Fotoğrafı traduction Français
18,405 traduction parallèle
Justin bir kızın fotoğrafında etiketlenmiş.
Justin a été identifié sur une photo avec une fille.
Ne var ki bunun kanıtlamak için fotoğrafını çekmek gerek.
Cela dit, il nous faut des photos pour prouver ça.
Fotoğrafını gazetede gördüm.
J'ai vu ta photo dans le journal.
Pislik herifler oğluma fotoğrafını çekecek kadar yakınlar ama buraya getiremiyorlar öyle mi?
Ces cons ont pu photographier mon fils et il n'est toujours pas à la maison.
Fotoğrafındaki kadar sevimliymişsin.
Presque aussi beau que votre photo.
Yüzünün fotoğrafını çekin. İzini buldururum.
Prenez une photo de lui.
Fotoğrafını çek. Korkunç.
Prenez une photo.
Gümüş nitrat ışığa duyarlı bir kaplama yaratıyor bu da yakalanan fotoğrafı filme tekrar yazıyor ama Jarvis'le ben yeni bir kimyasal çözüm için çalışıyorduk.
Le nitrate d'argent... crée un revêtement photosensible qui recrée l'image capturée dans le film. Mais Jarvis et moi avons travaillé sur une nouvelle solution chimique.
Kumsaldaki fotoğrafımıza ne oldu?
Qu'est il arrivé à la photo de la plage?
O fotoğrafı çok severim.
T'as intérêt. J'adore cette photo.
Vesikalık fotoğrafı olan kızlar çatlaktır.
Les actrices, elles sont toutes jetées.
Sadece birkaç saatliğine ödünç alabilsek bu aletin fotoğrafı mükemmel bir kapak fotoğrafı olurdu.
Une photo de cet appareil ferait une couverture spectaculaire, si nous pouvions l'emprunter quelques heures.
Butch Ryder olamazsın çünkü çoktan fotoğrafımı yapıştırdım, sona kalan dona kalır.
Tu ne peux pas être Butch Ryder, car j'ai déjà mis ma photo. Qui dort, perd son passeport.
Butch'ta Dr. Fishman'ın fotoğrafı var.
Butch a une photo du Dr Fishman.
Adamın çıplak ve ölü fotoğrafı bizi kötü gösteriyor.
Une photo de son cadavre nu nous fait passer pour les méchants.
Sana fotoğrafını göstereyim.
J'ai une photo.
Ne yani, sence Clinton, Kennedy'nin o fotoğrafını kazara mı kurtardığını düşünüyorsun.
Vous croyez que Clinton a gardé la photo avec Kennedy par hasard?
Onun prestijinden yararlanmaya ne dersin? Beraber fotoğrafınız çekilse?
Pourquoi pas un sifflement pour chien?
John, fotoğrafı gösterir misin? Onlar, barışsever göstericilere alçakça saldırmayı planlıyorlar. Hokey sopalarıyla,... büyük boy piller ve sidik balonlarıyla.
Ils ont prévu d'attaquer les manifestants pacifistes à coups de bâtons de hockey, de piles et de ballons remplis d'urine.
Bu fotoğrafı nereden bilebilirim?
Comment aurais-je pu savoir pour la photo?
Dunbar'ın ekibinde bu tarife uyan herkesin fotoğrafını almalıyız.
Regardons du côté du staff de Dunbar.
Fotoğrafın çekildiği senede babamın borçlarımızı kapatmak için 5000 dolara ihtiyacı vardı. Aksi taktirde banka çiftliğimize el koyacaktı.
Cette année-là, il lui fallait 5 000 $ pour rembourser nos dettes, et éviter la saisie de notre ferme.
O fotoğrafı çektirdiği için kendinden nefret etti.
Pour cette photo.
Fotoğrafı çalan ve o pankartı hazırlatanlar her kimlerse geçmişim hakkında büyük bir skandal çıkarmaya çalışmıyorlar. Çünkü doğru değil. Yapmaya çalıştıkları şey, bizi bölmek.
