Enfer traduction Français
14,652 traduction parallèle
Hareket eden bir araçtan beni iterek cehennemde mi öldürecektiniz?
Jetez-moi d'un véhicule en mouvement seulement me tuer dans un enfer? !
Bunu ne zaman yapacağız?
Quand l'enfer nous qui allons aller ceci?
Onun nesi var böyle?
Que l'enfer est faux avec lui?
- Nedenmiş o?
- Pourquoi l'enfer pas?
Neredesin be Peggy?
Où l'enfer êtes-vous, Peggy?
- Jack, ne yaptığını sanıyorsun?
Mettez à niveau, que l'enfer faites-vous? !
Atlara binin. Cehenneme geri dönüyoruz.
En route, on retourne en enfer.
Cehennemin ikinci katını temsil ediyor eğer düşürsen bayağı ironik.
Ça représente le second cercle de l'enfer. C'est ironique quand on y pense.
Baban cehennemi yaşadı, Egil. Pek çoğumuz yaşadık.
Ton père a vécu un véritable enfer, comme nous tous.
Baglerlar'ı bu sefer ve ebediyen durdurmak için bana yardım edin, böylece bu Kral'ın altında birleşebilelim, ve bu Bagler şeytanlarını cehenneme geri yollayalım.
Aidez-moi à stopper les Baglers une fois pour toutes, pour retrouver la paix sous le règne de ce roi... et renvoyer ces démons de Baglers en enfer.
Her anımızın gidişatı bu kadar rizikoluyken senin veya herhangi birinin böyle bir karar verebilecek sağlamlıkta taşak taşımasına hayretler içinde bakıyorum.
Étant donné la précarité de la situation sur l'enfer du dimanche, je suis sur le cul que toi ou quelqu'un d'autre ai eu les cojones de faire quelque chose comme ça.
Başkan bile olabilirdim ama yine de kendimi hapsolmuş gibi hissederdim.
Je pourrais être président, je serais toujours bloqué entre les cieux et l'enfer.
Ne yıldı ama.
C'était une année d'enfer.
Kendi cennetimizi de cehennemimizi de kendimiz yaratırız.
Nous créons notre propre paradis... et notre propre enfer.
Aramızdaki şey çok eğlenceliydi ama vadesini doldurdu, değil ml?
C'est fait. Ce fut un enfer de beaucoup de plaisir, mais il est son cours, ne l'a pas?
Sen iyi birisin, Bryan ama işleri kendi bildiğin gibi yaptığında çok daha iyi yapıyorsun.
Vous savez, vous êtes un bon gars, Bryan, mais vous allez faire un enfer de beaucoup mieux quand vous êtes votre propre homme. [Porte ouvre]
Cehennemdi gibiydi, ama kurtuldum!
Il était l'enfer, mais je survécu!
- Yok öyle bir dünya.
Tu es comme l'enfer.
Burası cehennem.
C'est l'enfer.
Cehennemin kapılarının menteşelerini sök.
Ouvrir les portes de l'enfer.
Seni cehennemin dibine kadar takip etmeye gönüllü olan insanların olması nasıl bir şey hiçbir fikrin yok!
Vous n'avez aucune idée de ce que c'est d'avoir des gens prêts à vous suivre jusqu'aux portes de l'Enfer!
Sara hayata geri döndüğünde cehennemi yaşadı resmen. Ben de Sara'nın insan tarafını Lazarus Çukuru'nun karanlığından kurtarabileceğini umuyordum.
Sara a vécu l'enfer quand elle a été ressuscitée, et j'espérais que vous seriez en mesure de... amadouer son coté humain de l'obscurité du Puits de Lazare.
"Nerede diğer insanlar"
"L'enfer, c'est les autres."
Oyundaki üç karakter de cehennemdeydi.
Les trois personnages sont en enfer.
İşte bu kulağa cehennem gibi geliyor.
On dirait l'enfer.
Ve sana beş yıl boyunca işkence eden, hayatını cehenneme çeviren insan için, üzgünmüşüm gibi davranmayacağım. Öldüğü için üzgün olduğumu söylemeyeceğim. 'Çünkü değilim.
Je vais pas prétendre être désolé que celle qui a fait de ta vie un enfer, qui t'a tourmentée cinq ans après, je dirais pas être désolé qu'elle soit morte car c'est faux.
Canın cehenneme!
Allez à enfer!
Ne oldu?
Que l'enfer s'est passé?
Bu ne böyle?
Que l'enfer est-ce que c'est?
Ne oluyor?
cela qui l'enfer?
Harry, böyle bir yerde nasıl bulacağız onu?
Harry, comme l'enfer est nous qui allons la trouver ici?
Ne oluyor?
Que l'enfer?
Vincent gerçekten çok şanslı bir adamdı.
Vincent était vraiment... un enfer d'un homme chanceux.
Ki bu yüzden cehennemde yanacaksın.
Lequel est pourquoi vous allez brûler en enfer.
Korkunç bir fırtına yaklaşıyordu ve hepimiz onun ortasında kalacaktık.
Une tempête était sur le point d'arriver et on allait tous vivre l'enfer.
Babamı cehenneme gönderirken de kahkahalar atacağım.
J'enverrai mon père en enfer, et je rirai de le voir mourir.
Cehennem ateşinde kavrulacağım ben.
Je suis condamné aux flammes de l'enfer.
Tövbe edeceksin. Yoksa seni ellerimle cehenneme gönderirim.
Tu te repentiras... ou je t'enverrai moi-même en enfer.
Cehenneme aidim ben.
Et ma place est en enfer.
Senin cehennemle işin bitmiş olabilir ama cehennemin seninle olan işi bitmedi.
Tu en as peut-être fini avec l'enfer, mais l'enfer n'en a pas fini avec toi.
- Cehenneme kadar yolun var.
Va en enfer.
Cehenneme kadar yolun var demiştin ama oraya uğramayayım şimdilik.
Je l'ai considéré comme votre suggestion de l'enfer, mais je pense que je vais lui donner une miss pour le moment.
Biri kızımı bu cehennem çukurundan uzaklaştırabilir mi lütfen?
Quelqu'un pourrait sortir ma fille de cet enfer?
Adımda "Cehennem" kelimesi geçiyor.
J'ai le mot enfer dans mon nom.
"Cehennem'in kalbinden, seni bıçaklıyorum."
"Du cœur de l'Enfer, je te frappe."
Lanet olası bir partiye benziyor.
On dirait une fête d'enfer.
İşlediğiniz her günah için küçük bir cehenneminiz oluşur.
Chacun de tes pêchés aide à créer ton petit enfer personnel.
Yok artık!
Enfer sanglant!
- Asla tamir etmeyiz.
L'enfer que nous voulons. Shh.
Nüfuzlu biri.
Elle est un symbole de l'enfer, John.
Cehennem.
Enfer.