Foyer traduction Français
4,747 traduction parallèle
Vetno'ya hoş geldiniz. - Yeni evimiz.
Bienvenue à Vetno... notre nouveau foyer.
İyi bir evimiz vardı.
C'était un bon foyer.
Barcelona'da başka bir olay daha oldu.
Un autre foyer s'est déclaré près de Barcelone.
Ama evimiz New York korumaya söz verdiğiniz şehir her şeyin yarısından fazlasına sahip.
Mais New York, notre foyer, la ville que vous avez juré de protéger compte plus de la moitié de tout.
Yetimhane.
Un foyer pour mineurs.
Ben, şey istiyorum, bir yuva.
Je veux un foyer.
Uzun süredşr bir taneye sahip olmadım ve senin burada olman burayı bir yuva yapıyor.
Je n'en ai pas eu depuis longtemps, et ta présence fait de cet appart un foyer.
İyi yuvalara ihtiyaçları var.
Ils cherchent un foyer.
İyi bir yuvaya ihtiyacı vardır. Ve artık buna sahibiz.
On peut lui offrir un bon foyer.
Üvey kız kardeşiniz Zoe ile çeşitli bakımevlerinde kalmış.
Il a passé du temps en foyer d'accueil avec votre demi-sœur, Zoe?
Ev kadiniydi.
C'était une femme au foyer.
Küçükken koruyucu ailemin evinden her kaçtığımda Frankie'nin penceresine tırmanıp içeri saklanırdım.
Étant gosse, je faisais le mur du foyer pour aller me planquer dans sa chambre.
Kimse ekonomi okumadı. Cennette bunun için bir madalya yok. Yada azgın evli bir eş!
Personne apos ; va de vous donner une étoile d'or dans le ciel pour aller dans une école de commerce et épouser une femme au foyer.
Bebeğim, ev hanımı olmak senin fikrindi unuttun mu?
C'était ton idée d'être mère au foyer.
13 yarışmadan dördüncüsü. Bir doğum sahnesine dikkatinizi çekmek istiyoruz. Chabert Görme Engelliler Evi'nin çocukları tarafından karanlıkta yapılmış el işi.
Pour le défi n ° 4, nous attirons votre attention sur cette crèche, fabriquée main, dans le noir, par les aveugles du foyer Chabert.
Ama şu anda iki afacan çocukla düğün gününün tekrarını izleyen bir ev kadınısın.
Là, vous n'êtes qu'une femme au foyer avec deux gosses turbulents, qui regarde le film de son mariage.
Altı yıl önce, sana yeni bir yuva sözü vermiştim.
Il y a 6 ans, je vous ai promis un nouveau foyer.
Giriş salonundaki içki resepsiyonuna gelmek ister misiniz, Dr. Pinchelow?
Vous venez au foyer pour le cocktail d'accueil, Pr Pinchelow?
- Evet, Dr. Pinchelow giriş salonundaki içki resepsiyonuna gelmek ister.
Oui, le Pr Pinchelow aimerait aller au foyer pour le cocktail.
Sana ve ailene dokunulmazlık, seçeceğiniz bir ev istediğiniz yere gitmek için serbestçe dolaşma hakkı teklif ediyoruz.
Nous vous offrons, ainsi qu'à votre famille, l'immunité, un foyer, la liberté de mouvement.
Ne zaman karanlık kapılarını çalsa kendilerini nasıl koruyacaklarını bilmezler.
S'il menaçait leur foyer, ils ne sauraient pas se défendre.
Peki benim evimi kim yıktı?
Et qui a détruit mon foyer? Je le veux!
Sadece bir çocuk. Annesi ev hanımı, babası ise yanlış tedavi avukatı.
Il est fils unique, sa mère est femme au foyer, son père est avocat spécialisé dans le médical.
Birkaç ev kadını tanıyorum, akşam içtikleri bir kadeh şarabı artık öğlen içiyorlar.
Je connais quelques femmes au foyer... pour qui le verre du soir commence à midi.
Evine altından fazla değer verenler daha çok olsaydı bu dünya daha mutlu bir yer olurdu.
