Eclair traduction Français
1,922 traduction parallèle
Minik masum doğmamış oğlum milyonda bir olan bir yıldırımla çarpıldı.
Mon innocent petit garçon a été frappé par l'éclair d'une chance sur 1 million.
Bu doğa olayına "ani su baskını" deniyor. Çünkü su çöl topraklarında ancak, 1 gün kadar akabiliyor.
On surnomme ce phénomène "crue éclair", puisque l'eau peut disparaître après seulement une journée.
Su baskını bir hafta içinde yeşil bir örtü yarattı. Bu örtü antilopları, kumulların arasından çıkarmak için yeter de artar bile.
En une semaine, la crue éclair a permis la pousse de certaines plantes, ce qui suffit amplement à faire sortir les oryx des dunes.
Beyaz bir ışık gördüm.
- J'ai vu un éclair.
Daha fazla flash ışıkları.
Encore un éclair.
Sanki bir şimşek gibi.
Il court plus vite que l'éclair.
Alnında fermuar olan, hafif şişman biri değil, öyle değil mi?
Il n'est pas un peu en surpoids avec une fermeture éclair sur le front, non?
Hiçbir şekilde algılayamayacağın bir enerji ışını Fotosferden... olağanüstü bir süratle fırlayacak, tamam mı?
Un éclair d'énergie, différent de tout ce que vous pourriez concevoir, va fusiller la photosphère à une immense vitesse, ok?
Ve sabah tekrar, birden parladı.
Et tout à l'heure, en un éclair.
Hayır, ee, aslında fermuar sıkışmış, ama otelde bunu tamir edecek bir eleman var.
Non, euh, en fait la fermeture éclair est coincée, mais il y a un mec à l'hôtel qui peut la réparer.
Fermuarımı bozdum!
Ma fermeture éclair est cassée!
Mutlusunuzdur Herşey mükemmel gidiyordur, ve sonra....... tek bir yıldırımla hepsi birden yok olabiliyor
Tout va merveilleusement bien et soudain... un éclair peut tout balayer.
Evet.Size söyledim sanıyordum Yıldırımla
Oui. Je pensais vous l'avoir dit. Un éclair lors d'un orage.
- Dediği bu. Ama benim hayaletim ise öldüğünü ve sonra bir ışık çakması gördüğünü söyledi
- C'est ce qu'elle a dit mais mon fantôme m'a dit qu'il était mort et qu'ensuite il y avait eu un énorme éclair.
- Sanırım arada bir yıldızım parlıyor.
- Un éclair de lucidité, je crois.
Ama fermuarım sıkıştı.
Mais ma fermeture éclair est bloquée.
House, "Ben bir dahiyim" bakışını atarken bu sayfadaydı.
House lisait ça quand il a eu son éclair de génie.
Oraya bir fermuar koyabilir misiniz?
Lui mettre une fermeture éclair?
"Dosdoğru pencereye uçtum şimşek gibi." "Kaldırıp güneşliği savurdum camın çerçevesini."
"Je me suis éloigné de la fenêtre en un éclair, j'ai ouvert en grand les volets et j'ai jeté mon écharpe."
- El feneri mi yuttu?
Elle a avalé un éclair?
Sonra bir anda, göz açıp kapayıncaya kadar, hepsi uçup gidiyor.
Et puis tout d'un coup, en un éclair, c'est terminé.
Hayır, sanki bir ışıltı vardı ama hemen gitti.
Non, il y a eu une sorte d'éclair puis c'est reparti.
Patlamadan önce büyük ihtimal hızlı bir helyum parlaması uyarısı alacağız ve bu gerçekleştiğinde, bütün gezegen yok olmadan önce sıçrayıp gitmemiz gerekecek.
Quand ça arrivera, le seul avertissement qu'on aura sera un éclair d'hélium, et il faudra immédiatement sauter avant que le système solaire entier ne soit anéanti.
Eğer tüm gücümüzle saldırırsak, yiyecek kaynaklarını yok edebiliriz.
