Emer traduction Français
209 traduction parallèle
O Nosferatu ki, gece olunca pençelerini kurbanlarına geçirir ve onların kanlarının cehennemî iksirini emer.
La nuit Nosferatu enfonce ses dents dans ses victimes et est nourri par le sang, qui est un élixir infernal de la vie.
O Nosferatu ki, gece olunca pençelerini kurbanlarına geçirir ve onların kanlarının cehennemî iksirini emer.
La nuit Nosferatu enfonce ses dents dans ses victimes, et se nourrit de sang, qui est un élixir infernal de la vie.
Bu yüzden de yalancı meme veya başparmağını emer.
Il suce un faux tétin, ou bien son pouce.
Borsanın bir üyesi olarak konuşacak olursam ben bir kamışla beyinlerini emer dul ve yetimleri satar ve Güney Amerika çinkosuna girerim.
En tant que membre de la Bourse, je leur viderais la cervelle avec une paille je vendrais la veuve et l'orphelin et j'investirais dans le zinc.
Kan. Her ay 1 litre emer benden.
Elle me prend un litre par mois.
"Baş parmağını mı emer?"
"ll suce son pouce?"
Solucanlar kötü kanı emer.
Ces vers la nettoieront.
Beyin dalgaları ile beslenir. Canlıların konuşma merkezlerinden yaydıkları tüm telepatik bilinçaltı frekanslarını emer ve onlardan bir matris oluşturarak beyninize yollar.
Il se nourrit des ondes d'énergie du cerveau, absorbant toutes les frequences inconscientes et alors excrète télépatiquement une matrice formée à partir de la fréquence consciente et des signaux nerveux émis par le centre de la parole du cerveau.
Karım Carmelita emer.
Ma femme Carmelita va la sucer.
Çünkü bunu yapmazsan göğsüne tırmanıp üstüne oturur ve tüm nefesini emer, işte böyle.
Sinon, ils s'installent sur ta poitrine et aspirent tout ton souffle, comme ça...
O zaman bütün kasabanın kanını emer.
Alors il pourra sucer le sang de toute la ville.
Eğer kaçmazsan, hayatının son damlasına kadar emer.
Si vous ne vous enfuyez pas, elles suceront tout votre sang.
Çekilin yoksa bu kahrolası orospu çocuğu..... ölene kadar bunu emer!
Ou je jure que cet enculé de merde... le sucera jusqu'à en crever!
Triktiklorat, magnezyumu emer.
Oui, ça bouffe le magnésium.
Aynı annesinden emer gibi, geminin enerjisinden besleniyor.
Elle se nourrit de notre énergie comme de celle de sa mère.
- Tuz emer misin?
- Un bâton de sel?
Ve onları emer.
Et il les absorbe.
Cep, içine giren her şeyin... elektromanyetik enerjisini emer.
La poche absorbe l'énergie électromagnétique de tout objet qui y pénètre.
Güçlü olan fetüs diğerini emer ve tek çocuk olarak doğar.
Le foetus le plus fort absorbe le plus faible, et est le seul enfant à naître.
Onu öper misin yoksa emer misin?
Est-ce que tu l'embrasserais d'abord ou tu le sucerais tout de suite?
Kuru hava her nefes alışta nemi emer ve aynı zamanda onları öksürtür.
L'air sec aspire l'humidité de leur respiration, et les fait tousser.
Boynuna sarmısaktan bir kolye taksan bile yanına gelir ve kanını emer!
Mettez-vous un collier d'ail et ces enculeurs vont vous... défoncer... la turbine à chocolat en vous suçant le sang.
Kötü resimler nesnelerdeki hayatı emer kurutur Çünkü nicelikleri noksandır.
Les mauvaises peintures puisent la vie hors de leurs objets parce qu'elles manquent de cette qualité.
Kindestod, avını hareketsiz bırakmak için üstüne oturur ve sonra yavaş yavaş yaşam gücünü emer.
Le Kindestod se rassasie en clouant sa proie au sol et en s'asseyant dessus. Puis il aspire lentement sa vie.
"Javna gençlerin hayat enerjisini emer, her hafta beslenir."
"Javna se nourrit une fois par an, " en volant la force des jeunes. "
Evet. Diğer insanlara şeyimi emer misiniz diye soruyor musun, sen de yok mu?
Les passants te demandent de les sucer parce que t'as une bite?
Benim vücudum normal bir insanınkinden daha çok acı emer.
Mon corps absorbe bien plus de douleur qu'un humain normal.
Açarsın ve radyasyonu sünger gibi emer.
Ca pompe Ies radiations comme une eponge.
Flax'ın yapısı bize ulaşamadan ışığı emer. İşte böyle serseri bir şey.
Le Flax absorbe la lumière avant qu'elle puisse nous parvenir, une vraie plaie ce truc-là.
Işığı mı emer?
Il absorbe la lumière?
Serpiştir biraz. Nemi emer.
Saupoudre-t'en les jambes.
Karının şeyini emen, her şey emer diye düşünürler.
Ils pensent que si tu lèches une chatte, tu lèches tout.
Mutantların ise bir süre için yeteneklerini emer.
Dans le cas des mutants, elle absorbe leurs dons un moment.
İnsanlardan sahip oldukları yaşam gücünü emer.
Il suce la force vitale des gens.
Sadece olduğu gibi emer.
Il absorbe tout.
" Gerçek gölgede kalamaz çünkü günesi bir sünger gibi emer,
" La vérité ne fait pas d'ombre car elle se regorge de soleil comme les éponges.
Ucuz ve madeni, yağlı bir metal parayı emer gibi?
Est-il ordinaire et métallique, comme si on suçait un sou gras?
Kan Mağarası gücünü emer!
La Grotte Sanglante va aspirer ton épée!
Parazit yediği her şeyi emer.
Il absorbera tout ce qu'elle mange.
İki dakika içinde 40 GB'ı emer.
- 20 giga / minute.
O da etrafındaki hücreleri bozar, pire bunları emer ve ardında kırmızı, kaşındıran bir şişlik bırakır.
ce qui fait éclater les cellules avoisinantes, permettant à l'aoûtat de les sucer en laissant derrière lui un bouton rouge qui démange.
Mideyi kaplar ve pislikleri emer.
Le pied pour un passeur qui traverse le pays.
Bu kâğıt, bluzdaki bütün yabancı maddeleri emer.
C'est prêt. Ce papier a dû absorber tous les corps étrangers.
Bu talaş hız trenindeki kusmukları emer.
Cette sciure absorbera le vomi sur les montagnes russes.
Böylece makarna sosu emer, sadece kaplanmaz.
Comme ça, les macaronis absorbent la sauce au lieu de pas se mélanger.
Sadece dişi sinekler kan emer.
Les moustiques femelles te sucent le sang.
60 metre içindeki bütün sesleri iptal eden bir ses sinyalini emer.
Il émet un son de phase opposé à celui à éliminer à 60 m à la ronde.
Vampir, avcıyı öldürür. Kanını emer. Dişlerini kemiklerine batırır.
Le vampire tue la tueuse, suce tout son sang, et se cure les dents avec ses os.
Ve elektrikli süpürge süperdir çünkü emer.
Et les aspirateurs... aspirent!
Orada biriken kanın hepsini emer... ve kangren olmasını önlerler.
Elles aspirent le sang usagé : plus de risque de gangrène.
Sonsuz yaşamı emer.
Il aspire la vie éternelle.