Fixer traduction Français
1,667 traduction parallèle
İlk olarak, bazı kurallarımız olacak.
Mais on doit se fixer des règles.
Becca'nın emanet fonunu umursuyor musun?
Tu ne veux pas fixer l'héritage de Becca?
Sanırım artık Harrickle randevu Zamanını belirleme vakti geldi.
J'imagine que c'est l'heure de fixer mon rendez-vous avec Harrick.
Daima.
Se fixer. Se mettre à l'abri.
Rusların dini ikonlarına bakıyormuşum gibi hissediyorum.
Ça me donne l'impression de fixer une de ces icônes religieuses russes.
Üçümüz bir araya gelip bazı kurallar koymamız gerek.
On va se réunir tous les trois et fixer des règles.
Üçümüz bir araya gelecek bazı kuralları belirleyeceğiz.
On va s'asseoir tous les trois ensemble pour fixer des règles de base.
Eğer benimle evli kalmak istiyorsan oyalamayı bırak ve ayarlamaya bak.
Si tu veux rester marié à moi, arrête de me fixer et organise ça.
Belki gelecek yıl bir ressamı olayları kaydetmesi için görevlendiririz.
Peut-être que l'an prochain nous pourrions commander un artiste pour fixer l'événement.
Partim için bir tarih belirlemeliyiz Bay Carter.
Nous devons fixer une date pour ma garden party, Mr Carter.
Pisliğini benim de paçama bulaştırmadan nasıl sıyrılacağız bu işten?
Comment allons-nous de le fixer si ta merde ne tombent pas sur mes chaussures?
Sana bakmaktan kendimi alamıyorum.
Je ne peux pas m'arrêter de te fixer.
Elbette bu aslında 800 milyar dolarlık vergi parasını ilaç ve sağlık sigortası endüstrisine teslim etme yasasıydı. Bu şekilde ilaç şirketleri istedikleri fiyatı alabilecekti.
Le but réel était de donner 800 milliards sous forme de taxes à l'industrie pharmaceutique en la laissant fixer les prix qu'elle voulait.
Ve adam kıza gözlerini dikip bakmaya devam eder.
Il n'arrêtait pas de la fixer du regard, elle continuait de s'empiffrer,
Bana öyle bakmayı kes.
Arrête de me fixer.
Bana bakmayı kes.
Arrête de me fixer.
İnsanlara dik dik bakmak pek hoş bir davranış değildir.
C'est malpoli de fixer les gens.
Gözünü dikip bakmak kabalıktır.
C'est malpoli de fixer les gens.
Arayıp haftaya bir görüşme ayarlayayım.
Je vais l'appeler et fixer un rendez-vous.
Bu konuda mümkün olduğunca çabuk bir toplantı planlayalım, en geç Perşembeye.
J'allais fixer un rendez-vous. Dès que possible. Au plus tard jeudi.
Emniyet kemerlerini kesmenizi ve bir şekilde şu koltukları pencerenin önünde sabitlemenizi istiyorum. - Tamam mı?
Tu vas... couper les ceintures de sécurité et tu vas... fixer les sièges devant l'ouverture.
Harika. Ben de ayarlaman için seni arayacaktım.
J'allais vous appeler pour fixer les auditions.
Benden düğün tarihi belirlememi istiyor.
- Il me demande de fixer une date de mariage.
Evet, köprüde bana bakarken aklımdan öyle bir şey geçti.
Ça m'a traversé l'esprit, en vous voyant me fixer du regard.
Hoparlörün başında ben kalayım.
- Asseyez-vous. - Laissez-moi fixer le haut-parleur.
Yeni rekor 1 saat 45 dakika jerry "in vegas" taki otel odasına buradan gidebilirsen.
Jason, tu vas fixer un nouveau record ce soir : 1 h 45 pour aller à Vegas.
Sabah birilerine düzelttiririm.
Je trouverai quelqu'un pour le fixer dans la matinée!
Guardo'ya söyle, randevuyu belirlemek için Nydia'nın telefonunu arasın.
Dis à Guardo d'appeler le portable de Nydia pour fixer le rendez-vous.
Öylece oturup benim hatunu kesti.
Il s'est contenté de fixer ma femme.
- İslamabad'daki bağlantım.
- Mon fixer à Islamabad.
Bir anlaşma daha yapalım.
- Attendez. On va fixer une autre règle.
Onun yerine bana bir polaroid makine aldı. Her şeye saatlerce bakmaktansa, onları fotoğraflıyordum artık.
Elle m'a acheté un Polaroïd, et au lieu de fixer les choses, je les photographiais.
Kendini tek bir kıza bağlamak korkunç bir...
Se fixer avec une nana, c'est une affreusement affreuse...
Şimdi, insanlar suçlu görünmemeye çalışırken bir sürü şey yaparlar. Oturma şekilleri, bacak bacak üstüne atarlar, atmazlar tekrar atarlar. Gözleri objelere donuk bakar, seğirir, kaşınır.
Pour avoir l'air innocent, on prend la pose pour s'asseoir, croiser les jambes, les décroiser, les recroiser, fixer les objets inanimés, se crisper, se gratter, se frotter.
Bütün gece burada oturup Greta'nın şarap çanağından bahsedip, kafanı şişirmek istemem.
- Nik... Je ne veux pas rester assise la soirée ici à fixer la bulle Greta au-dessus de ta tête. Vas-y.
Efendim, bana bakmayı keser misiniz, lütfen?
Monsieur, pouvez-vous arrêter de me fixer?
- Ama senin ona kural koyman lazım.
- Tu dois lui fixer des règles.
Boş kağıda bakıyorum. Bakıyorum, bakıyorum ve sonra kalkıp gözlerimi nemlendirmem gerekiyor yoksa kuru üzüm gibi kafamdan düşecekler.
Je fixe la page blanche, et à force de la fixer, je dois me lever pour lubrifier mes yeux, sinon, ils risquent de tomber comme des raisins secs.
Kağıda öylece bakamazsın. Bir yazı gereci olmak zorunda.
Tu ne peux pas juste fixer la page, il te faut un instrument pour écrire.
Durmadan sana bakıyorum.
Je suis en-train de te fixer.
Ben diyorum ki... bu iki cinayetle herhangi bir ilgisi varsa, o zaman Frank McCarty... endişelenmemiz gereken tek kişi olmayacaktır.
Je dis juste que s'il a quelque chose à voir avec ces deux meurtres, alors on ne doit pas se fixer uniquement sur Franck McCarty. On doit se soucier de ça.
Hayal mi görüyorum yoksa şu adam bana mı bakıyor?
Est ce que je suis folle ou le frère est entrain de me fixer?
Ona dik dik bakma yeter.
Évite juste de la fixer.
Uzaklara gözünü dikip bakmaktan başka birşey yapıyor sayılmaz.
Il n'a pas vraiment fait grand chose à part fixer le vide.
Meg, Bay Griffin'e bakmayı kes.
Meg, arrête de fixer M. Griffin.
Hayvanlara bakarak onları öldürmek... sana çok normal bir şey gibi mi geliyor?
Fixer des chèvres? Trouvez-vous ça normal?
Şimdi herkes dik dik bakacak.
Maintenant, tout le monde va nous fixer.
Bana bakıp duruyor.
Il n'arrête pas de me fixer.
Gözünü dikip bakmak kabalıktır.
Tu sais, c'est malpoli de fixer quelqu'un.
Taylor?
Nous allons devoir fixer une autre date.
Nere- - Neresine?
Fixer quoi?