Enchanter traduction Français
67 traduction parallèle
Cadılar genellikle konseylerde buluşurlardı ve toplantılarından sonra, örneğin, bir ağıla sinsice girip bir ineği büyüleyebilirlerdi.
Les sorcières se réunissent en conseils. Après le rassemblement elles pourraient, par exemple, s'introduire dans une grange et enchanter une vache.
Sanık, yargıç içeri girerken büyü yapamasın diye arka taraftaki işkence odasına götürüldü.
L'accusée est entraînée hors de la chambre de torture, pour ne pas enchanter le juge en entrant.
Bir çok kadın evlilerin yatağına bağlama büyüsü yaptıklarını itiraf ettikleri için yakıldı.
Beaucoup de femmes ont été brûlées pour avoir admis enchanter le lit conjugal "en attachant des noeuds!"
"Bu güzel gösteriyi ta New York'tan sırf sizin muhteşem şehrinizde oynamak için getirdim."
J'amène ce spectacle de New York juste pour enchanter votre ville merveilleuse.
- Heyecanlı değil misin?
- Ça doit vous enchanter?
- Bu konu seni memnun etmemiş gibi.
- Ça n'a pas l'air de t'enchanter.
Nihayet ona kavuştuğum yüz idi. Ellerim ve ceplerim küpeler, kolyeler ve onun narin kolları için bileziklerle doluydu. Onu cezp edip mutlu etme adına yabancı topraklardan getirdiğim yadigârlar.
J'étais enfin revenu vers elle, chargé de colliers, de bracelets pour ses bras délicats, de souvenirs de pays lointains, pour l'enchanter.
- Bu seni mutlu ediyordur.
Cela doit t'enchanter!
Pek hevesli değil gibisin.
Ça n'a pas l'air de vous enchanter.
Sevecektir.
Ca va l'enchanter!
Şimdi Irina bize harikulâde zihin okuma şovunu sunacak.
Irina va nous enchanter ce soir avec son merveilleux numéro de télépathie.
Bu dünyaya milyonlara heyecan vermek için gönderildim.
Ma destinée sur Terre est d'enchanter des millions de gens.
Öyle diyorsan öyledir. Bundan pek memnun gibi görünmüyorsun. Bilakis.
- Si, puisque tu le dis, mais ça n'a pas l'air de t'enchanter.
Kütüphaneye gideceğimizi öğrenene kadar bekle. Çok heyecanlanacak.
Ça va l'enchanter d'aller à la bibliothèque...
Enchanter! ABD Sahil Koruma!
Enchanter, ici les garde-côtes des États-Unis.
Eminim, onları görmeye can atmıyorsundur.
Ça ne doit pas t'enchanter.
Şimdi de seni sallayacak...
Il va nous enchanter encore...
Pekala... Sıradaki şarkıyla bizi kim onurlandıracak?
Maintenant... qui va nous enchanter avec la prochaine chanson?
Tahmin ederim bundan pek memnun değilsindir.
Tout ça ne doit pas vous enchanter.
Verdiğim cevaplardan memnun kalmamış gibisiniz.
Mes réponses n'ont pas l'air de vous enchanter.
Efsun için daha erken gelebilirdik.
Je l'ai fait enchanter.
bunu o kıızn gözlerinde gördüm.
Tu sais enchanter une femme.
Evet. "Kızlar'Gecesi," ki içinde Yarasa Kız ve Süper Kız kötülükle savaşmak ve Seth Cohen'a zevk vermek için bulunuyor.
Oui. "La soirée entre filles" dans lequel Batgirl et Supergirl font équipe pour combattre les forces du mal et pour enchanter Seth Cohen.
Tam bir iki yüzlüyüm aslında. Burada lanet bir hadım gibi oturuyorum. Akşam yemeğine gelecek misafirleri memnun etmek için peçeteden hayvanlar yapıyorum ve gelmiş sana nasıl gururla açığa çıkacağını söylüyorum.