Si plus de gens chérissaient leur foyer... plus que l'or, ce monde serait un endroit plus joyeux.
Her şey yolunda giderse iki-üç ay içinde grup terapisine geçişini yapabiliriz.
Elle pourrait peut-être aller dans un foyer dans trois mois.
Unutma, mutlu eş, mutlu hayat demek.
Femme heureuse, foyer heureux. Souviens-toi de ça.
- Mutlu eş, mutlu hayat -
Femme heureuse, foyer heur...
Evet, Christine, yeni evini nasıl buldun?
Alors, Christine, tu aimes ton nouveau foyer?
Arkadaşım oturduğu binanın arkasında buldu. Önce bir yuva bulmaya çalıştık...
Mon amie en a trouvé un derrière son immeuble, et on veut qu'il ait un bon foyer.
Anlayacağın üzere ne benim ne de onun bir evi var.
Elle n'a pas de foyer, vous comprenez? Moi non plus.
- Annem ev hanımı.
- Ma mère est femme au foyer.
Biz ona bir aile bulurken kızı neden birkaç haftalığına GHKD'nde tutamıyoruz?
Pourquoi pas un foyer en attendant de lui trouver une famille d'accueil?
Boş evinizi dolduracak bir koca bulursunuz umarım.
Puissiez-vous trouver un mari pour combler le vide de votre foyer.
Hayalet ona, memleketine ulaştığında... Düşmanlarını öldürdükten ve memleketini düzene soktuktan sonra, son bir şey yapması gerektiğini söylemiş.
Le fantôme lui dit que quand il sera chez lui, quand il aura tué ses ennemis, et remis de l'ordre dans son foyer, il lui restera une chose à faire avant de se reposer.
Beni ayakta tutan utancımdı bir de diğer kadınlara benzemediğimi bilmem. Bu yüzden onları, çocuk ve koca sahibi olmayı bir yuvanın rahatlığını sevmemeliyim.
C'est grâce à ma honte que je suis vivante, je sais que je ne suis pas comme toutes les autres femmes, que je n'aurai jamais, comme elles, des enfants, un époux, et les agréments d'un foyer.
Ken ve Sally'ye, kendimi evimde hissetmemi sağladıkları için... teşekkür etmek istiyorum.
Je veux remercier Ken et Sally de m'avoir accueillie dans leur foyer.
Her şeyi bilmiyorlar belki ya da pelerinlerinin altında ödülleri yok.
Ils n'ont peut-être pas de réponses rapides ou de trophées sur leur manteau de foyer.
Gerçi pelerinleri de yok ya.
En fait, aucun d'eux n'a de manteau de foyer.
Orası bizim aile evimiz, Sayın Yargıç.
Votre Honneur, c'est mon foyer familial.
Konu emlak olunca duygusallığa kapılma.
Pas de place pour les sentiments dans l'immobilier. Trop tard. C'est le foyer familial.
Babanla kalıp, kızım için bir yuva kurmamalıydım.
Je n'aurais pas dû rester avec ton père et fonder un foyer pour ma fille.
Tamam, bak. Kendimi pısırık gibi hissediyorum.
Je me sens comme un homme au foyer.
Seyahat etmek aile sahibi olmak.
On pourra voyager, fonder un foyer.
Dışarı çıkıp seni bulduğumda bir evin, ailen vardı.
Quand je t'ai retrouvée, tu avais un foyer, une famille.
Virüsü kapan herkes bu teknolojiye konakçı olacak.
Les personnes infectées développeront un foyer pour la technologie.
Böylece nezaketin ne olduğunu keşfettim ve bir yuva buldum.
Ainsi, j'ai découvert la bonté. Et j'ai trouvé un foyer.
Şimdilik evin burası.
Ceci est votre foyer, à présent.
En fazla Purley'de küçük bir ev alır, birkaç çocuk doğururdum.
Tout ce que je pouvais espérer, c'était une vie de mère au foyer.
Mutlu eş, mutlu hayat demek.
Femme heureuse, foyer heureux.
Ev hanımlığı.
Profession : femme au foyer.