English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Français / [ F ] / Fotografcı

Fotografcı traduction Français

2,408 traduction parallèle
- Bu işten sonra moda fotoğrafçılığına geçeceğim.
Je vais me mettre à la photo de mode.
- Dinle, Time dergisi Burma'ya bir muhabir gönderiyor bir de fotoğrafçıya ihtiyaçları var.
Time a besoin d'un photographe pour la Birmanie.
Sanırım birçok fotoğrafçının yıllardır görev başında ölmesinin nedeni de bu.
Ça explique que tant de photographes se soient fait tuer.
Belki bütün o diğer fotoğrafçılarla seyahat etmenin de nedeni budur, ha?
C'est peut-être pourquoi vous voyagez toujours avec d'autres photographes.
Bu dijital değil, gerçek fotoğrafçılık.
C'est pas du digital, c'est de la vraie photo.
- Gerçek fotoğrafçılık mı? Ne demezsin! - Öyle!
- De la vraie photo, c'est ça!
- Baban profesyonel fotoğrafçı mıydı? - Evet, öyleydi.
- Ton père était photographe professionnel?
Ben de fotoğrafçılıkla ilgileniyorum.
Moi aussi, la photo m'intéresse.
Ailem fotoğrafçıdır.
Mes parents sont photographes.
Fotoğrafçılığa yönelmek istiyorum.
J'ai envie de me mettre à la photo.
Giyiniyor şimdi. Müziğe başlamalarını söyledim çünkü fotoğrafçının sadece 30 dakikası var ve eğer otelden saat 3 : 00'e kadar ayrılmazsak bana bir milyon dolara daha mal olacak.
Je leur ai dit de commencer à jouer, car le photographe n'a que 30 min et si on est pas partis à 15 h il m'en coûtera encore un million.
İnsan fotoğrafçılığı ya da bu tür fotoğrafçılık yaptığınızda insanlarla birlikte yaşamak zorundasınız.
Quand vous faites de la photographie humaine, quand vous faites ce genre de photographies, vous devez aller vivre avec ces personnes,
Hayır. Fotoğrafçılık dersi alıyorum.
Non, je prends un cours de photo.
Fotoğrafçı Cameron West'le konuşmaya gidiyordu.
- Où est Wolfe? - Il allait parler au photographe.
- Bir fotoğrafçının seni yemek yerken "keşfetmesi" ve seni Vogue dergisine çıkartacağını söyledikten sonra New York'a taşındığın yaşın.
Age auquel tu as emménagé à New York après qu'un photographe t'es découverte dans un restau rapide et t'a dit que tu serais dans Vogue.
- O renkli fotoğrafçılık için.
- Pour les photos couleur.
Bir fotoğrafçıda çalışıyor.
Il bosse dans un labo photo.
Hatta Fotoğrafçı Bay Lebedel'e asistan olmaya karar vermişti.
Elle s'était mis en tête de devenir assistante.. .. de M. Lebedel, le photographe.
Bir rastlantıyla fotoğrafçılığa başladım.
J'ai commencé la photographie par hasard.
Fotoğrafınızı çekmek için bir fotoğrafçı yollamak istiyorlar.
Ils veulent envoyer un photographe prendre votre photo.
- Ben bir fotoğrafçıyım.
- Grace. - Je suis photographe.
- Fotoğrafçı...
- Photographe.
- Bir fotoğrafçı olmak istiyorum.
Je veux être photographe.
Fotoğrafçılığı için bu banyoyu karanlık odaya çevirmesine izin verdik.
On l'a laissé transformer cette salle de bains en chambre noire.
Her zaman Playboy fotoğrafçısı olmak güzel olur diye düşündüm.
J'ai toujours voulu être photographe pour Playboy.
Fotoğrafçı işaret verir... ve bende onaylarım.
Le caméraman donne le signal.
Ve fotoğrafçıdan...
Et avec cette photographe.
Biz hiçbir fotoğrafçıdan para almadık.
On a jamais fait d'argent avec une photographe.
Grant, fotoğrafçının verdiği o parayı ne yapıyordu ki?
Que faisait Grant de l'argent que la photographe lui donnait?
Belki de fotoğrafçının mali bilgilerine bakmalıydık.
On devrait peut-être regarder les finances de la photographe.
Sanırım bazen fotoğrafçılığı çok bırakmışım gibi hissediyorum. Ee, ben...
Je suppose que j'ai l'impression d'avoir trop abandonné ma photographie.
Sen harika bir fotoğrafçısın. Ve bunu bırakmaman gerekiyor.
Tu es un photographe exceptionnel, et tu devrais continuer.
Anma toplantısının fotoğrafçısı o oldu.
C'est le photographe de la réunion.
Harika bir yunus fotoğrafçısı ve deniz altı pilotu.
Une brilliante oceanographe et pilote, d'après elle. Docteur.
Aktör olarak tutunmaya çalışırken kuryelik, fotoğrafçılık ve taksi şoförlüğü yaparak geçindi.
Pour survivre, il a été messager, photographe, et chauffeur de taxi.
Fotoğrafçıyım.
Je suis photographe.
- Orada bizimle buluşacak bir fotoğrafçı ayarlarım.
Un photographe sera là.
- Annem profesyonel fotoğrafçı.
Ma maman est photographe professionnelle.
Orta sınıf bir fotoğrafçı ve başarısız bir barmen.
Je suis un photographe médiocre devenu barman.
- Bulduğumuz deve tüyü, bir fotoğraf makinesinin fırçasından düşmüştü. Bu da bize zanlının bir fotoğrafçı olduğu fikrini verdi. Dahası da var.
Le poil de chameau que nous avons trouvé sur la victime provenait d'un pinceau pour lentilles photo, ce qui nous a menés à soupçonner le photographe.
Spor ya da vahşi yaşam fotoğrafçısı olabilir.
On recherche probablement un photographe sportif ou animalier.
PB Teen bültenine kapak olacaktı. Ben de fotoğrafçıdan kasksız birkaç fotoğraf çekmesini istedim.
Il faisait la couverture de ce magazine, et j'ai demandé au photographe de faire des photos sans le casque.
Evet, dört gün önce Jonathan Farrow adındaki fotoğrafçıyla bir iş görüşmesi varmış.
Elle devait poser il y a 4 jours, pour un certain Jonathan Farrow.
Çok büyük bir moda fotoğrafçısı.
Un photographe de mode très connu.
Şu dilinden düşürmediğin fotoğrafçının adı neydi?
Quel photographe dit toujours ça?
Jonathan Farrow : Sado mazoşist fotoğrafçı. Kadınları istismar eden bir pislik ama katil değil.
Jonathan Farrow, photographe fétichiste, violent avec les femmes, salopard,
Orada büyük ihtimalle fotoğrafçılar olacak.
Tu sais qu'il y aura probablement un certain nombre de photographes, ça va aller?
Grubumun hala ulaşamadığı bir fotoğrafçı daha var.
Il y a encore un photographe que mon groupe n'a pas pu joindre.
Fotoğrafçı.
Un photographe.
Sadece fotoğrafçının ondan hoşlanmadığını söyledi.
Elle a dit qu'il ne l'aimait pas.
Bu fotoğrafçının ismini biliyor musun?
Vous connaissez son nom?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]