English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ D ] / Dolayısıyla

Dolayısıyla traduction Français

2,336 traduction parallèle
Dolayısıyla burası benim hayal dünyam Tim.
Ceci est mon monde de rêve, Tim.
Ama mayo getirmedim, dolayısıyla...
Je n'ai pas apporté de maillot, alors...
Dolayısıyla, çok acı çektiğin halde bunu yapmamız lazım. Senin de uçup gitme vaktin geldi Tim.
Même si ton cœur a très mal, je crois que c'est pour le mieux.
Bok gibi uykusuzum ve sen de tatilimi bölmeye başladın dolayısıyla, gidebilir miyiz lütfen?
J'ai la gueule de bois. Et tu commences à empiéter sur mes vacances. Alors, on peut y aller, s'il te plaît?
Seni Londra'nın en sevilen, dolayısıyla maddi açıdan en başarılı oyun yazarı yapacağım.
J'entends faire de vous le plus prisé, donc prospère, des auteurs de Londres.
Artık kimse kiliseye gitmiyor. Dolayısıyla burası bizim yeni bilgisayar laboratuvarımız.
Plus personne ne va à l'église, ça va servir de labo.
Gerçekten öyle değil. Kan vücudumuzun heryerine gider ; dolayısıyla, herhangi bir yerde damar hastalığı varsa her yerde hissedersiniz.
Le sang circule dans tout le corps donc si vous êtes atteint d'une maladie cardio-vasculaire quelque part, elle est partout.
O sıralar endamım garson için çok uygundu, dolayısıyla ikinci el terzi elbiselerinden bir şeyler uydurmayı başardım.
À l'époque, ma silhouette était tout à fait conforme à celle d'un serveur. Je me suis débrouillée pour trouver des vêtements d'occasion... une tenue de soirée.
Dolayısıyla, bir daha Alvin'in kendisini veya başkasını tehlikeye atmasına izin vermemem.
Je ne peux laisser Alvin se mettre, ou mettre autrui en danger.
Sen bu departmana ait değilsin, dolayısıyla gerçek bir yetkin yok.
Vous êtes un externe, vous n'avez aucune autorité.
Bones'la çalıştığın için dolayısıyla senin yetki alanında.
Les os font que c'est sous votre juridiction.
Çizgi roman dükkanı işletiyorum maddi sebepler dolayısıyla şu sıralar evim de oldu.
Je tiens une boutique de comics, dans laquelle je vis actuellement, pour des raisons financières.
Dolayısıyla bu, şehir hakkında yaşayan bir belge.
C'est un document vivant de la vie de notre ville.
Evet, gerçi bu adam, hayatı uluslar arası bir komplo dolayısıyla mahvolmadıkça odaklanmaktan aciz.
Cet homme là ne s'intéresse qu'aux conspirations internationales menaçant de le détruire.
Hedef kitlenizin bir kısmı üstünlük hissine gereksinim duyar. Dolayısıyla görevin başarılı olabilmesi için ortamdaki etkin güç olmaları gerekiyorsa...
Certains désirent se sentir supérieurs, donc si pour réussir, il faut les laisser dominer...
Ciğerlerin sıcak hava dolayısıyla alazlanır.
Tes poumons se calcinent à cause de la chaleur.
Kabindeki su aşırı tuzlu ; vücut sıcaklığında dolayısıyla içindeki kişi tamamen sessizlik ve karanlık içinde yüzüyor.
L'eau du caisson est très salée, maintenue à la température du corps afin que l'utilisateur flotte dans un silence complet et dans l'obscurité.
Gerçekten çok seksiydi ve bir ilişkisi yoktu, dolayısıyla birlikte olduk sonra Anne-Marie öldürüldüğünde amir konumunda bulunuyordum, müdür beye ilişkimizden bahsettim, o da kafama takmamı söyledi.
Elle était tellement sexy, et libre, donc on est sorti ensemble. Quand Anne-Marie a été tuée, je suis allé voir mon chef, je lui ai dit pour ma relation, il m'a dit de me taire.
İstiyordum, ama babasıyla ufak bir tatsızlık yaşadık. Dolayısıyla artık istemiyorum.
Je voulais, mais maintenant, à la suite de problèmes avec son père, je n'en veux plus.
Dolayısıyla sıçtığım yerde yiyeceğim şimdi.
Maintenant, je mangerai là où j'ai chié.
Dolayısıyla biz garson olduk.
On s'est servis.
Dolayısıyla nükte hiç yok.
Par conséquent, à savoir, plus aucune.
Şu an mağazamızdaki üç markanın üretimi yapıyor. Dolayısıyla düzenli olarak tam zamanında nakliye eder.
Il fabrique déjà pour trois marques qu'on distribue, donc il nous livre régulièrement, dans les temps.
Makale yazmayı bitirdiğini söylemiştin dolayısıyla bunun araştırma olduğunu söyleyemezsin.
Elle a fini d'écrire son article, donc c'est pas de la recherche.
Başımdan geçen onca şey dolayısıyla onu bu evde tutamayız zaten.
Le fait que je traverse ça, c'est exactement la raison pour laquelle il ne peut pas rester.
