Eşyalarımı traduction Français
6,120 traduction parallèle
Eğer senin için daha kolay olacaksa eşyalarımı Polly'e götür.
Va porter mes choses chez Polly si elles t'encombrent.
- " Sevgili Flaca oda arkadaşım eşyalarımı yürütüyor.
"Chère Flaca, " Ma salope de coloc pique mes trucs.
Evet, ben de eşyalarımı almak üzere ofisime gideyim.
Oui, je vais dans mon bureau ramasser mes affaires.
Eşyalarımı nereye koyalım?
Où dois-je mettre mes affaires?
- Hayır. Bize sadece pasaportumuzu ve eşyalarımızı getirmemizi, geri kalan her şeyi onun halledeceğini söyledi.
Il a juste dit d'apporter passeports et vêtements et qu'ils prendraient soin de tout le reste.
Evet. Eşyalarımı getireceğimi söylemiştim.
Oui, je t'ai dit que j'allais ammener mes affaires.
Bence hepimizin hem fikir olacağı iğrençlik Pierce'ın eşyalarımı karıştırması.
Je pense qu'on est tous d'accord pour dire que ce qui est dégoûtant ici, c'est que Pierce ait pu fouiner dans mes affaires.
Bizim eşyalarımız.
Nos affaires.
Eşyalarımı mı karıştırıyorsun?
Tu fouilles dans mes affaires?
Bu Buldok kişisel eşyalarımın sonuncusu.
eh bien, ce bulldog est le derniers de mes biens
Sorun olmazsa arabam hazır olduğunda kalan eşyalarımı almaya gelirim.
Je viendrai chercher le reste de mes affaires quand ma voiture sera prête, si c'est d'accord?
Daha cesedim soğumadan tüm eşyalarımı sattığına inanamıyorum.
Je n'arrive pas à croire que vous vendiez mes affaires avant que mon corps ne soit froid.
Çünkü hatırlarsan eğer Nick tüm eski eşyalarımı satıyor.
Parce que, souviens-toi, Nick a vendu toutes mes anciennes affaires.
Giysilerimizi, eşyalarımızı, güzel anıları topladık.
On a emporté nos vêtements, nos meubles, nos bons souvenirs.
- Eşyalarımı satmayı bırak.
- Arrête de vendre mes trucs.
Eve gelip kalan eşyalarımı da toplaman lazım.
J'ai besoin de récupérer le reste de mes affaires.
Bu tıpkı, evime zorla girilmesi ve eşyalarımın çalınması gibi bir şey.
C'est comme pénétrer chez moi et voler mon truc volé.
Sonra da eşyalarımı mı karıştırdın?
Et tu as fouillé dans mes affaires.
Eşyalarımı toplarım. 10 dakikaya buluşalım.
Je vais prendre mes affaires, on se rejoint dans 10 minutes.
Hadi benim eşyalarımı da koy.
N'oublie pas mes chemises.
İşte bu, eşyalarımın geri kalanını getireyim ben.
C'est ça, et je dois récupérer le reste de mes affaires.
Eşyalarımı bırakamam.
Je ne laisserai pas mes affaires.
Fanilalarının makinayı parçalamadan önce eşyalarımı yıkadığıma sevindim.
Contente d'avoir mis mon linge avant que ta chemise en flanelle casse la machine à laver.
Eşyalarım hâlâ orada mı bilmiyorum bile.
Je ne sais même pas si mes affaires y sont encore.
Yüksek donanımlarımız var, eski eşyaları yolluyoruz.
On a de nouvelles tenues pour le maximum, alors on vous envoie les anciennes.
Hâlâ gitmemi istiyorsan, eşyalarım hazır.
Si tu veux toujours que je parte, j'ai fait mes valises.
Eşyalarım babamda.
Papa a les équipements.
Evinizdeki hangi eşyalar, sizi önümüzdeki yarım saat içinde öldürebilir?
Quel article de ménage pourrait vous tuer dans la prochaine demi-heure?
Eşyaları aldın mı?
T'as les courses?
Bir sürü çöp alıyorsun kimse seninkileri almıyor ve garajımız Gulfhaven'ın yıkanmayan eziklerinin eşyalarıyla doluyor.
