Extravagant traduction Français
206 traduction parallèle
Ziegfeld-Erlanger Ayrıldı! Tiyatro Ajansı Yine Dağıldı
Extravagant Ziegfeld!
Biliyorum, aptallık ve müsriflik ama o benim olmalı.
Je sais que c'est idiot et extravagant... mais je ne saurais m'en passer.
Müsriflik yaptığımı düşüneceğinden korkmuştum.
Je craignais que tu me trouves trop extravagant.
Daha aşırı müsriflik yaptığımızı düşünmüyorum.
Nous n'avons rien fait de très extravagant encore.
Yaşadığı gibi de öldü. Mutlu, müsrif.
Il est mort comme il a vécu, heureux et extravagant.
Dünyanın gördüğü
Le monde le plus extravagant
- Evet ama gösterişli şeyler olmasın.
- Oui, mais rien d'extravagant.
Neşeli ve insafsız ol, gösteriş yap.
Sois gai. Extravagant. Excessif.
Bay Biegler, şimdiye dek gördüğüm... en disiplinsiz ve en uyumsuz avukat.
M. Biegler est probablement l'avocat le moins discipliné et le plus extravagant que j'aie jamais vu.
Elbette, her şey inceden inceye hesaplandı.
Rien d'extravagant.
- Charles çok savurganlık yapıyor.
Charles est par trop extravagant.
Senden kötü fikirler bekliyordum, Gordon, ama Zübeyir Paşa!
Je vous savais extravagant, mais Zobeir Pacha!
Kötü birşey görmedim, Sör Evelyn.
Cela n'a rien d'extravagant.
Hiç yeltenmediğim pervasız bir şeydi ve dünyanın en basit şeyi olduğu halde içimde kuşku uyandırmıştı.
Toucher son genou était extravagant, la seule chose à ne pas faire, mais la plus facile.
"Babamın Yaşayan Özgür Bekarları Üstüne." Savaş öncesi Liverpool'unun salon arazisinden otobüsler geçmeye devam edecek.
Les célibataires au large chez papa. Toujours plus loin dans l'extravagant, dans le Liverpool d'avant-guerre.
İşler nereye gidecek aldırmıyorum.
Rien d'extravagant.
Vahşi ve ölçüsüz davranışlarının cezasını çekiyorsun.
Tu vois maintenant les conséquences de ton comportement extravagant.
- Basit, pullu bir şeyler.
– Rien d'extravagant. Du clinquant.
Bu çok fazla.
C'est tellement extravagant.
Değişik bir tip, müziği sever.
Il est un peu extravagant, il aime la musique.
Sizi ve hastaneyi kötü etkileyecek bir alış-veriş çılgınlığı istemeyiz efendim!
Nous ne voulons pas de shopping extravagant... qui pourrait embarrasser l'hôpital ou nuire à votre réputation.
- Olsun.
Ce fût extravagant!
Açık arttırma için çok değerli bir parça.
C'est trop extravagant... même pour l'œuvre.
- Bunlar bayağı ürkütücü gelebilir.
- Ça va paraître extravagant.
Biraz alışılmışın dışında bir şey istiyorum.
Quelque chose d'extravagant à l'adresse habituelle.
Ben lan Malcolm'ı ayarlamıştım, ama ona pek güvenmiyorlar.
J'ai déjà lan Malcolm, mais il est trop extravagant.
Şüpheciliğimi bağışlayın Doktor ama iddialarınız abartılı.
Pardonnez mon scepticisme, mais tout ceci est bien extravagant.
Sen ne kadar vahşi ve çılgın birisin.
Vous êtes si extravagant.
Feci bir durum yok.
Rien d'extravagant.
Sadece uçuk bir şey yapmak istedim.
Je voulais faire quelque chose d'extravagant.
Abartılı bir şey değil, sadece ikimize yetecek büyüklükte.
Rien d'extravagant, juste pour nous deux.
- Hadi, lütfen aptalca cevaplar veriyorsun.
Vous êtes extravagant!
Benim gibi birine münasip düşmez!
Qu'elle ne m'echoisse point, voila qui serait extravagant.
Abartılı görünmeden övebileceğim insanları bilirim.
Je sais qui je pourrais louer sans passer pour un extravagant
Seni aptal kıllı küçük adam.
Extravagant petit homme poilu.
Aman Tanrım. Sevin ya da nefret edin ama sıra dışı disk jokey Howard Stern Washington'a bir numaraya doğru ilerliyor.
Adoré ou haï, l'extravagant DJ Howard Stern a crevé l'audimat aujourd'hui, devenant No 1 à Washington.
Bu çok olağanüstü bir istek mi?
Est-ce si extravagant?
Göze çarpan biriydi ve o, bilirsiniz kaba ve görgüsüzdü.
Il était extravagant et... rustre et odieux.
- O sadece süslüdür.
- Il est juste extravagant.
Gerçekten çok anlamsız konuşuyorsun.
Vous êtes extravagant.
Bir şekilde ne kadar abartılı bir bahşiş olduğuna vurgu yapmaya çalışıyordum.
C'était pour souligner ce que ce pourboire avait d'extravagant.
Ne uzun bir isim.
Quel prénom extravagant!
Gerçeklikten uzak.
Il est extravagant.
Çocukken sirke gitmiştim. Orada çılgınca giyinmiş bir adam görmüştüm. Hokkabazlık yapıyor, fili yönetiyordu ve insanlar ona bayılıyordu.
Quand j'étais enfant, j'allais au cirque et je voyais cet homme qui était déguisé avec un costume extravagant, et il savait jongler, il montait sur un éléphant et le public l'acclamait.
Uçuk ve saçma anlamında mı?
Dans le sens grotesque et extravagant?
Belki uçuk gelecek ama, bunlara karşı duyarlı olduğumu hissediyorum.
Ça peut paraître extravagant, mais je pense y être sensible.
Ama Rex Harrison'ın en sevdiğim filmi, "Doktor Doolittle" dır.
J'adore "L'extravagant Dr Dolittle" de Rex Harrison.
Evet bayım.
C'est le gars le plus extravagant que je connaisse et j'en ai connu. Oui, monsieur.
Yine el yapımı.
- Oh, Bob, c'est trop extravagant.
İpek kimonona da bu yakışır!
Ce serait plus dans le ton de ce kimono au prix extravagant.
"Intolerance" da abartılı bir bütçeyle, gerçek boyutlu setlerle ve binlerce figüranla çok daha fazlası yapılabilirdi.
Intolérance. On a beaucoup glosé sur son budget extravagant, ses décors grandeur nature et ses milliers de figurants.