Editorial traduction Français
149 traduction parallèle
Birinci sayfa, editör kısmı.
Editorial pour la une.
Hey, bu editöre bir mektup göndermek gibidir.
C'est comme un editorial.
Terra Haute Express gazetesinde Bay John Soule tarafından... yazılmış "Gençler, Batıya gidin" diyen bir yazı okudum.
J'ai lu un éditorial dans l'Express de Terre Haute... écrit par M.John Soule, dans lequel il écrit, "Allez à l'ouest, jeune homme."
Kahretsin. Bunu yazacağım.
Tant pis, je vais écrire un éditorial là-dessus.
Roy. Avukatlara ait bir yazıya başlayalım.
Roy, prépare un éditorial sur les avocats.
Demiryolu başkanları yazısına başla.
Prépare un nouvel éditorial sur les chemins de fer.
Dişçilere ait bir yazıya başla.
Prépare un éditorial sur les dentistes.
Ve bir yazı.
Etje vais faire un éditorial.
O dişçi yazısına başladın mı?
Vous avez fait cet éditorial sur les dentistes?
Bir yazı yazacağım.
Je vais écrire un éditorial.
Iste ilk sayfanin basliklari...
Voici l'éditorial de la 1ère page :
Evet, Bay Kane? Bu başyazıyı birinci sayfaya çerçeve içine yerleştirmeni istiyorum.
Imprimez cet éditorial dans un cadre en première page.
- Başmakale, gösterişli karikatür...
- Un éditorial, une caricature.
- Her zamank gibi.
- le dessin, l'éditorial signé Garrison, c'est ton idée? - Comme toujours.
"Bir bisikletlinin ölümü." İşte buldum.
Pas l'éditorial.
Lettie, başyazıyı yazalım.
Un éditorial...
Başka sözüm yok.
On a un journal avec un éditorial intelligent que vous utilisez pour vos déchets.
Şu küçük olan, ona Pulitzer Ödülü kazandıran makale.
Le petit, c'est l'éditorial qu'il a écrit quand il a gagné le prix Pulitzer.
Ödülü başyazısı için aldı, Gerçekten harika bir yazıydı.
II a remporté le prix pour un éditorial et il était brillant.
Evet. Ve Sayın Başkan, bir şey yapılıncaya kadar her gün gazetemin baş sayfasında yer alacaksınız.
Il y aura un éditorial en première page jusqu'à ce que quelque chose soit fait.
Babana söyler, bunu gazetede de yayınlatırız. "Modern tıbbın mucizeleri."
On fera publier un éditorial à ton père dans son journal... les merveilles de la médecine moderne.
Bu sabahki baskını okudum.
J'ai lu votre éditorial.
Bay Greenleaf, Yayın bölümü civarında garip bir adam dolaşıyor. Bilmeniz gerektiğini düşündüm.
- M. Greenleaf, un homme étrange se balade dans les couloirs du service éditorial.
Senatör, işte sizin bile anlayamayacağınız bir makale.
Sénateur, il y a un éditorial que, même vous, aurez du mal à comprendre.
Haber programımıza yalnızca yorum ekleyeceğiz.
Simplement d'ajouter un éditorial à Network News.
Koduğumun New York Times'ı bile bizi haber yapmış.
On a même un éditorial dans le sacro-saint New York Times!
Post'un Başkan'ın konuşması hakkındaki başyazısına nasıl tepki gösterdiniz?
Que pensez-vous de l'éditorial du Post sur le discours présidentiel?
- Tanıtımı yayınlayın.
Envoie un signal pour l'éditorial.
Şimdi Genel Müdürümüz Fred W. Francis'in başmakalesi için bir ara verelim.
Et voici un éditorial de notre directeur général, Fred W. Francis.
- Buraya yorum katmışsın.
- Tu fais un éditorial, là.