Tu sais, je ne manque pas d'air, assis ici comme un putain d'eunuque, à faire des animaux avec des serviettes pour enchanter les invités de ton dîner et je te dis de te dévoiler et d'être fier.
Bu subaylardan biri Lise'i etkilemeye çalışsa bile onun aklını başından sonsuza kadar alabilecek tek insan bendim.
Je savais que n'importe lequel de ces officiers pouvait courtiser Lise... mais moi seul étais capable de l'enchanter.
Sesin pek de coşkulu çıkmadı.
Ça n'avait pas l'air de l'enchanter.
Adamın yakalandığına pek sevinmiş görünmüyorsun.
Ça a pas l'air de t'enchanter qu'ils l'aient attrapé.
Büyülenmene izin ver
Laissez-vous enchanter
Elit kesimi etkilemek zorundasın.
Tu fréquenteras du beau linge, tu devras les enchanter.
- Açıkça belli ama bu aralar pek de.. ... mutlu görünmüyorsun.
- J'enfonce des portes ouvertes, mais ça a pas l'air de t'enchanter d'être dans le coin.
Listede, görünce pek de mutlu olmayacağın bir isim var.
Il y a un nom qui ne va pas t'enchanter.
Büyü yapıldığı takdirde, beyne girip kurban ölene kadar onu kemiren bir böcektir.
On peut les enchanter pour entrer dans le cerveau, et se nourrir jusqu'à dévorer l'âme de la personne.
Cezbetmek. Büyülemek.
Le charmer, l'enchanter.
Çok mutlu olacak.
Ça va l'enchanter.
Sizinle tanıştığıma memnun oldum, efendim.
Enchanter, Monsieur.
Hep inandım... Buraya gelip sesiyle bizi onurlandıracağına inanıyorum!
J'étais vraiment sûre qu'il viendrait nous enchanter de sa voix!
Bundan memnun değil gibi görünüyorsun.
Ça n'a pas l'air de t'enchanter.
Eve dönecek olmamdan dolayı pek de heyecanlı gözükmüyorsun.
Mon retour à la maison n'a pas l'air de t'enchanter outre mesure.
"Yemeğe kim götürecek, şarap içirecek,"
La séduire et l'enchanter,
Evet, sizler de buraya gelmeme pek istekli değildiniz.
Ma présence n'a pas l'air de vous enchanter.
Bu biraz şey gözükmüyor mu?
Et cela ne semble pas vous enchanter...
- Sesin hiç de mutlu gelmiyor.
Ça n'a pas l'air de t'enchanter.
Sadece üç tane hanımefendi olduğuna göre, hepiniz cazibelerinizi adilane bir şekilde dağıtmak zorunda kalacaksınız. Katılmıyor musunuz, Leydi Mary?
Mesdames, vous allez devoir nous enchanter de tous vos charmes autant que possible puisque vous n'êtes que trois.
N'aber, kızım? Senin gibi bir kadını bekledim Hayatıma girmeni
J'attendais une fille comme toi pour enchanter ma vie
Evet, senin gibi bir kadını bekledim Hayatıma girmeni
J'attendais une fille comme toi pour enchanter ma vie
- Hayatıma girmek istemez misin? - Hayatıma girmek istemez misin?
Viens enchanter ma vie
"Pound Puppies" li ergen oğlanların tüm jenerasyonunu büyüleyeceksin.
Tu vas enchanter toute une génération d'ados avec ces beautés.
Hiç dert etmeyin. Kulaklarınıza ninni gibi gelecek.
Vous en faites pas, ça va enchanter vos oreilles!
Neden şehrin virüslü havasını soluyorsun?
Pourquoi respirer l'air pollué de la ville quand vous pouvez enchanter votre vie avec "Les dunes ensoleillées Relax"
"Enchanter, Mobile".
"Enchanter" de Mobile.
Enchanter!
Vous battez pavillon américain.