinde küçük bir sayfa.
Une petite page d'histoire de la petite arnaque.
Dolandırıcılık üzerine çalışma yapmak isteyen birileri olsa ne düşünürdün?
Écoutez. Que diriez-vous d'une étude de l'escroquerie?
Buna dolandırıcılık ( güven oyunu ) deniyor.
C'est un jeu de confiance.
- Bana gerçek dolandırıcılık gösterin.
Montre - moi de vrais arnaqueurs.
Şüphesiz burada bir dolandırıcılık işi üzerindeydi. Ahırdaki seyisi zehirledi.
Il se trouvait sur les lieux la nuit du meurtre.
Ucuz birisin, dolandırıcı aşağılık herifin tekisin.
Vous n'êtes qu'un fonctionnaire corrompu, un bandit.
- Aşağılık, dolandırıcının birisiniz...
- Espèce de...
Bir kalpazandan oymacılık, bir dolandırıcıdan muhasebe öğrendim.
J'ai appris à graver avec un faussaire. La compta avec un escroc.
İnsanlar haftalık sigorta primini yatırmak yerine rakamlar üzerine bahse girdiği için bu dolandırıcılığa "poliçe" diyorlar.
Les pauvres parlent sur des nombres au lieu de payer leur assurance.
Alışıldık bir dolandırıcılığa kurban gitmiş.
Elle avait été victime d'une escroquerie.
Pis dolandırıcılık!
Sales traîtres...
Ve richard'ın dürüstlüğü öyle can sıkıcıydı ki, Time dergisinin yılın dolandırıcısı adayının... bu telefon konuşmasını kayda aldığımızı bildirmemiz için... devamlı uyarıp durdu.
L'honnêteté de Richard le poussa à avertir notre tête d'affiche que l'appel était enregistré.
Melek olmayı istemeyecek bir aşağılık, bir dolandırıcı yoktur.
Chaque salaud aimerait... se transformer en ange.
- Yani dolandırıcıIık?
- C'est de l'arnaque.