Tu achètes des tas de conneries, personne n'achète les tiennes, et notre garage devient un dépotoir pour toute la populace de débiles de Gulfhaven.
Valda'nın Depo'da gizlice kalması yeterince ürkütücü değilmiş gibi bir de onun eşyalarını mı karıştıracağız?
Comme si Valda campant dans l'Entrepôt n'était pas assez effrayant, maintenant on va fouiller dans ses affaires?
- Bütün eşyaların bu kadar mı?
- Tu n'as que ces affaires?
Sanki eşyaları biz tekrar yerlerine koyalım diye ortaya döküyorlar.
J'ai l'impression qu'ils sortent des trucs juste pour qu'on les range.
Sen eşyalarını toparlarken ben yürüyüşe çıkacağım.
Je vais faire un tour pendant que tu emballes tes affaires.
- Bunu biliyordum ancak lavabodaki eşyalarına dokunmamam - gerektiğinide biliyorum.
Je le sais ça, mais je sais aussi que tu m'as dit, de ne pas toucher tes trucs dans la salle de bain.
Elimizdeki tüm eşyaları ayırdım.
Hum, donc j'ai tout séparé en quadrants.
Şey, sadece... Gitmeden önce halletmem gereken bir şey var, tamam mı? Sen burada kal eşyaları toplayadur ben hemen dönerim.
Il y a juste une chose dont je dois m'occuper avant qu'on y aille, d'accord?
Sanırım tüfeğini bazı kamp eşyalarını almış.
Je suppose qu'il a pris un fusil et du matériel de camping.
Kurbanımızın eşyaları üzerindeki parmak izlerini bulduk ve ona ait olmayan bir çok parmak izinin de sahibi bulundu.
Les empreintes qui étaient sur les possessions de notre victime sont revenues, et il y a un jeu qui ne lui appartiennent pas.
Eşyaların mı?
Tes affaires?
Parmak izinin kurbanımızın eşyaları üzerinde ne işi vardı?
Pourquoi est-ce que tes empreintes ont été trouvées partout sur les affaires de notre victime?
Kredi kartlarını bir takım elektrik eşyalar alışverişine kadar takip ettik.
On a tracé ses cartes de crédit jusqu'à la livraison de composants électroniques.
Tamam, anahtarlar resmen kaybolduğuna göre bütün eşyalar hala arabanın arabanın içinde cüzdanlarımız ve telefonlarımız da.
Ok, bon les clés sont officiellement perdues et toutes nos affaires sont toujours dans la voiture y compris nos porte feuille et nos téléphones.
Bütün eşyalarınızı aldınız mı?
Tu as pris toutes tes affaires?
Mektubunla birlikte eşyalarını sahile bırakacağım.
Je vais les mettre près des rochers à la plage avec ta lettre.
Eşyalarını toplar mısın, lütfen?
Est-ce que tu peux faire tes affaire, s'il te plait?
Ingrid ofisime yerleşti ve bu kutuda odadaki son eşyalarım var.
Salut. Bien, Ingrid s'est établie dans mon bureau, et cette boite contient le reste de mes affaires.
Yüzbaşının eşyalarına bakıp adam hakkında bana fikir verebilecek bir şeyler bulmayı denemem gerekiyor.
Je dois voir les affaires du capitaine, pour trouver quelque chose qui m'en dira plus sur lui. Comme quoi?
Kelepçelendiğim olaylarla dolu özgeçmişimi getirme gibi bir huyum yok ama çantamda not kâğıdı var ve bildiğim veya aklıma gelen bilgisayar eşyalarını yazacağım.
Je n'ai pas l'habitude d'amener mon CV aux occasions qui me conduisent à être menottée, Mais j'ai du papier dans mon sac Et je noterai quelques compétences en informatique.
Giysilerinden veya kişisel eşyalarından kayıp olan var mı? Söylemesi güç.
Il manque des vêtements ou des objets personnels?
- Belki bir kez daha kontrol etmek istersin banyoyu falan çünkü gözden kaçırdığım bazı eşyaların olabilir, o yüzden...
- Tu devrais peut-être vérifier, genre dans la salle de bains ou quoi parce que tu sais, il y a peut être des choses que j'ai oubliées, donc...