Si nous leur lançons une attaque éclair, nous pouvons détruire leurs reserves alimentaires.
Sadece üç geceliğine.
Éclair pour faire une BD, mais pour une vraie visite.
Bir elektrik akımı mı?
Est-ce un éclair électrique?
Fermuar çekmeyi biliyorum anne.
Je sais comment fonctionne une fermeture éclair, maman.
Tavan camını parçaladım.
J'ai provoqué un éclair.
Yıldırımı ve depremi tahmin etti.
Il a prédit un éclair, un tremblement de terre.
Senin de bildiğin gibi "Yüzyılın Kevaşesi" seçildim.
En un éclair, je suis devenue la "Pénélope" du siècle.
Çifteli soygunum da yerini, çifteli düğüne bırakmış oldu.
Mon cambriolage éclair se transforma en mariage éclair.
Seri olsun, anlaşılır, anlarsınız ya.
Je veux que ça aille vite, des scènes éclair.
Lane! Hızlı olduğuna dair içimde bir his vardı. Ama bu kadar hızlı olmasını da beklemiyordum.
Je me doutais que vous étiez rapide, mais pas autant que l'éclair.
Aziz Paul, Şam'a doğru giderken, yolda bir yıldırım tarafından kör edilene dek daha yüce bir amacı olduğunu fark etmemişti.
Ce n'est pas avant d'étre aveuglé par un éclair sur le chemin de Damas que Saint-Paul a eu sa révélation.
Karnını aç.
Baissez la fermeture éclair.
Latinlere yıldırım harekatı.
Une guerre éclair contre les Latinos.
Yok bir şey. - Bırak, dikkat et.
- C'est la fermeture éclair.
- Fermuara takıldı.
- Touche pas, attention. - Ça va. - C'est ma fermeture éclair.
İyi ki acele ediyorsun, Les.
Vif comme l'éclair!
Çekimlerde ne gibi aksaklıklar olacağını bilemezsiniz.
On ne sait pas ce qui pourrait arriver en un éclair.
Şu gördüğün yıldırım az önce Penny Kilarski'yi öldürdü.
Cet éclair vient juste de tuer Penny Kilarski.
Başka bir deyişle, birisini yıldırım çarpıyor ki bu... çok kötü.
Ou quelqu'un a été frappé par un éclair, ce qui est... c'est terrible.
Çünkü biz evliyken, sorun olan senin fermuarındı.
Parce que quand on était mariés, ta fermeture éclair était le problème.
Bence Margaret sana kendini hatırlatıyor İkiniz de şımarıksınız.
Je suis sûre que Margaret te rappelle toi-même, tous deux gâtés... fermeture éclair.
Senin işe dönmen gerekmiyor, benim dönmem lazım... Çek.
Tu n'as pas à retourner au bureau, moi si... fermeture éclair.
- Bilmiyorum, ama büyük parlayan bir ışık görürsen kaçmanı istiyorum.
- Je sais pas, mais si tu vois un grand éclair de lumière, cours.
Ve... Büyük, parlak bir ışık yandı.
Après ça, il y avait un éclair.
Peki ya Zombi yürüyüşü?
Rassemblement éclair de zombies?
Göreceğiniz şey 10 m. uzunluğunda bir şimşek çakması gibi bir şeydir. Şu kalınlıkta. Bu 10 metrelik mesafede ışık hızında bir patlamadır.
Vous verriez un éclair d'environ 10 metres de long, de cette épaisseur, qui franchirait ces 10 metres a la vitesse de la lumiere en produisant la plus jolie lumiere bleue que vous ayez jamais vue.
Gerçekten bazı mantıksız yollara saptık. Çocuklar için banka hesabı gibi. Ama sonra,...
On a d'abord eu des idées ridicules, comme des comptes pour enfants, et Don, ici, a eu cet éclair de génie.
Sonra unut gitsin. Fikir birdenbire karşına çıkacaktır.
Laissez-vous aller, et vous aurez... un éclair de génie.