Fore traduction Français
95 traduction parallèle
Onu annemden öğrendim... ve o bana "massa fore" yi de öğretti, sahip.
J'ai appris ça de ma mamma... et sa maîtresse lui a appris, avant qu'elle vous appartienne.
Sondajı mezarlığın yanında yapan şu kahraman emekçi mi?
Et ton héros du travail, pourquoi il fore son puits si près du cimetière?
Niçin mi kazıyorum?
Pourquoi on fore?
Rawley'in batıya, okyanusa doğru değil, batıya Berman arazisine doğru sondaj yaptığını kanıtlıyor.
Elle prouve que Rawley fore vers l'est, vers Berman, pas vers l'ouest, l'océan.
Merhaba, Bay Poirot.
Demeurant au 21, Fore Street.
- Ön tarafa! - Golf vakti geldi.
Fore!
Dünyada 30 yıldır delik deliyorum.
Je fore depuis 30 ans.
Bunu dinlemelisin.
En 87, Huey a sorti Fore!
İleri!
Fore!
Önce biz gidelim, olabildiğince ilerleyelim sonra Elektromanyetik Atma'yı patlatalım.
On fore le plus loin possible et on fait sauter l'IEM.
Geliyor!
Fore!
Deliyorlar dolgu parçalarını alıp, buzu inceliyorlar ve onun üzerinde çalışıyorlar.
On fore et on remonte des carottes de glace qu'on analyse.
Top geliyor!
Fore!
Ondört, bekle.
Fore-treize, attendez.
O adamları kurtaracağım ; kazıyoruz.
Je vais sauver ces hommes. On fore.
Devam edersek, alanı deleceğiz.
- Si on fore et qu'on perce cette poche,
Yoluma çıkan taşları delip geçebiliyorum.
Je fore les roches, c'est incroyable!
- Fore! - Hey! - Fore!
Attention!
"Fore" diye bağırdım aptal herif.
J'ai crié "attention", imbécile.
"Fore" un anlamı zaten bu.
C'est fait pour ça.
Korkarım sizin çiftliğinizde bütün gün "fore" diye bağıracağım.
Dans votre haras, j'aurais peur de crier "attention" toute la journée.
Fore!
Attention!
Secretariat Russ Miron'ı yakalıyor. - Fore!
Secretariat rattrape Russ Miron.
Şu an, petrol çıkarmaya çalışıyor. Hem de Berlin'in Prenzlauer Berg bölgesinde, Mauerpark'ta.
Il fore des puits de pétrole au Mauerpark dans le quartier de Prenzlauer Berg.
Artık yer altında maden aramıyorlar.
On ne fore plus sous terre.
O oluşumlarda sondaj Fort Worth'daki gibi olursa, düzenlemeye tabi olmadan, vahşi batı gibi, büyük bir trajedi olur, çünkü buradan bir ders çıkarttık.
Si on fore ces gisements, comme à Forth Worth, sans règlementation, de manière anarchique, ce sera une tragédie.
Şirket bu çevrede doğalgaz sondajı yapıyordu. Eşim de çiftliklere gidip, her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol ederdi.
Conservo Solution fore pour du gaz naturel dans le quartier, alors il allait dans les ranches et il... s'assurait qu'il n'y avait aucun problème.
Gaz şirketi burnunun dibinde sondaj yapıyor.
La société de gaz fore sous son nez.
Bu sabah bir göçük meydana geldi.
- On a foré ce matin.
Çünkü sondaj makinesi toprağı çok zorladı.
Parce que nous avons foré bien trop loin.
İlk kazıyı yaptıkları yer buradaydı...
Voilà donc où ils avaient foré...
Şimdiye kadar kırk iki kuyu açtım.
C'est mon 42 puits que je fore.
Önce, yetiştirme yurdu, sonra savaş sonra da bu petrol çıkarma işi.
D'abord l'orphelinat, et puis après, la guerre. Ensuite, j'ai foré des puits.
- Ön tarafa!
- Fore!
Delerek.
On fore.
Bu anlaşma için kredi aldık ve Vince Collins'i aradık. Bayan O'Connor'a da krediyi kullanma hakkı tanıdık.
Nous avons foré un puits de pétrole appelé Vince Collins, et accordé à Mlle O'Connor le droit de l'exploiter.
İlk sondaj kazısında petrol çıkmadı. 1,000,000 yuan ve saçlarımın yarısını kaybettim. İkinci kuyudan da petrol çıkmadı.
le 1er puits que j'ai foré n'a rien donné j'ai perdu 1 million de yuan et la moitié de mes cheveux dans le second puits, pas de pétrole je devais des tonnes de fric troisième puits, toujours rien
Tabi beynimde açtığın koca delik de o kadar sorun değil.
Bien sûr, en passant tu as foré un trou dans ma tête.
Kayaları matkap gibi delen girdaplar bu çukurları oluşturdu.
D'énormes nids de poules, crées par les tourbillons qui ont foré la roche.
Kapıda bir delik açtı.
Il a foré un trou dans la porte.
Bay Fore ben detektif Beaumont.
M. Fore.
İlk başta eski bir ağaç falan deldiğimizi sandım.
Au début, j'ai pensé avoir foré dans un vieil arbre.
New York-Pennsylvania sınırından ve Sasquahana Nehri havzasından 60km uzakta. Cabot Oil and Gas adlı Houstonlı bir şirket birkaç ay içinde kırktan fazla kuyu açtı. Orası otobanı bile olmayan küçük bir yer.
À 65 km de la frontière New York / Pennsylvanie et du fleuve Susquehanna, la compagnie Cabot Oil Gas de Houston a foré plus de 40 puits en quelques mois.
Sondaj yaptılar ve sondajdan sonra su kötü oldu.
Ils ont foré, et l'eau est devenue mauvaise.
2004'te bu kuyuyu tam oraya açtılar.
En 2004, ils ont foré ce puits.
Her delikte farklı bir şekilde yapıyorlar.
Chaque puits est foré différemment.
Dehoff Meister'in gaz kuyusu havaya uçmuş.
Le puits foré chez Dehoff Meister a explosé.
Daha önce Yeryüzünü kimsenin delmediği kadar.
Plus profond que quiconque n'a jamais foré sur Terre.
Yani Cable Springs'in su kaynağının göbeğini deliyorlar ki oradaki ahali bu suyu kullanıyor.
Ils ont foré dans la nappe phréatique de Cable Springs, où tout le monde prend son eau.
Meksika Körfezi gibi seni nasıl silkelediğimi enstrüman sorumlularına hep böbürlenerek anlatıyorum.
Oui, je me vantais aux techniciens de t'avoir foré comme le golfe du Mexique.
Deniz sığınağını deliyor ve çevre zehirleniyor.
Ils ont foré dans un sanctuaire marin, et l'environnement est empoisonné.