Herhalde sadık çalışanlarımdan biri bana yarınki gazetede yayınlanacak makaleni getirdiğinde neler hissettiğimi hayal edebilirsin.
Imaginez ma réaction quand on m'a apporté votre éditorial qui paraîtra partout demain.
Zaten bir önemi yok. Çünkü haklıydın.
Ca ne changera rien, vous avez raison, cet éditorial paraîtra
Bütçemizi onaylayacak olan senatörden bir basın açıklaması.
C'est un éditorial du sénateur... qui approuve notre budget annuel.
Kanal 6 Yorumunu izlediniz.
C'était l'éditorial de Canal 6.
Şimdi onun editör yaklaşımına danışmamız lazım sen de içeri gir ve ortalığı bi toparla.
On va mettre au point l'éditorial. Vous pouvez tout préparer.
Times-Lofton medya imparatorluğu, 1876'da maktulün dedesi tarafından kurulmuştu.
L'empire éditorial Times-Lofton, fondé par son grand-pére en 1876...
Anladım, tamam.
- Je ferai un éditorial sur Biko.
Herhangi bir basım ya da yayın tesisine girmeniz de yasak.
Il vous est interdit d'écrire, que ce soit à titre éditorial ou privé.
Adam, New York Times'ın bütün başyazılarını okudun.
Tu as lu un éditorial du Times sur l'ONU.
Şimdi konuyla ilgili bilgi almak için...
Maintenant, passons à l'éditorial...
İsa aşkına, New York Times editör sayfasının yaptığı şeyi yaptım... yapmam için bana söyledikleril
Bordel, j'ai fait ce que l'éditorial du New York Times... m'a dit de faire!
WWEN deki şey için şunu söylemeliyim projem tamamen istekle cevaplandı ve makale olarak ve teknik olarak her iki yönden bana mükemmel destek sağladı çünkü sanırım derhal anlayabildiler ki sosyolojik manada önemli bir şey üstündeydim.
Je dois dire que l'équipe de WWEN a accueilli mon projet avec enthousiasme et m'a apporté son aide tant au niveau éditorial que technique car ils ont immédiatement senti que j'allais faire des découvertes importantes, d'un point de vue sociologique.
Bunu okudun mu? Bugünkü Times makalesini? "Yargıç mı yargılanacak mı"?
Vous avez vu... cet éditorial : "Juge ou partie"?
London Times'sa gerçekten inanılmaz bir köşe yazısı merkez bankalarının Lincoln'ün banknotlarına bakışını açıklıyordu : " Kuzey Amerika kökenli bu zararlı mali politika kanıksanacak denli uzun sürerse, bu hükümet kendi parasını maliyetsizce edinecektir. Borçlarını ödeyecek ve borçsuz kalacaktır.
Un superbe éditorial dans The Times de Londres a expliqué l'attitude des banquiers centraux vers les Greenbacks :
Eğer, elbette, bir yasa tasarısına karşı çıkmadıkları sürece.
Sauf si tu veux réagir à l'éditorial.
Ve şimdi, yasa tasarısına karşı çıkan, küçük bir kız.
Et pour la réponse à l'éditorial, nous accueillons une fillette.
Başyazı da bizi Edward R. Murrow'un mirasına ihanet etmekle suçluyor.
Et dans l'éditorial, on nous accuse de trahir l'héritage d'Edward R. Murrow.
Ama beni hissiz bırakır. Freddy'nin son yazısına göre :
Voilà ce que dit Freddy dans son dernier éditorial :
Bir şey bulduk. Bugünkü yazısının başIığı "Büyük Maç Bütün Beyinsizleri Bir Araya Getirecek".
L'éditorial d'aujourd'hui, intitulé "Les matchs attirent des foules débiles."
Doğru editörün kılavuzluğuyla çok başarılı olabilir.
Avec un bon travail éditorial... ça peut être remarquable.
Bu haftanın baş makalesi mi?
L'éditorial de la semaine?