Evlâtlık traduction Français
53 traduction parallèle
Eyalet, Ellen Harland'ın 5 eylül günü öğleden sonra annesi ve evlâtlık kız kardeşiyle gittiği piknikte zehirlenme sonucu öldüğünü kanıtlayacak.
Le ministère public prouvera que le 5 septembre... à un pique-nique entre Ellen Harland, sa mère et sa sœur adoptive... Ellen a trouvé la mort suite à un empoisonnement.
Doktor, on beş yaşındayken aileme, evlâtlık olduklarını söylemem gerekti.
Puis, à 15 ans, j'ai dû annoncer à mes parents qu'ils étaient adoptés.
Boğuluyorum! Bir İsviçre peyniri ve altı evlâtlık çocukla yaşamak.
Adieu, ma jeunesse!
Evlâtlık bir Bundy olabilir miyim diye soracaktım onlara.
Je voulais leur demander si je pouvais être un Bundy adopté.
Çok sık olmazdı. Olduğu zaman da, evlâtlık verdirirdi.
C'était rare mais quand ça arrivait il s'arrangeait pour le faire adopter
Peki ya evlâtlık vermek istemezsen?
Mais si on voulait pas?
Eskiden evlâtlık ajansında çalışırdı.
Elle travaillait à l'agence d'adoption.
Bebeğini evlâtlık verdiğinden bir kaç hafta kadar sonra ajansa gelmişti.
Elle est revenue à l'agence quinze jours après avoir abandonné son bébé.
Özellikle de, çocuğunu evlâtlık verdiği için suçluluk duyan bir anne ise.
Surtout une mère qui se sent coupable d'avoir abandonné son bébé.
Evlâtlık ajansında çalışan birisi tarafından dolandırıldı.
Elle s'est fait berner par la fille de l'agence.
Evlâtlık ajansındayken bunun çok iyi bir fikir gibi geldiğini biliyorum, tamam mı?
Je sais que ça semblait être une bonne idée, à l'agence d'adoption.
Evlâtlık olarak alan ailenin, onu hiçbir sebep göstermeksizin karantinaya geri verdikleri yazılı.
Son dossier dit que ses parents adoptifs l'ont ramenée sans donner de raison.
En azından, evlâtlık verilip verilmediğini söyleyebilir misiniz bana?
Pouvez-vous au moins me dire si elle a été adoptée?
Yani benden evlâtlık olup olmadığınızı öğrenmemi istiyorsunuz.
Donc vous voulez savoir si vous avez été adopté ou non.
Evlâtlık verilmeyi bile istemiyordu.
- Il ne veut pas être adopté.
Bir dakika, evlâtlık olduğumu mu söylüyorsun?
Vous voulez dire qu'on m'a adoptée?
Michael kızkardeşinin evlâtlık olduğunu öğrenmişti.
Michael venait de découvrir que sa sœur avait été adoptée.
Ve Michael, evlâtlık mevzusu hakkında annesiyle yüzleşti.
Et Michael parla de l'adoption à sa mère.
Neden insanlara evlâtlık olduğunu söylemedin?
Pourquoi avoir caché son adoption?
Tabii yeğeninin kız arkadaşıyla çıkmak ve evlâtlık kızkardeşine asılmak dışında...
À part se taper la copine de son neveu et frapper sa sœur adoptive.
Evlâtlık.
Adoptif, oui.
- O evlâtlık değil Paulie.
- Elle est pas adoptée, Paulie. - Je plaisante.
Küçük bir kız evlâtlık edinmişti.
Il venait d'adopter une petite fille.
Geçen haftaki seansımızdan sonra Luke ve ben Oliver'ı yemeğe götürdük ve bizden istediğin gibi evlâtlık alma konusuyla ilgili her şeyi ona açıkladık.
Après notre dernière séance, avec Luke, on a amené Oliver manger et on lui a expliqué pour l'adoption, comme vous nous l'aviez demandé.
Geçen hafta bana annenlerin evlâtlık bir bebek almayı plânladıklarından bahsettiğini hatırlıyorum Ama sonra bu konu hakkında konuşmayı bırakmışlardı.
La semaine dernière, tu me disais que tes parents prévoyaient une adoption, mais qu'ils avaient soudain arrêté d'en parler.
Evlâtlık alma konusunda anlayamadığın bir şey var mı?
Y a-t'il quelque chose à cet égard que tu ne comprends toujours pas?
Bana da evlâtlık olduğumu söyleyeceklerini sandım.
Je croyais qu'ils allaient me dire que moi aussi, j'avais été adopté.
"Senin annen çok zayıf ve güzel, sen evlâtlık olmalısın."
"Ta mère est mince et jolie. T'as dû être adopté."
Evlâtlık olabilirdim.
Ce serait possible.
Keşke evlâtlık olsaydım.
J'aimerais avoir été adopté.
Belki de evlâtlık vermeliyim.
Je devrais peut-être le faire adopter.
Alexa ve ben bu aralar, evlâtlık edinmeye çalışıyoruz.
Alexa et moi... on règle la garde de notre fils.
Seni kızıl kafalı evlâtlık seni. Ve sen, sikik! Ödeleğin tekisin, ahbap.
Les rouquins, ça a toujours été des lâches.
Evlâtlık olduğumu neden söylemediniz?
Pourquoi ne m'avez-vous pas dit que j'étais adoptée?
Evlâtlık edinmişler beni.
Ils m'ont adoptée.
Beni evlâtlık edinmişler çünkü öz annem beni düşürmeye çalışmış.
Ils m'ont adoptée parce que ma mère a tenté de m'avorter.
Bakın, Mobile'ye gitmeye çalışıyorum çünkü evlâtlık olduğumu daha geçen hafta öğrendim de.
Je veux aller à Mobile parce que... je viens d'apprendre... que je suis adoptée.
Evlâtlık mısın sen?
Vous avez été adopté?
Evlâtlık olduğumu söylediğiniz zamanki.
Quand vous m'avez dit que j'avais été adopté.
Annem evlâtlık vermiş. Sünnet kâğıtlarını imzaladığımı söylemişti.
Ma mère l'a fait adopter à mon insu en me faisant signer pour la circoncision.
Evlâtlık edinmiş bir babayım.
Le père adoptif.
Ve bir kere o çocuklardan biri oldun mu bir daha asla evlâtlık verilemezsin.
Et quand tu deviens l'un de ces enfants, tu n'est jamais accueilli dans une famille à nouveau.
Bizde evlâtlık sistemine girdik.
Donc on est entré dans le système des familles d'accueil.
Kardeşi ile üç yaşına basmadan hemen önce evlâtlık verilmiş.
Il a été placé pour l'adoption juste avant que son frère et lui n'aient trois ans.
Evlâtlık verdiği oğluyum.
Jesse Gentry. Je suis celui qu'elle a fait adopter.
Ama evlâtlık verme sabahında, ben... Karar veremedim.
Mais le matin de l'adoption,... je n'avais pas décidé.
IUI, IVF, kıçıma yediğim iğneler, evlâtlık edinme memurları her ay başka bir başarısızlık yani.
Cinq ans! Insémination artificielle, FIV, des radiologies, agences d'adoption, Juste un mois de chagrin après un autre.
Beni evlâtlık olarak alan ailem hakkında niye hiç soruşturmadın?
Pourquoi ne m'as tu jamais rien demandé sur ma famille adoptive?
Sadece benim yaptıklarımı izle. Bu senin evlâtlık görevindir.
Obéis aux ordres et à mes désirs.
Kendisi evlâtlık kızımdır.
C'est ma fille adoptive.
Evlâtlık verirsin.
Fais-le adopter.