Emu traduction Français
550 traduction parallèle
Bu sabah bana gönderdiğiniz küçük Noel ağacını aldığımda gerçekten çok duygulandım.
Ce matin quand j'ai recu votre arbre de Noel, j'ai ete tres emu.
Cazibenizden çok etkilendim hanımefendi.
votre sermon m'a emu.
Bekle de gör.
Un jour, Londres luira de lampes à incandescence et sera si belle que même vous en serez ému. Et attendez.
Senin saçmalıklarınla ilgilenmiyorum.
J'ai peur de ne pas être ému par vos caprices.
Ţimdiden taţýndýđýn için heyecanlandým, o kadar.
C'est que je suis ému de te savoir là.
Küçük köpeğin hikayesi duygulandırdı mı?
Il vous a ému avec son mélo?
- Çok duygulandım.
- Je suis tout ému.
- Çok etkileyici!
- J'en suis.. .. tout ému!
Netice olarak, analar babalar ayaklandı.
Tout le monde s'en est ému.
Hiç bu kadar duygulanıp, davranışlarım etkilenmemişti.
Pardonnez-moi, mais cela ne m'arrive jamais d'être ému comme je le suis.
Yüklenip, "bayağı" şeyler söylemeye devam edersiniz : Elmaslar, atlar, kayış, yulaf, sonra da koşum takımı.
- C'est ça, et vous parlerez seul. Et comme vous êtes ému, vous direz encore des banalités. Les diamants, les chevaux, la bricole, l'avoine et puis le harnais, la grande vie, quoi!
Bir şekilde beni etkiledin.
Tu m'as ému.
Ben de öyle. İçinizi ısıtıyor.
Moi aussi, j'ai été ému.
- Hem de nasıl, efendimiz. - Zehir lafı edilir edilmez.
Le poison... l'a ému.
Bayanlar baylar, bir şey söyleyemeyecek kadar heyecanlıyım.
Je suis beaucoup trop ému pour faire un discours.
Öyle heyecanlandım ki! Hiç övülmemiştik.
Je suis tout ému.
Şu bebek onu pek etkiledi.
Ce bébé l'a profondément ému.
- Çok naziksiniz efendim. Külçe Ofisi'ni hep en mutlu anılarla hatırlayacağım.
Je garderai un souvenir ému du cher service des lingots.
Afedersin patron, akıl edemedim. Biraz canım sıkkın.
Je suis trop ému pour réfléchir.
Ben bu yüzden onun yakınına taşındım.
Il m'a tellement ému.
O günden beri inanırım ve heyecanla düşlerim. Bu dünyayı terkedince kalbim sıcak kalacak.
Ainsi depuis, moi je suis ému par anticipation, de savoir que quand je mourrai...
henüz öldüğünde yüzüne bakıyorum... ve gözyaşlarına boğuluyorum.
Pourtant, devant ce visage glacé, j'ai été ému jusqu'aux larmes.
Sizler gibi olsam, yumuşatırdınız beni.
Je serais ému, si j'étais vous.
Ama kendini toparlamalısın.
Moi aussi cela m'a ému. Mais vous devez vous reprendre.
Duygulandım, etkilendim.
Je suis ému, je suis enchanté.
- Ben dokundum ama.
Je suis ému.
Hayır. Dediklerini Usugumo'yla ilgilenirken düşüneceğim.
Ému par vos paroles, je vais voir Usugumo.
Heyecanlı mısın?
Alors? Pas trop ému?
Ne tuhaf. Böyle etkileneceğimi sanmazdım.
Je ne m'attendais pas à être si ému.
Bir kağıt kadar beyazdır hep. Aynı zamanda da dalkavukluk kurbanı, minnettar ve çocuksu derecede alıngandır.
Pâle comme un hareng, bien qu'un peu flatté, très ému, et sentimental comme pas un.
Dostlar. Kalbim, Pickett'a tekrar hoşgeldin demekten başka bir şey söyleyemeyecek kadar dolu.
Je suis trop ému pour dire autre chose que :
Misafirperverliğiniz beni mütehassıs etti.
Je suis ému par cette chaleureuse hospitalité.
Ben hâlâ tesiri altındayım.
J'en suis encore ému.
Ne Shakespeare ne de Washington işime yaradı.
Shakespeare m'a pas ému plus que Washington.
Çok dokunaklı.
Je suis ému.
Üzücü hikaye.
C'est triste et je suis tout ému!
Corona umurumdaymış gibi davranmayalım. Bir pilotun ölümü seni asla etkilemez.
Tu te fiches de Corona, la mort d'un pilote ne t'a jamais ému.
Çok duygulandım.
Je suis ému.
Biliyorsun, zavallı şey çok sarsılmış durumda.
Il était si ému, le pauvre.
Büyük Atlantik'ten mavi Pasifik'e kadar... cesur Amerikan erkeklerinin... yüreğini hoplatan pozlar.
Les mêmes poses qui ont ému le cœur de tous les Américains au sang chaud, de la côte Atlantique à celle du Pacifique.
Ben, onun öylece masum yatak odamızda beklemesinden çok etkilendim.
Elle m'a attendu dans la chambre avec un air candide qui m'a ému.
Gerçekten, şimdi bile, bunları konuşmak,
Même maintenant, en vous parlant, franchement, je suis ému,
Evet, nereyse ben bile ağlayacaktım.
et c'est vrai que... moi aussi, j'étais ému.
Üniforma giyiyorlar. Kırmızı... İngiliz...
Je ris parce que je suis si ému.
Kesinlikle hayır. Hatta beni etkilediniz.
Je dirai même que vous m'avez ému.
Evet, etkilendim.
Et oui, ému!
Kendisi, isteğini oldukça hayranlık verici buldu ve görüşmek için bir an önce huzurunu götürülmeni istemekte.
Notre jeune maître, ému par votre courage, désire vous voir.
Kalbimi bir liseli oğlan gibi çarptırıyorsun.
Je suis ému comme un collégien!
Bunlar beni hep etkiler.
Je suis toujours ému.
Hatta, sahibiyle aynı ülkeden olduğumuzu öğrendiğimde ne kadar etkilendiğimi hatırladım.
J'ai été ému quand j'ai su que le compositeur était un de mes compatriotes.
Çok etkilendim.
Je suis très ému, Mademoiselle.