La personne qui a vandalisé ce panneau n'essaie pas d'exhumer un scandale, car cette histoire est fausse, elle veut nous diviser.
Dün gece geç saatlerde konulan pankartta babasının Klan giysisi içinde olan bir adamla fotoğrafı bulunuyordu. "Underwood 2016." yazısıyla.
Un panneau d'affichage local a été recouvert d'une photo de Calvin Underwood en compagnie d'un homme, tous deux vêtus de la tenue du Klan.
Cep telefonu görüntüsünü durdurup tetikçinin yüzünü Goodwin'in bu fotoğrafıyla karşılaştırırsak benzerlik dikkat çekici.
Si on met sur arrêt ces images de la fusillade, et qu'on compare le tireur à cette photo de Goodwin, la ressemblance est frappante, et cela corroborerait les dires de nos sources à la Justice,
Bu fotoğrafı yakın tutacağımdan emin olabilirsin.
Je vais m'assurer de garder cette photo près de moi.
Katilinin bir fotoğrafı belki.
Une photo de son meurtrier.
Bekle, o duvarlardan birinde Justin Timberlake'in fotoğrafı mı var?
Il y a une photo de Justin Timberlake sur un mur?
Efendim, burada oynamış olma ihtimali olan birinin fotoğrafını gösterebilir miyim?
Monsieur, je peux vous montrer la photo d'un client qui a peut-être joué ici?
Fotoğraf makinemiz yok.
On n'a pas d'appareil photo.
- Fotoğraf işi ne olacak? - Her zamanki adamımız yapacak.
Une séance photo?
Fotoğraf ve el yazısı şeyler arayın.
Gardez les photos et tous les mots écrits à la main.
Haydi fotoğraf çekinelim.
Une photo?
Işığı yakaladığında, fotoğraf hâlâ görünmezdir.
Quand vous capturez la lumière, l'image est encore invisible.
Bana bir fotoğraf yolla.
Envoyez-moi une photo.
Hayır, Instagram'a bir fotoğraf atmış. Arka planda seni gördüm.
Non, elle a posté une photo sur Instagram et tu étais en arrière-plan.
- Çabucak fotoğraf çekeceğim.
- Fais une photo vite fait.
- Fotoğraf.
- Prends-la.
Birkaç fotoğraf çekilip gülemez miyim yani?
On ne peut plus prendre de photos et s'amuser?
Bay Smitrovich bültenimiz için fotoğraf çekiyor.
M. Smitrovich prend des photos pour notre infolettre.
Toplantı ve fotoğraf çekimlerinde.
Des séances de photos et des apparitions.
Tarak, iç çamaşırı, sutyen, bikini, laboratuvar önlüğü kabuk, fotoğraf, mücevher kutusu...
Une brosse, des culottes, des soutifs, un bikini, une blouse, des coquillages, des photos, une boîte de bijoux dans laquelle...
Bekleme odasına geçmeden önce fotoğraf çekimi için rotundaya kadar size eşlik edilecek.
D'abord, séance photo avec l'état-major dans la Rotonde, puis loge.
... belirlenemeyen bir yerde çekilmiş fotoğraf KKK ile doğrudan bağlantılı görünmüyor.
... ne semble pas être un soutien direct pour le KKK...
Benim bildiğim kadarıyla yalnızca bir fotoğraf var ve Meechum hala bankada diyor.
Je ne connais qu'une photo. Toujours à la banque.
Cincinnati'deki tüm gönüllüleri Dunbar ile fotoğraf çekimi için otobüse çağırıyorlar.
C'est pour la photo de groupe.
Fotoğraf işte o toplantıda çekildi.
C'est là que la photo fut prise.
Elimde bunun birçok kostümlüyle fotoğraf çektirdiğiniz rastgele bir etkinlik olduğunu söyleyen bir açıklama var.
Des tas de photos ont été prises.
Sultan, fotoğraf.
Sultan, une photo.
Fotoğraf?
Une photo?