Excite traduction Français
4,444 traduction parallèle
- Çok seksi.
- Ça m'excite.
Erkeklerin zaferlerinden bahsetmeleri beni azdırıyor.
Ça m'excite quand les hommes parlent de leurs conquêtes.
Çünkü beni azdırıyor.
Parce que ça m'excite.
Ülserim ortalığı yeterince ayağa kaldırıyor.
Mon ulcère s'excite bien assez comme ça.
Çok heyecanlanıyorlar sonra.
Ça les excite de trop.
Raj gibi konuşunca tahrik mi oluyorsun?
Ca t'excite quand tu entends Raj?
Annem sebepsiz yere beni çıldırtıyor.
Maman s'excite sur moi sans raison.
Çok iyi bir sebeple çıldırtıyorum.
Je m'excite pour une très bonne raison.
O beni çıldırtıyor, ben onu değil.
C'est lui qui m'excite, je ne m'excite pas.
Zevkten dört köşe oldukları için Islak Saray diyorum hatta.
Ca les excite tellement que je l'appelle l'Aile Moite.
Böyle serpiştirmek, sana çekici geliyor mu?
- Un brouillard. Ça t'excite? - C'est chaud.
Evet! Bu kadar heyecanlanmayalı o kadar...
J'étais tellement excité d'en être...
Reagan aile hanedanlığını devam ettireceğin için heyecanlı mısın?
Excité de reprendre le flambeau de la famille Reagan?
Sadece bölge savcı yardımcısı, onun Donald Trump'ı gibi yedirip içirebiliyorken, bir mum için heyecanlanmak biraz zor oluyor da.
C'est juste difficile d'être excité par une bougie quand... l'adjoint au procureur peut boire et dîner avec elle comme Donal Trump.
Burada olduğu için çok heyecanlıyım.
Je suis juste excité que ce soit ici.
- Çok heyecanlandım.
- Je suis excité.
Kulübe gelme konusunda heyecanlı gözüküyordu.
Quoi, il était excité de venir au club.
Biliyor musun, bu konuda daha heyecanlı olursun sanmıştım.
Tu sais, je pensais que tu serais plus excité à ce sujet.
Yalnız kaldığında, azdığında oynayacağın bir oyuncak değilim!
Je ne suis pas un jouet avec lequel tu peux t'amuser quand tu t'ennuies que tu es seul ou excité!
O parti için çok heyecanlı.
Il est excité à propose de ça.
- Ne senin, ne de babanın kuklası olma niyetinde değilim.
Je ne suis pas excité à l'idée d'être un pion que ce soit pour toi ou pour ton père.
Daha azgın ol.
Plus excité.
Daha azgın mı?
Plus excité?
Daha azgın oluyorsun, kardeşim. Tıpkı yaşlı çingene kadının dediği gibi!
Tu deviens plus excité mon frère, exactement comme la vieille bohémienne l'a dit.
Ve ben de size etrafı gezdireceğim için çok mutluyum.
Et je suis excité de vous faire visiter.
- Evet. Çok heyecanlı görünüyordu.
- Oui, il semblait très excité.
Donnie Wahlberg ile aynı doğum gününü paylaştığımızı öğrendiğimden beri bu kadar heyecanlanmamıştım.
Je n'ai pas été aussi excité depuis que j'ai découvert que Donnie Wahlberg et moi partageons le même anniversaire.
Umarım, geri dönüşün, için heyecanlısındır . yeniden takıma döndüğün için
J'espère que vous êtes aussi excité que nous d'être de retour parmi nous,
Castle, fazla heyecanlanma. Geri dönüyor.
Castle, ne sois pas aussi excité, ça reviens.
Kaydolduğunda da hayli heyecanlanmıştın.
Vous étiez plutôt excité quand vous avez signé.
Çok heyecanlıyım. Ben...?
Ooh, je suis excité...
Son kısmı bilmem ama Emily'yle yeniden birlikte olduğumuz için ne kadar heyecanlı olduğumu inkar etmeyeceğim.
Je... je ne sais pas pour ça, mais, je ne nierais pas que je suis excité de me remettre avec Emily.
Şu anda heyecanlı değil.
Il n'est pas excité là.
Bir gün okuldan kaçıp onlarla tanışacağım için ne kadar heyecanlı olduğumu hatırlıyorum...
J'ai séché les cours un jour, et... Je me souviens, j'étais vraiment excité de les rencontrer.
- Çok heyecanlıyım efendim.
- Madame, je suis si excité.
Lolipopuna kavuşacağın için heyecanlısındır.
Tu dois être excité d'avoir cette sucette.
Herkes eğlence için heyecanlı mı?
Alors, tout le monde est toujours excité pour la grosse fiesta?
Bunun için çok heyecanlıyım.
Oh, je suis super excité pour ça.
Başka birinin yaşadığı talihsiz bir olay sana heyecan veriyor.
Tu es très excité à propos de la malchance d'un autre.
Ameliyathanenizde olacağım için heyecanlıyım.
Je suis très excité d'être dans votre bloc.
Çok heyecanlıyım.
Je suis trop excité!
Bundan daha fazla heyecanlı olamazlardı.
Donc, ils étaient, ne pouvait pas avoir été plus excité.
- Heyecanlı mısın?
Obtenez-vous excité?
Wilfred bayağı özlemiş bizi.
Wilfred est excité de nous voir.
Okula dönme konusunda çok heyecanlıydın oysa.
T'étais tellement excité de retourner à l'école.
Onunla yaşama konusunda ne kadar hevesli olduğunu biliyorum bu yüzden senin için endişelendim.
Je sais que tu étais excité d'aller vivre avec lui, alors j'étais inquiète pour toi.
Kasabadaki azgın denizciler için heyecan yapmış.
Tout excité par les marins portés sur la chose en ville.
Senin demoların ve Rayna Jaymes albümlerinin hepsi peynir ekmek gibi satıyor. Bu... Bu en heyecanla beklediğim toplantıydı.
Entre votre démo et le fait que le disque de Mme Jaymes se vend bien, c'est l'entretien pour lequel j'étais le plus excité.
Highway 65 ve Edgehill şirketleriyle çalışacağım için çok heyecanlıyım.
Je suis vraiment excité de travailler avec Edgehill et Highway 65.
Babam, taburundaki diğer adamlarla birlikte yürüyordu ve heyecanlı olduğu söylenebilirdi.
Et quand mon père est sorti avec tous les autres gars de son bataillon, on voyait qu'il était excité.
Tahrik olduğumda "Yahtzee" derim.
Je dis "Yams" quand je suis excité.