Eem traduction Français
21 traduction parallèle
Eem, Hoşgeldiniz.
Il faut y aller.
Eem, bagajınızla ilgili.
- C'est au sujet de vos bagages.
Eem... Consuela, Irwin, ve...
Consuela, Irwin... et, euh...
EEM'nin altında baktığın tanımlanamayan hücrelerin virüsle dolu olduğunu söyledin.
Vous m'avez dit que les cellules étaient infectées.
Eem, belki de yaya gitsem daha güvenli olur.
Je devrais peut-être y aller à pied.
- Söylediklerine göre eem artık Newgate de hayat ordudakinden daha iyiymiş.
A ce qu'on dit, on est mieux loti aujourd'hui à Newgate que dans la marine.
- Bana kalırsa, eem... - Böyle korkunç bir dünyaya bir çocuk getirmek daha büyük bir günahtır
A mon avis, exposer un enfant à ce monde cruel est peut-être pire péché.
- Problem değil, eem siz gayet iyi görünüyorsunuz.
Ne vous inquiétez pas. Vous n'avez sûrement rien.
- Bir arkadaşı vardı, eem... sinirli biri.
Il était accompagné. Il faisait... cette taille. Par un homme mal à l'aise.
Sizler beni öyle yaptınız ki incir çekirdeğini doldurmayacak şeyler söyleyebilirim fakat, eem, şampanya bana cesaret verdi,
Vous me donnez envie de dire... Ce que j'ai à dire serait mieux dans une carte de voeux, mais... le champagne m'encourage, alors...
Ve, eem, Dan... Seni daha önce Livia ile birlikte olduğun kadar mutlu görmemiştim ve şimdi, onunla beraber olmak mutluluğunun nedeni.
Dan, je ne t'ai jamais vu aussi heureux et maintenant que je vois Livia je sais pourquoi.
Eem, eğer o Pam'e dokunursa, Bende onun yüzünü karıştırıp şaşırtacağım.
S'il touche Pam, je vais troubler et déboussoler son visage.
Eem, biraz daha kendisine ait... eklemek istediğin bir şey var mı diye soracaktım.
Voudriez-vous... ajouter quelque chose pour la personnaliser?
Aa o... eem şey, o...
Elle, uh... Elle est, um...
Eem, daha değil.
Um, pas complètement.
- Tony, Martinez, Hayat Parsa'nın KU'su.
Martinez est une EEM sur Hayat Parsa.
KU, "Konunun Uzmanı" nın kısaltılmışı.
EEM pour "Expert En la Matière".
- Eem... bu Mr Lovett mı?
C'est M. Lovett?
- Sadece, eem... 10 saniyeye daha ihtiyacım var. - Bir tane daha taş olabilir.
Quelques secondes encore, si jamais il en a un autre.
- O şey, eem...
C'est que...
- Şöyle, eem bu boylarda ee, bir düşüneyim.
Attendez voir.