Soy araştırmasında babanıza kadar ulaşmışlar ama babanızın vefat etmesi dolayısıyla, başınız sağ olsun 621 bin 552 dolar 33 sentlik miras için sizin adınız en üst sıraya çıktı.
Ils sont remontés jusqu'à votre père, mais il est décédé... toutes mes condoléances... et vous êtes donc le suivant... pour toucher 621 552 dollars et 33 centimes.
Ama Hank'e bir şey olursa ilgileri sana ve dolayısıyla da bana döner.
Mais s'il arrivait malheur à Hank, ça ne ferait qu'attirer l'attention sur vous et donc, sur moi.
Ikimiz de yapamayacağını biliyorduk Dolayısıyla onu görevden aldım.
Nous savions toutes les deux qu'elle n'y arriverait plus, donc... J'ai du la laisser partir.
Bana, "Bayan Castaway'e bunun Noel dolayısıyla olduğunu söyle" dedi.
Il a dit : "Dis à Mme Castaway que c'est à cause de Noël."
Ancak Bay Giancana'nın bu genç kadını, sizi ve dolayısıyla idarenizi tehlikeli bir duruma sokmak için kullanabileceğinden endişeleniyoruz.
Mais M. Giancana pourrait utiliser cette personne pour vous compromettre, vous et cette administration.
Son olaylar dolayısıyla hükümet çekilme konusunda kararsız.
A la vue des récents événements, le conseil ne se résout pas à un retrait.
Bu akşam, eserimiz dolayısıyla bize katıldığınız için...
Merci de vous joindre à nous...
Bayan Cleave de istifa etti. Dolayısıyla eve yeni bir hizmetçi almam gerekiyor.
Miss Cleave démissionne, je dois trouver une nouvelle gouvernante.
Dolayısıyla, senle olan anlaşmamızı daha fazla sürdüremeyiz.
C'est pourquoi notre arrangement n'est plus viable.
Ben de Kurtarma Örgütü'ndeki işim dolayısıyla birçok yeri ziyaret ettim.
Et j'en ai visité beaucoup au cours de mon travail pour l'association Sauvetage.
Dolayısıyla ondan gelinim olmasını istediğimi ve onun kabul ettiğini söylemek benim için bir onurdur.
J'ai donc le privilège de vous annoncer que je lui ai demandé d'être ma femme. Et elle a dit oui.
Dolayısıyla huzur korunmuş olacak ve piyasadaki şap talebi sabit kalacak.
Contre ceux qui se rebellent contre Henri VII. Et la paix sera préservée.
Akdeniz'deki bir fırtına dolayısıyla Mendoza ve kuzenim İtalya'ya zamanında gelemeyeceklermiş. 6 oyum var.
À cause d'une tempête en mer Méditerranée, Mendoza et mon cousin n'arriveront pas à temps. Je n'en ai que six.
Dolayısıyla onlar birine ihtiyaç duyacak. Kim üçüncül kodlamaları tamir etmekten anlıyor
{ \ pos ( 192,210 ) } Ils auront besoin de quelqu'un qui connaît les codes tertiaires.
Fırlatmaya sadece altı hafta kaldı dolayısıyla Astraeus'u test odasına alıp tepeden tırnağa sistem testleri yapıyoruz.
On est à six semaines du lancement donc on teste tous les systèmes de l'Astraeus.
Dolayısıyla bu ikimizin de sorunu.
Justement.
- ve dolayısıyla satmıyorsun. - ve dolayısıyla satmıyorsun.
- tout en faisant le contraire.
Dolayısıyla da, ben de geçirmeyeceğim.
Et heuresement, moi non plus.
O hala küçük, dolayısıyla size kalmış.
Etant mineure, c'est à vous de décider. Je...
Stan'in eşi hemşire, dolayısıyla beni tekrar banyoya gönderdi, elimde bir bardak sütle birlikte.
La femme de Stan est infirmière, elle me file un bol de lait...
Dolayısıyla seni dinleyemeyeceğiz.
On pourra pas t'entendre.
Hesaptan 3 şeyi düştüler, dolayısıyla onlar toplama dahil değil.
Ils ont enlevé 3 plats. Donc, ils ne font pas partie du total.
Dolayısıyla ona şu anda bakmalısın.
Alors, il faut s'en occuper maintenant.
Dikkatli bir incelemeden, ve beşe ikilik bir oylamanın sonucunda, okul yönetimi önümüzdeki seneyi etkileyecek, bütçe kısıntılarından dolayı, Dallas bölge okul yönetiminin kararıyla Dillon'da bir futbol programının olmasına karar verdik.
Après une longue réflexion et un vote de cinq contre deux, vu la situation financière, le conseil scolaire a décidé que, dès l'année prochaine, il n'y aurait qu'un programme de football à Dillon.
Selden dolayı nehrin taşmasıyla dışarı çıkıp, buralara kadar gelmiştir. Buraları sevdiyse de, geri dönmek istememiştir.
À mon avis, il est peut-être venu du golfe, a franchi la nationale avec la mer, s'est retrouvé ici, s'y est plu et s'y est installé.
Ken başardı, dolayısıyla biz de.
Ken est arrivé à s'en sortir et nous aussi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]