Exeter traduction Français
145 traduction parallèle
- Ben Exeter.
- On m'appelle Exeter.
Bu Exeter her kim ise, ondan hoşlanmadım.
Qui que soit cet "Exeter", je n'ai pas confiance en lui.
Bu Exeter'in ne kadar bilimsel bilgisi olursa olsun o bilgiler ders kitaplarımızda yer almalı.
Les connaissances scientifiques de cet Exeter, devraient être dans nos manuels.
Exeter sizi karşılamamı istedi.
Exeter m'a demandé de vous accueillir.
Sanırım artık Exeter sizi görmek için hazırdır.
Et maintenant, je pense qu'Exeter attend de vous rencontrer.
Exeter, iş verme konularında, pek uzlaşmacı değildir.
Les méthodes d'embauche d'Exeter sont peu orthodoxes.
Exeter, rahatımız veya çalışmalarımız için hiçbir şeyden kaçınmadı.
Exeter n'a pas lésiné sur le confort ni sur l'équipement de travail.
Asansörler, Exeter'in köle bölümüne gider. Laboratuvarlarımız.
Les ascenseurs descendent vers nos laboratoires.
Burası Exeter'in ofisi.
Ici, c'est le bureau d'Exeter.
- Brack, Exeter'in yardımcılarından biri.
- Brack, un assistant d'Exeter.
Anlattıklarınız muhteşem Bay Exeter, ama neden ben?
Ça semble formidable M. Exeter, mais pourquoi moi?
Dikkatli ol. Exeter seni ölümüne çalıştırır.
Attention, Exeter flatte toujours énormément.
Bay Mozart hakkında ne düşünüyorsun, Exeter?
Que pensez-vous de Mozart, Exeter?
Yemek, Exeter, söz verdiğinden çok daha iyiydi.
Oui, en effet. Ce dîner était encore meilleur que vous l'aviez promis.
- Exeter çok güzel bir grup toplamış.
Exeter a formé un brillant groupe. Assurément.
Galiba bu Exeter'in bildiği bir şey.
Il me semblait que cela faisait partie des buts d'Exeter.
Exeter'in sizi çok yormasına izin vermeyin.
Mais avant, un conseil : Ne laissez pas Exeter être trop exigeant avec vous.
Exeter boşa vakit harcamamı istemiyor.
Exeter ne s'attend pas à ce que je perde mon temps.
Yani Exeter'in interocitoru tarafından da görülmemiş oluruz.
Et peut-être aussi des yeux de l'interociter d'Exeter.
Bu da tamam, ama ya ben biraz paranoyak oldum ya da Exeter'in kedisi, dillerinizi koparmış.
Ça ne me dérange pas, mais soit je suis cinglé, soit Exeter vous tient sous pression.
Her zaman, Exeter'in güneş lambalarının altında birkaç dakika geçirme ihtimali var.
Vous auriez pu être passé sous une des "lampes à bronzer" d'Exeter.
Exeter kim için çalışıyor?
Pour qui Exeter travaille-t-il?
Exeter, atomik enerji için yeni kaynaklar bulmaya çalışıyor.
Exeter essaie de trouver de nouvelles sources d'énergie atomique.
Siz doktorların Exeter için çalışmasını garipsemiyorum.
Je ne vous reproche pas d'être excités de travailler pour Exeter.
Exeter, bir haberleşme cihazına neden yok edici bir ışın koyuyoruz?
Dites-moi, Exeter. Pourquoi un dispositif de communication... devrait-il être équipé d'un rayon destructif?
- Bunlar da Exeter ve Brack'in portreleri. - Şeyi fark ettiniz mi - -
Voici les portraits d'Exeter et Brack.
Exeter malzemeler için bunu burada tutuyor.
Exeter le garde ici pour le personnel.
Exeter, güç olarak ne kullanıyorsun?
Exeter, qu'utilisez-vous comme carburant?
Hoş geldin, Exeter.
Bienvenue, Exeter.
Hâlâ bu Dünyalı yaratıkların, özgür iradeleri olması konusunda ısrar ediyor musun, Exeter?
Insistez-vous toujours, Exeter, pour qu'on libère l'esprit de ces créatures terriennes?
Geri çekil, Exeter.
Éloignez-vous, Exeter.
Exeter, bu tüpler, bize ulaşmasını engeller mi?
Exeter, ces tubes sont-ils assez résistants?
Exeter, sen bir yalancısın.
Exeter, vous mentez.
Amcanız Exeter polisini aradı, ama hiçbir iz bulamadılar.
Votre oncle a appelé la police d'Exeter, mais ils n'ont trouvé aucune piste.
Sorununuz ve Exeter'in hesabı ile ilgili ne yapabilirim acaba?
Combien vous dois-je pour votre service, et votre déplacement depuis Exeter?
Bunun gagasında bir paket var. Exeter'deki kadından 50 paundluk bir çek.
Un chèque de cinquante livres, de cette femme d'Exeter.
- Uzun menzilli sensör taraması. - Bir USS Exeter.
- Tous les ponts sont parés.
- Bağlantı kurmaya çalışın.
- Balayage à longue portée. - C'est l'USS Exeter.
Exeter. Altı ay önce bu bölgedeydi.
- Essayez d'établir un contact.
Yıldız filosunun en deneyimli kaptanlarından Ron Tracey'in yönettiği USS Exeter.
A bord de l'USS Exeter, dont le capitaine, Ron Tracey, est l'un des plus chevronnés de Starfleet.
Kaptan Tracey, Exeter'dan.
Capitaine Tracey de l'Exeter.
Ama bir hastalık hem bizi hem de Exeter iniş ekibini etkiledi.
Mais la maladie nous a affectés, ainsi que les officiers de l'Exeter.
Trajedi bu. Exeter iniş ekibi burada bir kaç saat daha kalmış olsaydı, ölmezlerdi.
Si l'équipe d'exploration était restée plus longtemps, elle aurait survécu.
Exeter Amatör Operacılar Derneğine gol atamadılar ve maç kaybettiler.
Ils ont manqué quatre coups de pied faciles contre la Société des Amateurs d'Opéra d'Exeter et ça leur a coûté le match.
78 yaşındaki yargıç, Esherli. Son Exeter Yargılamalarında büyük ün kazandı.
Le juge, âgé de 78 ans, vient de Esher et a beaucoup fait parler de lui aux assises d'Exeter.
Barnstaple dedim, Exeter değil.
J'ai dit Barnstaple, pas Exeter.
Exeter'de aktarma olacak dedim ahbap.
Je vous ai dit de changer à Exeter.
Brighton, Chichester, Havant, Fareham...
Brighton, Worthing, Farnam, Chichester... La ligne d'Exeter.
Exeter hattı. Bir sonraki tren kaçta?
Quand part le prochain train?
- Fazerler yüksek konumda.
- J'ai verrouillé sur l'Exeter.
Exeter'de bile...
Déjà à Exeter, il...